kapat
29.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Masalın özeti

Türkiye'yi kim yönetir? Hangi araçlarla yönetirler Türkiye'yi? Bir açıdan, bu ülkenin; siyasal sistemin, hatta siyasal kültürün özünü yansıtan birkaç "kilit kavram" aracılığıyla yönetildiğini söylemek pek yanlış olmaz.

Bu kavramlar, hukuk sınırlarını zorlayan, hemen her "alanı" denetim altına alan kapsamlarıyla yönetirler, Türkiye'yi. Demokratik hukuk devletinin "olmazsa olmaz unsurlarından "yetki - sorumluluk bütünlüğü" ilkesini tersyüz eden kurumlaşmalar, sorumluluk dışı devasa yetki adaları oluşturarak yönetirler. Anayasa, Ceza Yasası ve Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere, hemen tüm mevzuata sızmış, "düzenleyici görevi" yapan kavramlardır, bunlar.

Kuşkusuz, bunlar arasında başta geleni, "milli güvenlik" kavramıdır.

Milli Güvenlik kavramı, Türk siyaset ve kamu hukuk literatürüne, 1961 Anayasası'yla girmişti. "Askeri ya da iç savunma, dış savunma ve güvenlik" konularını kapsayan geniş bir tanımı vardı bu kavramın... Ancak, kavrama asıl rötuş, 1982 Anayasası'yla yapılmıştı. "Milli Güvenlik" kavramı, eski tanımının sınırlarından taşmış; "toplumun huzurunun ve güvenliğinin sağlanması" gibi son derece geniş bir kapsam kazanmıştı... Olağanüstü dönemlerin toplumsal taleplerin bastırılması, farklılıkların zapturapt altına alınması anlamına kullanılan bu şiarı, yani "toplumun huzuru ve güvenliği" ibaresi, "yasal" bir terim niteliğine kavuşmuş, kavuşmakla da kalmamış, anayasanın temel hak ve özgürlükler rejimi hemen her yönüyle bu kavramın denetimine tâbi kılınmıştı ve Milli Güvenlik Kurulu'nun ilgi alanı içine girivermişti.

Peki, toplumun huzur ve güvenliği sağlamanın kodları nelerdir; nasıl davranmayı icap ettirir?

Bu soruları yanıtlayacak hukuki kriterler ya da ilkeler aramaya çalışmak nafile bir çabadır. Çünkü kriterler siyasidir. Referanslar, Anayasa'nın girişinde yer alan; "milli dayanışma, milli sevinç, milli keder, milli kültür" gibi "hukuk dışı" ve muğlak kavramlardır. Bunların tanımları ise güçlü olanın tekelindedir.

Yönetici kavramlara en müthiş örnek, birkaç yıl önce Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı Türk Ceza Kanunu ön tasarısı, 359. maddesiyle karşımıza çıkmıştı.

Bu madde, "Milli Yararlara Karşı Hareket" başlığını taşıyor ve "milli yararlara karşı harekette bulunan ve bundan maddi menfaat sağlayan kişiler, üç yıldan on yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır" diyordu özetle.

"Milli yarar kavramı"nın tanımı, gerekçe kısmında şöyle yapılmıştı:

"Milli yarar tabiri milli bütünlük ve birlik ile ilgilidir. Ülkenin ekonomik yararlarını da milli yarar tabiri içinde saymak gerekir. Bu nev'i fiiller çok değişik şekiller alabilir; ülkenin hasımlarından ve henüz kendilerini ilan etmemiş düşmanlarına yarar sağlamak suretiyle propaganda yaparak fiili gerçekleştirmek, bu suçu meydana getirebilir. Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesi veya bu konuda Türkiye aleyhine çözüm yolunun kabulü için veya sırf Türkiye'ye zarar vermek maksadıyla, tarihi gerçeklere aykırı olarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ermenilerin soy kırıma uğradıklarının basın ve yayın yoluyla propagandasının yapılması gibi..."

Resmi devlet politikasının dışında beyan edilecek her fikrin, bu politikalara getirilecek her eleştirinin, milli yarar kavramı çerçevesinde yaptırıma tabi olması, bu ülke yönetiminin mihenk taşını oluşturur ne yazık ki...

Şimdilerde krizleri aşmaktan, pislikleri temizlemekten, siyaseti yenilemekten söz ediyoruz.

Ama bu arada bildik yönetici kavramlar artıyor, bu kavramlardan üreyen uygulamalar at koşturuyor. Üniversiteler kapatılıyor, belediyeler valiliklere bağlanıyor, sivil güvenlik birimleri askerileşiyor.

Siyaset, hepsinden önemlisi hukuk, zemin kaybediyor.

Özgürlüklerin olmadığı, hukukun örselendiği bir diyarda siyasetin dirilmesi nasıl olur, krizlerin aşılması ne anlama gelir? Şöyle bir düşünün...

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır