kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

Koşullu vergi

Geçenlerde bir televiyon programına katılan 3 karılı, 49 çocuk - 70 torunlu bir Güneydoğulu bey devletten şikâyet ediyordu, benim çocuklarıma okul - hastane yapmıyor, diye... "Sen devlet için ne yaptın" dediklerinde cevabı hazırdı: "Ben askerlik yapmadım mı! Ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim!"

Hep bekledim, orada biri çıkıp da "Sen şimdiye kadar kaç kuruş vergi verdin de, devletin senin 49 çocuğunu bedava okutmasını, tedavi ettirmesini bekliyorsun" desin diye... Kimse demedi.

Çünkü bu ülkede 40 milyon seçmenin 32 milyonu vergi vermeden vatandaş olunamayacağını bilmiyor. Tıpkı televizyondaki o adam gibi, askerlik yaptı mı, vatandaşlık görevlerini tamamladı sanıyor.

Vergi ödemeyen 32 milyon seçmen; durumunun, hiç apartman aidatı ödemediği halde, her apartman toplantısında ahkâm kesen, "bahçeyi de çimlendirelim, su deposunu büyütelim, kalorifer kazanını yenileyelim" diye söyleyip duran kat sahibinden farksız olduğunun, onun kadar haksız olduğunun farkında bile değil.

Söylenmekle kalsa yine iyi... Hiç aidat ödemediği halde, apartman yönetimine kimin geleceğini belirlemek ve yönetim planını onaylamak üzere oy da kullanıyor! Dolayısıyla, bu ülkeyi, apartman aidatı ödemeyen kat sahiplerinin seçtikleri apartman yöneticileri yönetmiş oluyor. Bütçeyi de onlar yapıyor. Kimin parasıyla? Aidatını düzgün ödeyen üç-beş tane sorumlu kat malikinin parasıyla... Bu çarpıklığı düzeltmenin iki yolu vardır. Ya bütün seçmenleri vergi mükellefi haline getirmek... Ya da sadece vergi mükelleflerini seçmen haline getirmek! Yani, ortak bütçeye katılmayanın, o bütçenin nasıl harcanacağı konusunda söz hakkının da olmadığı; parayı verenin yönetime katılabileceği bir düzen kurmak...

Türkiye ikisini de yapamadığı için, devlet harcamalarını finanse edenler azınlıkta kalıyor, genelde isteklerini de dayatamıyorlar. Ama bazen, bazı özel koşullarda, "parayı verenin" kendi koşullarını dayatması için şartlar denk düşebiliyor.

Bugün olduğu gibi...
Bugün ağır bir ekonomik krizin içindeyiz ve Türkiye'ye borç veren yabancı kurumlar, verdikleri paranın çarçur edilip iki gün sonra tekrar el açılmaması için, bazı koşullar dikte ediyorlar. Ama görüyoruz ki, dışardan alınan borç yetmediği için hükümet, "düzgün aidat ödeyen" o üç-beş kat sahibinin aidatlarını daha da arttırmak; ek vergi getirmek niyetinde. Ben diyorum ki; madem ki parayı veren şartını koşuyor, ekstra aidat istenen o kişiler, yani krizin "iç finansörleri" de paranın ucunu göstermeden önce şartlarını ortaya koysunlar. Hem de öyle soyut bir talep halinde ve "üç zamanda" gerçekleşmesi temennisiyle değil..

TÜSİAD'ı, TİSK'i, MESS'i, MÜSİAD'ı, İSO'su, ASO'su, İTO'su, ATO'su, TOBB'u... bilumum meslek kuruluşu... Yaygın tabirle "kümestekiler"in temsilcileri... Kapıda bekleyen Net Aktif Vergisi ya da Ekonomik Denge Vergisi çıktığında biraz daha yolunacak olan "kaz"ların kuruluşları...

Tıpkı dış finansörler gibi, onlar da toplanıp çıkmasını istedikleri yasaları sıralasın, süreyi belirlesin ve "bu yasal değişiklikler bu süre içinde gerçekleşmezse, biz de bu vergileri vermeyeceğiz" desinler.

Mesela, kapsamlı bir bürokraside tasarruf reformu paketi hazırlayıp "emekliliği gelmiş bütün memurlar re'sen emekli edilmeden; şu kadar lojman şu kadar tesis satılmadan; Meclis personel sayısı şu kadara indirilmeden, şu-şu kalemlerde tasarruf yapılmadan bizden zırnık çalışmaz" diye dayatsınlar. Ya da, -belki de daha iyisi- dış finansörlerin eksik bıraktıklarını tamamlasın, siyasi bir paket hazırlasınlar. Yabancıların alenen dile getiremedikleri ama geveleyip durdukları birtakım siyasi koşulları ön plana çıkarıp, "Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu değişmeden biz bu ek vergileri ödemeyiz" diye diretsinler. Fırsat bu fırsattır... Hazır "apartman yönetimi" sıkışmışken, değişim adına ne koparılsa, siyasetçi sınıfı ne kadar hizaya sokulsa kârdır. Sonunda bu kriz öyle ya da böyle atlatılır, yapılmış reformlar da Türkiye'nin yanına kâr kalır...

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır