kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Handan Selçuk da bitirdi dünya yolculuğunu

Büyük bir hayat sürahisini, düzenli ve sürekli olarak bardak bardak anılar sürahisine taşıyıp dökmekle geçer takvimler...

Handan da, yeryüzündeki yolculuğunu bitirdi.

Dün sabahki gazetelerde Handan'ın ölüm ilanlarını gördüğümde, hafızamın pancurlarında kırk yıl geriye doğru açılmalar oldu...

İlhan'la yeni evlendikleri günlerdi.

Hem I. Meclis mebuslarından birinin kızı, hem de bir yazar eşi olmanın; çıtır pıtır bir ev hanımı görüntüsünü çok aşan, net bir kişilik fotoğrafı içindeydi.

Her sabah İlhan'la mutlaka telefonla konuşur, akşamları da sık sık buluşurduk; ya İbrahim Çamlı'ların Bebek'teki alt katında, ya Nadir Nadi'lerin apartmanında, ya bizim Basınköy'deki evde, ya İlhan'larda...

İlhan'la Handan, o sıralarda Moda'nın arka taraflarındaki Yenifikir sokağında otururlardı..

Sabahlara kadar konuştuğumuz, güldüğümüz, öfkelendiğimiz geceler vardı..

Handan, çocuksu ve dedimci, yeşille mavi potpurisi bakışlarıyla her tartışmaya karışır; sonunda da mutlaka noktası konmuş bir hükme varırdı.

Hepimiz de biliyorduk, Türkiye'nin nasıl hapazlandığını...

Mevcut cehennem çemberinin nasıl dışına çıkılabileceğini konuşurduk daha çok..

Kerime'cik de bir köşede oturur, usul usul dinlerdi tartışmaları...

Orhan Kemal de sağdı, Kemal Tahir de, Aziz Nesin de...

Ölüm, henüz kendini hatırlatmayan uzaklıklardaydı.

Dün baktım İlhan Selçuk yine yazmış yazısını. Karşısındaki sayfada Handan'ın ölüm ilanı...

Anılar sürahimiz dolarken, hayat sürahimiz boşalıyordu.

Kırk altı yıl önce yine martın sonunda, babamı yitirdiğimiz gün de; onun cansız bedeni alt kattaki karyolada uzanmış yatıyorken, ben üst katta Tan'ın yazılarını yazıyordum...

Babaannemin, oğlunun başucunda yüksek sesle okuduğu Kuran duyuluyordu...

Yazdığım satırların arasında babamın sesi, sık söylediği bir topsöz olarak dolaşıyordu:

"Hayat ya hab (rüya), ya hayal, ya efsanedir"

Bizim kuşak da, anılar sürahisini iyice doldurmuş durumda artık. Öteki sürahide kalan hayat suyu, sadece bir kaç parmak..

Ali Ulvi de anıların içinde, Ferruh Doğan da, Nehar Tüblek de, Mıstık da...

Son dakikaya kadar kendi geçmişinin içinde seyredersin, ölüp gitmiş eski yaşamlarını...

Nasıl ölüp gittiğini seyrederken, tek göremeyeceğin kare sonuncusu, yahut sonunculardır...

Bu kez I Nisan, hayat aldatmacasının kara mizahıyla çıktı karşımıza..

Şu sırada Cahit Sıtkı'dan şiirler söylüyorum kendi kendime:

Öldük, ölümden bir şeyler umarak;

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.

Gök mavisi, dal yeşili, kuş tüyü;

Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır