kapat

21.03.2001
Anasayfa
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Finansinvest
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )


Tarihi rahat bırakıp bugüne bakalım

Hep söylerler ya hani... "Tarihe nasıl hesap veririz!" diye...

Yakından baksanız görürsünüz ki, bu lafın arkasındakiler çok iyi niyetli değillerse eğer, asıl amaçları; mümkünse hiç ya da en azından bugün hesap vermemektir.

Bugün hesap vermemek için tarihi yardıma çağırırlar, "tarihe verecekleri hesabı" mazeret olarak öne sürerler.

Hitler Alman halkına hesabını yine o günlerde vermeyi her şeyin üstünde tutsaydı "tarihe verdiği hesap" böyle mi olurdu?

Ah bir anlasak, bizi tarih yazıcıları değil, bugünün etli kanlı canlı insanlarının mutluluğu kurtarır! (Galiba şimdi toplumca bunu anlamanın eşiğine geldik... Biraz zor ve acıtıcı olacak ama...)

Bir de şöyle yaygın bir kanaat var: Gün gelir tarih bize, bugün yaptıklarımıza acı bir gülümsemeyle bakar...

Hayır!

Hiç öyle bir şey yapmaz. O bizim hüsnükuruntumuzdur.

Bugünü şimdi kaybettiysek, sonra tarih gülümsese de fayda etmez zaten!

Hiç aldatmayalım kendimizi.

Sultanahmet Cezaevi günün birinde dünyanın en kaliteli otellerinden biri olunca tarih cilve yapmış olmadı!..

Bu tarihin değil zamanın cilvesidir.. Yoksa tarih yine orada nice yazar, çizer, aydının mahkumiyetini geçirdiğini, orada çekilen acıların nice şiire, romana esin kaynağı olduğunu yazıyor. O kadar!

Yassıada'nın büyük bir eğlence merkezi olduğunu, bir nevi Disneyland'e dönüştürüldüğünü düşünün! Ne olacak yani! Menderes, Polatkan ve Zorlu çoluklarını çocuklarını alıp kaydıraklarda kayacaklar, dev dijital ekranlarda güle oynaya araba mı yarıştıracaklar?

Bir gün Madımak Oteli İnsan Hakları Müzesi olsa, bu, yangının kurbanlarını geri getirmeyecek...

Bugün ekonomik kriz yüzünden ve bu krizde hiç günahları olmamasına karşın işsiz kalanlara tarih iş mi verecek? "Öyle şey olur mu, suyunu çıkardın!" diyenlerin de alnını karışlarım, belirteyim...

Hani şimdi kimi köşe yazarları "nasıl adam olunur, ne zaman olunur" meselelerine taktılar ya! Demek istediğim şu: Geçmişte veya gelecekte adam olmamızın bugüne yararı o kadar az ki...

Adam olursak bugün oluruz! Her tarih ve çağın "Bugün"ünde...

***

Tarih tanrı değildir. Ne yazık ki, bu saçma inanış yüzünden sayısız insan acı çekiyor. Tarih bugün durduğumuz yerden bakılarak yazılan bir öyküdür. Nerede duruyorsak oradan bakılarak yazılan bir öykü... Olaylar, olup bitenler bu öyküye sadece malzemedir, o kadar!

Gülümsemez tarih; biz güldürürsek güler, ağlatırsak ağlar...

Kaşları ille de çatık değildir tarihin. Biz öylesini sever, öyle istersek çatar kaşlarını...

Ve unutmayın ki, tarih kazananların "geniş zamanı"dır; kaybedenlerinse "ahireti!"

***

Şimdi Türkiye, tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyor. Bir tünelden geçiyoruz.

Bu deneyimimizi de ne olur tarihe havale etmeyelim!

Sıkıntılarımızın hesabını tarihe bırakmayalım.

Hınçlarımızı, hasetlerimizi, saçmasapan böbürlenmelerimizi, boş inanlarımızı bir yana bırakıp bugünü kurtaralım.

Göreceksiniz, o zaman tarih de kurtulacak!

AYNA
Başkalarını sevgi veya nefret yoluyla rahatsız edecek halimiz kalmadığında ancak hoşgörülü biri oluruz.

E. M. CIORAN

ALTYAZI
Joe Black (Azrail): Siz insanlara inanamıyorum. Buraya seni götürmek için geldim. "Bırak kalayım" dedin. Kalmana izin verdim, şimdi de gitmek istiyorsun.

(Martin Brest'i n1998 yapımı ilginç filmi Meet Joe Black'ten)

Modanın televizyon kanalı
Bir süredir FashionTV gözde... Cafe'lerde, evlerde, kıraathanelerde açık duran ekranların FashionTV'ye ayarlı olduğu dikkat çekiyor.

Herkesin ilgisinin başka bir nedeni var elbette. Oralara girmeyeceğim.

Beni ilgilendiren işin moda (fashion) yanı; yani aksesuvardan giysilere, hatta davranışlara kadar yeni trendlerin nerede soluk aldığı...

FashionTV'yi ben de severek izliyorum. Podyum görüntülerinin müzik klipleri gibi hızlı, değişken olmaları ve bir öykü taşımaları hoşuma gidiyor. Ama bu kanaldaki görüntüler moda sektörünün görüntüleri.

Unutmayın ki, moda sektörüyle moda dünyası arasında anlamlı, hoş ve yaratıcı bir fark var. Bazı dönemlerde bu fark açılıyor, bazılarında kapanıyor. Moda dünyasında sokağın egemenliğini hiç yabana atmayın...

Officiel'in Türkiye edisyonunda Nilgün Gedikoğlu'nun söylediğine katılıyorum: "Bugün moda dünyasının vitrini MTV"dir. Gedikoğlu ekliyor: "MTV modanın dans ettiği bir sokak!"

MTV'nin yanına başka müzik ve gençlik kanallarını da katabiliriz tabii.

Hiçbir podyum görüntüsü, hiçbir sektörel zorlama, renkli gözlükler trendinin Jennifer Lopez'in "Love Don't Cost a Thing" klibi kadar promosyonunu yapamazdı.

Gençler müzikten, spordan oluşan bir dille konuşuyor artık. Bu yüzden kimse tasarımcıların ne çizdiğine bakmıyor. Çünkü tasarımcılar da müziğin ve sporun diline bakıyor artık...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır