kapat

21.03.2001
Anasayfa
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Finansinvest
YAVUZ DONAT(ydonat@sabah.com.tr )


Avrupa'dan para gelmez

Ağır ekonomik krizin atlatılabilmesi "sıcak paraya" bağlı... Hükümetin sıcak para beklediği "kaynaklardan" biri de, "Avrupa'daki Türkler."

Öyle ya...

Avrupa'daki dört milyona yakın Türk, "tasarrufunun bir kısmını" Türkiye'ye akıtsa...

"Kanayan yaraya" merhem olur.

Ancak...

Hükümet "bu formüle" bel bağlamamalı.

Bağlarsa...

"Hayal kırıklığı" kaçınılmazdır.

KAYBOLAN MARKLAR
Avrupa'daki Türk nüfusu, 1970'li yıllarda "işçi şirketleri için" Türkiye'ye kaynak aktardı.

Sonuç "fiyasko."

173 bin Türk, dört milyar mark kaybetti.

1980'li yıllarda ise marklar "Türk bankerlere" yollandı.

Sonuç, yine "fiyasko."

1990'lı yıllarda ise...

Marklar "yeşil sermaye" olarak adlandırılan şirketlere aktı.

"Bu yolda" kaybedilen paranın miktarı kesin olarak bilinmiyor.

Ama yine "milyarlarca mark."

"Hal" böyle iken...

Avrupa Türk'ü "kolay, kolay elini cebine atar mı?"

AVRUPA'DA YATIRIM
Ayrıca...

"Devlet politikası olarak" Avrupa'daki Türkler'i "orada yerleşmeye... Çifte vatandaşlığa" teşvik ettik.

Bu "doğru bir politikaydı."

"Meyvesini" de verdi.

Sadece Almanya'da yüz bin Türk "ev sahibi."

Türkler'in ev sahibi olma konusundaki "talebi" öylesine yüksek ki...

Türkiye'den "holding bile" gitti... Orada ev yapıyor, satıyor. (Demirkaya Holding)

Diyeceğimiz o ki...

Avrupa Türk'ü "artık, Avrupa'da yatırım peşinde."

TÜRK İŞLETMELERİ
Yine "devlet politikası olarak" onlara dedik ki:

- Orada "kendi işinizi" kurun.

Sadece Almanya'da "55 bin Türk, kendi işini kurdu."

Bunlar belki "küçük işletme."

Ama o işletmelere akan "kaynak" yirmi milyar markın üzerinde.

Şimdi "onlardan" para beklersek...

"Boşuna" beklemiş oluruz.

VE BÜYÜKLER
Avrupa'da, yine Türkler'in kurduğu "büyük işletmeler" de var.

Örneğin...

Vural Öger "kendi sektöründe Avrupa'nın en büyüklerinden."

Ahmet Aktan "Almanya'nın, gıda sektöründeki üç büyüğünden biri."

Şenol Yeğin "Alman ordusuna paraşüt, Mısır ordusuna tank çadırı satan bir başka büyük."

"Onların" sayıları az değil.

Ama "onların da Türkiye'ye para transferi" çok zor.

YAZ TATİLİ
Özetleyecek olursak...

Hükümet "umudunu" Avrupa'daki Türk nüfusuna bağlamamalı.

Onlardan istesek, istesek "şunu" isteyebiliriz:

- Türkiye zor bir dönemden geçiyor... Lütfen bu yaz tatile Amerika'ya... İtalya'ya... Ibiza'ya... Mayorka'ya gitmeyin... Kendi ülkenize gelin.

OY HAKKI
Avrupa Türk'ünden destek bekleyen yöneticilerimize "bir çift sözümüz daha" var...

Onlara hep "verin... Para verin" demek yerine...

Siz de "birşeyler" verin.

Örneğin, "dışarda yabancı, içerde Almancı" diye dışlanan milyonlara "oy hakkını" verin.

BİLİM DESTEĞİ
Aslında, Avrupa'daki nüfusumuzdan "para değil ama..."

"Başka bir destek" almalıyız.

"Bilgi" desteği.

"Yetişmiş insan gücü" desteği.

Zira Avrupa'da "her biri, kendi alanının Kemal Derviş'i" olan, pek çok insanımız var.

Gelsinler "yeniden yapılanmada" aktif rol üstlensinler.

Tabii bunun çok önemli bir riski (!) mevcut.

Onlar gelirse, burada "bazılarının pabucu dama atılıverir."

YENİ POLİTİKA
Alman Eğitim Bakanı Bayan Buhlman "yeni bir politikayı" uygulamaya koydu.

Politika, üç madde.

1. Amerika'daki, Alman bilim adamlarını, Almanya'ya dönmeye teşvik etmek.

2. Diğer ülkelerdeki değerli hocaları yine getirmeye çalışmak.

3. Alman üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde altısı yabancı. Bu oranı yüzde ona yükseltmek.

Bayan Buhlman'a soruldu:

- Buna neden gerek gördünüz?

Yanıt:

- Globalleşen Almanya'nın onlara ihtiyacı var.

"Globalleşen Almanya'nın" ihtiyacı var da...

"Globalleşen Türkiye'nin..."

"İçine kapanan Türk üniversitelerinin..."

"Siyasetin... Bürokrasinin..."

İhtiyacı yok mu?

VE ÇARE
Uzun sözün kısası...

İhtiyacımız sadece "para değil."

"Siyaset üretimi."

"Çoğulculuk."

"Katılım."

Ya bu yola gireceğiz, ya da Erkan Mumcu'nun dediği gibi "daha ağır sancılara" yelken açacağız.

Ama bu sancılardan bahsederken "kanlı mı olur, kansız mı" sözümüze kimse takılıp, kalmasın.

Tırmanan yoksulluk... İntiharlar... İşten çıkarmalar... İflaslar... Gözyaşları "kan değil de, nedir?"

Giderek bozulan "iç barış", sistemin kan kaybının kendisi değil mi?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır