Bir kütlü pamuk örneği!
Krizi durdurmak için bir masal kahramanı gibi gelen Prof. Kemal Derviş'in yeni kılavuzları demişler ki; "Türkiye'yi yanlış teşhis koyup panik yaratan IMF batırdı."
Gözün çıksın IMF!
Gül gibi ülkeyi batırdın!
Türkiye'yi; Ecevit-Bahçeli- Mesut- Gazi- Selçuk-Recep Önal- Enis Öksüz-Yüksel Yalova batırmadılar. IMF'nin programı batırdı.
Allah...Allah....
Şimdi; "Türkiye'yi IMF batırdı..." diyerek Kemal Derviş'e de dönüp, "Şunu şöyle yap...Bunu böyle yap...Yıllık yüzde 300 faizli bono çıkar... Bankaların elindeki kısa vadeli Hazine bonolarını al, döviz cinsine çevir, uzun vadeliye geçir..." şeklinde kılavuzluk sıralayanlar eskiden de öğüt sıralıyorlardı.
Bak Gazi...! Bak Selçuk...!
Bak Recep...! Diye Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel'e, Hazine eski Müsteşarı Selçuk Demiralp'e, Ekonomiden Sorumlu eski Bakan Recep Önal'a birinci adlarıyla hitap ediyorlardı ve "Herkes yanılabilir fakat IMF yanılmaz, sakın IMF'nin söylediklerinden çıkma..." diye öğüt veriyorlardı.
Şimdi de aynı öğüdü....
Kemal Derviş'e veriyorlar.
Recepler, Dervişler gidici...
Kılavuzlar kalıcı...
Gaziler, Selçuklar gidici...
Arkandayız deyiciler kalıcı...
14 ay önce de "Yapılan bu program mükemmeldir, Türkiye'yi kurtaracaktır. Bu programı yapan Recep'in, Gazi'nin, Selçuk'un ve IMF'nin arkasındayız..." diye gaz veriyorlardı.
Ve yine gaz veriyorlar.
Derviş arkandayız!
Kim kimin arkasında!
IMF Avrupa Bölüm Başkanı Micheal Deppler; "Suçu bizde değil, içerde arayın" diyor.
Suçu kendinde ara!
Ecevit'de, Bahçeli'de, Yılmaz'da, Gazi Erçel'de, Selçuk Demiralp'de, Recep Önal'da, Enis Öksüz'de, Yüksel Yalova'da ve diğerlerinde.
Bir program yapılmış.
Ekonomik paket hazırlanmış.
Kırılgan, nazik bir paket...
Titizce taşıyacaksın...
Üzerine de zaten; "Kırılacak eşyadır... Özenle taşıyın..." diye yazmışlar.
Hor taşıma...
Dikkatli ol, düşürme!
Sen kalkmışsın üzerinde "kırılacak eşya" yazan paketi, yere vurmuşsun. 14 ay önce yapılan paketi özenle taşımayıp kim yere vurduysa Türkiye'yi batıran odur. Türkiye'yi batıran Ecevit, Bahçeli, Yılmaz"dır.
Kılavuzlar yine gaz veriyor.
Büyük finans dehaları!
Türkiye'nin özel sektöründe hiç bir bankanın açık pozisyon dışında para kazanamaz hale geldiğini nedense söylemiyorlar. Aslında bir saatli bomba olan ve ne zaman nasıl patlayacağı belli olmayan "açık pozisyona dayalı" kârlılık bankaları süslü püslü balonlar haline getirmişti.
Kriz iğne oldu...
Süslü balonları patlattı.
Türkiye de battı.
Sayıştay'ın hazırladığı "2000 Yılı Mali Raporu"nun 130'uncu sayfasında, "Bir Kütlü Pamuk Uygulaması" başlığı altında aynen şöyle yazıyor:
"TC Ziraat Bankası, 1993 ve 1994 yıllarında üreticilere yaklaşık 315 milyon dolara karşılık gelen tutarda kütlü pamuk destekleme primi ödemiştir. Bunun karşılığı Hazine tarafından Ziraat Bankası'na ödenmediği için, kalan borca faiz yürütülmeye başlanmıştır. Hazine 1997 yılında Ziraat Bankası'na yaklaşık 712 milyon dolar tutarında ödeme yapmış, ancak bu ödeme, 315 milyon dolarlık borcun sadece 51 milyon dolarlık kısmını tasfiye edebilmiştir. Yani, 1993 yılındaki 1 dolarlık destekleme primi karşılığında 1997 yılında bankaya 17 dolar ödenmiştir. 1998 yılı sonunda borç bakiyesi 7.4 milyar dolara ulaşmıştır.
Bu, borcun aslı ile kıyaslandığında 1'e 28 demektir. Son yıllardaki gibi artmaya devam etmesi durumunda, kütlü pamuk destekleme priminden kaynaklanan bu borç, 2002 yılında 34 milyar dolara ulaşacaktır. Bunun diğer bir ifadesi, 1993 yılında üreticiye ödenen 1 dolara karşılık, 9 yıl sonra TC Ziraat Bankası'na, dolayısıyla bankanın fon sağladığı piyasaya, 158 dolar borçlu olmaktadır."
Bu benim raporum değil.
Sayıştay'ın raporu...
Ülkeyi kim batırmış oluyor?
