Ve Naim dörtleyecek mi?

Arka arkaya 3 Olimpiyatta 3 altın madalya alan 33 sporcu var tarihte.. Dört altın alanların sayısı ise 3!.. Efsanevi Al Oerter, Amerikalı diskçi.. İngiliz Steve Redgrave.. Kürekçi ve burada beşinci için yarışıyor.. Ve de Carl Lewis.. Carl "King" Lewis!..

Naim Süleymanoğlu bunların arasına adını yazdırabilmek için bugün podyuma çıkacak.. Aslında eğer Bulgarlar 1984 oyunlarını boykot etmeseler, o da Steve gibi beşinci için çıkacaktı ya..

Tam 3.5 yıl haltere el sürmedikten sonra bizzat Juan Antonio Samaranch'ın özel teşviki ile 6 ay önce yeniden idmanlara başlamıştı Naim ve Sofya'daki Dünya Şampiyonası'nda fevkalade akıllı bir taktikle sıfır çekme riskini göze almadan sadece Sydney vizesi için yarışmıştı. Ve almıştı.. Ama olayları yakından takip etmeyen medyamız neyin ne olduğunu bilmeden haksız eleştirilere boğmuştu, dünyanın "Cep Herkülü" dediği büyük şampiyonu.. Onun altınlarına alışmış olmanın şımarıklığı içinde..

Naim bugün işte o asıl amacı, Olimpiyat madalyası için kiloların altına girecek..

Madalya alması garanti.. Ama eğer altın için yarışırsa, sıfır çekme riski var, bana sorarsanız. 3.5 yıl bıraktıktan sonra spora dönmek.. Sonra yaş.. Eskisi gibi genç de değil.. Tek üstün yanı bugün.. O büyük bir şampiyon..

Cüneyt (Koryürek) "Türkiye'de iken konuştum onunla.. Altın alırsa tarih yazacağını biliyor. Bana sadece altın için yarışacağını söyledi. Gümüş ve bronzla ilgilenmiyor" dedi.. Avustralya medyasına göre Naim'in rakipleri Hırvat (Bizim eski Bulgar Paşalov canım), Bulgar ve iki Çinli.. Ama bu Çinliler'den Asya Şampiyonu olanı son anda, sakatlık bahanesi ile oyunlardan çekildi.. Yarışma günü yaklaştıkça çekilenlerin sayısı artıyor.. Esas sebeb, doping mi acaba?..

Naim bugün dörtler mi?..

Arka arkaya dördüncü altını alan dördüncü sporcu olur mu?.

Bana göre zor.. Çok zor.. Büyük Şampiyonun hepimizin dualarına ihtiyacı olacak..

Güvenlik dediğin
1972 Münih'teki Kara Eylül baskınından beri güvenlik önlemleri işin tadını kaçırmıştı.. Moskova felaketti. Burada nispeten gevşek.. Kapıdan geçerken çalan sirenler kimsenin umurunda değil.. Çantalara bakmıyorlar bile.. "O zaman bizi niye kuyruğa sokuyorlar?" diye Türkçe söylendim Kenan'a.. "Siz Türk müsünüz?" dedi güvenlikçi, Türkçe.. Baktım göğsündeki karta.. O da Türk.. Günay Vatansever.. Öğrenci imiş, burda iki yıldır. Harçlık için Olimpiyat işine girmiş..

"Etrafı gevşek görüp kendinizi tehlikede sanmayın" demişler polisler bizim NTV'nin Sydney muhabiri Hakan Yiğit'e..

Tepemizde dolaşan helikopterler ve zeplinler meğer sadece TV için değilmiş.. Geçen gün zeplindeki kontrol polisi, basın merkezi otoparkında duran bir arabanın içindeki hostesi tespit etmiş, yüzlerce metre yukardan.. Arka koltukta erkek arkadaşı ile sevişiyormuş.. Hemen haklarında soruşturma açılmış.. Yok canım seviştikleri için değil.. Mesai saatinde işi astıklarından..

Yani.. Big Brother (Büyük ağabey) bizi her yerde gözetliyor, dikkatli olmamız gerek

Moskova hâlâ bir numara
Samaranch, medyaya "Gördüğüm en güzel açılış" dedi.. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı'nın fazla centilmen ve fazla diplomat olduğunu biliyoruz. Katıldığı son Olimpiyat onun için hep en güzeli, en başarılısıdır..

Kendi klasmanımı yapayım.. Listemde Moskova hâlâ 1 numara.. Olimpiyat Oyunlarının açılış törenlerinin Olimpiyatların kendisinden fazla ilgi çekmesi Moskova ile başlamıştı.. Sovyetler Birliği tam 16 bin insanla muhteşem bir gösteri sunmuştu.. Güzelliğe doydum. Duygusallığın doruklarına ulaştım..

Dört yıl sonra Amerika, Moskova'yı gölgelemek için teknolojinin tüm hünerlerini kullandı, uçan adama kadar.. Uçan daireler, uzay gemileri ve 94 piyano ile çalınan Gershwin'i ile Los Angeles tam bir Hollywood şovu oldu. Keyifle baktım, ama büyülenmedim. 1988'de Koreliler tam tersini yaptılar, Kore'nin kültür ve geleneklerini, tarihini anlattılar açılışta.. Binlerce Kore davulu çalarak.. Ama zaman zaman çok sıkıldığımı hissettim.

1992 Barcelonasında açılışın konusu kısa bir dünya tarihi ve Avrupa kültürü oldu. Tabii teknoloji de bol bol kullanıldı. Mekanik deniz canavarlarından flamenco dansçılarına kadar herşey izledik, Placido Domingo ile tabii.. İyi vakit geçirmiştim..

Atlanta 96'dan aklımda kalan 5 bin 500 kişinin katıldığı, eski Yunan'dan başlayıp, Amerika İç savaşında Atlanta'nın nasıl yandığını gösteren tablolar değil, parkinsondan elleri titreyen Muhammed Ali'nin kesilen nefesler arasında meşaleyi ateşlemesi idi.

Sydney 2000'de ise, Moskova'daki "İnsan" ile Los Angeles'teki teknolojinin ustaca karışımını izledik.. Zaman zaman büyülü anlar yaşadık. Finalde nefeslerimiz kesildi.. Meşale yerinde sallanıyor ama, tepedeki yerine raylar üzerine tırmanmıyordu bir türlü.. 6 milyon dolar harcanarak hazırlanan gece bir fiyasko ile sona ermek üzereydi ki, teknisyenler sistemi çalıştırmayı başardılar..

Avustralya, meşale yakmada hep sakarlıklar yaşıyor. 1956 Melbourne'da da, Ron Clarke meşalenin yanına gelmeden 10 saniye önce gaz verilmeye başlanınca, bir patlama olmuş ve Clarke, meşaleye uzanmak için üzerine çıktığı küçük podyumdan, kolunda bir yanıkla geriye fırlamıştı.. Ne kadar geriye.. Tam sınıra.. Stadın tepesinde ne demir, ne de beton bariyer yoktu, meşalenin arkasında ve bir karış daha geriye fırlasa, tepeden aşağı düşecekti.

Listemi tahmin ettiniz tabii.. Moskova 1, Sydney 2, Los Angeles 3, Barcelona 4, Atlanta 5, Seul 6!..

***

Açılış törenini izleyenler arasında Spor Bakanımız Fikret Ünlü de vardı.. Sanırım sayın bakan 19 mayıslarda yapılan cılız ve komik gösterileri niçin eleştirdiğimizi, burada 25 bin kişi ile yapılan şovu izleyince anlamıştır. 6 milyon dolar harcasın demiyoruz... Ama biraz cesaret ve çalışma ile niye 10 binlerin katıldığı, tüm ulusu heyecanla ayağa kaldıran gösteriler yapmayalım..

Ankara'da hemen her okulun bando mızıka takımı var.. Niye bizim de 19 mayıslarda 2 bin 500 kişilik bir bandomuz olmaz, burdaki gibi, mesela..

Önemli olan düşünmek, cesaret etmek, "Yapabiliriz" diyebilmek, güçleri birleştirmek ve tüm planlamayı yapacak bir uzmanı, yönetmen, ya da danışman olarak getirip işe şimdiden başlamak..

Osaka ve İstanbul
2008'e aday Osaka'nın basına takdimini izledim. Oyum olsa onlara verirdim.. Adamların tesislerinin üçte ikisi hazır.. Stad dahil.. Bizimki seneye bitecek inşallah ama, daha yolunun planı yapılmadı. Ne karayolu ne metro.. Bu kadar ilgisizlikle, kalkıp işi bitirmiş Osaka'ya rakip olacağız öyle mi?..

Yerin altında bir salonları var.. Üstü park.. Japonya'daki toprak sıkıntısı ile, spor ile çevre uyumu öyle güzel yorumlanmış ki.. Yeni Nazım Plan yapmışlar, trafik dahil, o da 2007'de hazır.. En büyük rakiplerini sordular.. "Pekin" dedi, Osaka Belediye Başkanı.. "Bugüne dek hiç Olimpiyat yapmayan koca Çin var arkalarında.."

GÜNÜN LAFI
"Beni ilk defa görenler.. Çok dikkatli bakın bana.. Size çok güzel bir adam olduğumu söylemiştim değil mi?.."

Muhammed Ali (Sydney'de yaptığı basın toplantısında..)