kapat

12.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


En büyük günah, başarmak!..

Tez elden boynu vurula Yekta Kara'nın..!

Neden?..!

Adı sanı olmayan, boş koltuklara oynayan İstanbul Opera ve Balesini dünya çapında bir kurum yaptı.. İstanbul halkı, bilet bulmak için haftalar evvelden kuyruğa girmeye başladı.. Temsillerini Avrupalara taşıdı.. Dakikalarca ayakta alkışlandı. Müthiş eleştiriler aldı..

Avrupa'nın en büyük operaları, onu kendi temsillerini yönetmesi, sahneye koyması için davet eder oldular..

..Ve.. Ve nihayet, Cumhuriyetin 75. Yılına ithaf ettiği Lirik Tarih gösterisi ile tarih yarattı. Habitat toplantısı bu gösteri ile kapanırken, başta Bill Clinton ve ailesi, yığınla devlet başkanı, tam 15 dakika ayakta alkışladılar.. Lirik Tarih efsane oldu.

İnsanlar "Biz de.. Biz de" demeye başladılar.. Böylesine dev, böylesine kalabalık bir yapımı taşımaya devletin gücü mü yeterdi?..

Kültüre bütçesinin sadece binde ikisini ayıran, kültür düşmanı devletimin..

İş Bankası çıktı cesaretle.. Sponsor oldu.. Lirik Tarih yurt içinde ve dışında turneler bağladı..

Türkiye'nin tanıtımı için, bundan daha güzel, bundan daha anlamlı, bundan daha görkemli bir program olamazdı..

Devlete düşen sadece gölge etmemekti..

Etti..

Kültür bakanlığı bir emirle, Lirik Tarih'te kadrolu elemanlarının çalışmalarını iptal etti..

Normalde beynimin durması gerekirdi, böyle bir karar karşısında.. Durmadı.. Çünkü bekliyordum.. Çoktandır bekliyordum..

Çünkü bu ülkede en büyük, en affedilmez günah başarılı olmaktır.

Hele haddinizi aşar, dünya çapında bir başarıya ulaşırsanız, kellenizin kesilme fermanını bizzat imzalarsınız..

Çünkü bu ülkede, kıskançlık, en büyük duygudur. Bu yüzden Türkler cehenneminde insanları başlarına vurarak batağa sokan zebaniler yoktur. Başını dışarı çıkaranı, ötekiler ayaklarından çekerler çünkü..

Yekta Kara haddini çok aştı..

Sen kim dünya çapında temsiller sahnelemek kim?.. Sen kim Avrupa'nın en büyük Operalarında Turandotlar, Manonlar yönetmek kim?.. Sen kim, Lirik Tarih gibi Cumhuriyet tarihinin en muhteşem gösterisine imza atmak kim..?

Haddini bilip köşende minik minik temsillerle oturup maaşını alsana..

Devletin, bu devleti dosta düşmana en iyi anlatan Lirik Tarihten çekilmesi bir başlangıç..

Bekleyin.. Ne ipe sapa gelmez iftiralarla Yekta Kara'nın görevden alınmasına gelecek sıra..

Bu ülkede bir başın bu kadar büyümesine izin vermezler..

***

Bu kararın altında İstemihan Talay'ın imzasının olması beni fena halde üzdü.. "Sen de mi Brütüs" demek istedim..

Bu kararın, Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Akbulut'un onayından geçmesini ise "Üzüntü" ile dahi ifade etmem mümkün değil..

Cumhurbaşkanlığı Senfoni, ardından Devlet Opera ve Balesinin başında iken çalışmalarını yakından izlediğim ve hep alkışladığım bir yakın dostum Akbulut. Kültür Müsteşar Yardımcılığına alınınca "Terfian görevden alma" diye düşünmüş ve üzülmüştüm. Sonra gerçeğin tam tersi olduğunu görünce de mutlu olmuştum. Talay, Akbulut'u gerçekten önemli bir yardımcı ve danışman diye yanına almıştı..

Şimdi bu ikili, Lirik Tarih'in yolunu kestiler.. Zevksiz, tatsız taklitlerine yol açmak için..

Çirkin.. Ayıp.. Günah.. Yazık!..

Hadi Yekta Kara'nın kellesini de alın da, kökünden bitsin bu iş!..

TEBESSÜM
Fıkra Cüneyt Tosun'dan..

Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür.

Yaklaşır ve sorar: "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?"

Adam "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler" der.

Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam Temel'e sorar:

"Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın?"

Temel, "Ben.." der, "idrar tahlili yaptırmaya geldim..."

Bodrum'da bir gerçek Bodrumlu.. Küba!..
Bodrum Marina'da dükkan açmış Mudo.. "Gidelim bakalım" dedik.. Nasıl harika bir alışveriş merkezi.. Pırıl pırıl.. Tertemiz.. Bir Façonable mağazası var, Akmerkezdekine fark atar, sunuşu ile.. Edwards da nefis bir mağaza açmış.. Yarım saat kaldık, Ünal, Güven, ben.. Çok şık yazlık ayakkabılar aldık. Derya İzmirli bir genç kız.. Yedi yıldır Bodrum'a yerleşmiş. Nasıl harika bir servis verdi. Zaten bu dükkanların hemen hepsinde çok şeker genç kızlar hizmet veriyor.. Mudo minik bir Mudo City açmış orada.. Yani Bodrum'da birine acil ve özel bir hediye almanız gerekiyorsa, tam yeri burası olmuş.

Marina'dan kent merkezine doğru yürüyerek dönerken, adını çok duyduğum Küba'nın önünden geçiyoruz. Saat gece 11.00 falan.. Güven'e "Burada yemek var mı" dedim.. Güven gurme.. "Hem de nasıl" dedi..

Girdik.. Kıvır kıvır saçlı bir öz Bodrumlu Bülent.. Küba'nın sahibi..

Eski bir villanın bahçesindeyiz.. Villa kışlık, bahçe yazlık Küba..

Eski bir binayı, dökülürken satın almış Bülent.. Komilikle başladığı yaşamında ne biriktirdi ise hepsini harcamış.. Binayı tıpkısının aynisi yenilemiş.. "Eksik taşları bile taş ocağından getirmedim. Yıkılan eski binalardan buldurup yerine koydurdum" diyor.. Dekor Eren Talu'nun zevkli ve mahir ellerinden..

Bahçede masalar var. Sokağa bakan teras gibi duvarın üzerinde de gençler oturmaya başlamışlar, orası bar.. Yemekler bitince, vakit gece yarısını geçince, büyük bir hızla o yemek masaları yok oluyor, yerlerine yüksek bar masaları konuyor. İnsanlar ayağa kalkıyorlar.. Ayakta olma, hem tanışma konuşma, hem de öteki masalardaki tanışlarla sohbet imkanı verdiği için tercih ediliyor..

Bir anda, ayakta duranlar arasında ada gibi kaldı bizim masa.. Kalktık sonunda biz de ayağa..

"Niye Küba" dedim Bülent'e.. Bodrum'un belki de tek öz Bodrumlu yeri niye Küba..

Öz Bodrum'da bir gelenek varmış. Kimse adı ile anılmazmış. Herkesin bir lakabı olurmuş. Bülent'in saçlar hem de nasıl kıvırcık.. Kışın okul zamanı üç numara traş.. Yazın uzatırmış.. Renk de koyu.. Tam Latin görüntülü.. "Küba" diye çağırmaya başlamış arkadaşları onu.. Bülent unutulmuş, adı olmuş Küba.. Dükkanı açınca da, orası olmuş Küba..

Bir gece gene Günay'a gittik.. Fedon niye Fedon anladım.. Bir repertuar yapıp kırk yıl ayni esprilerle ayni şarkıları söylemiyor. Yarısından fazla değişik bir program yaptı. Halkın nabzını öyle elinde tutuyor, onları öyle iyi okuyor ki, aniden, hatta şarkının ortasında değişiklik yapıyor.. Adamda yüzlerce şarkı olursa, sorun yok tabii.. Vokalisti Hande de harika bir ses.. Fedon yorulur gibi olunca öne çıkıyor. Popüler şarkıları da o söylüyor.. Tabii bir de Günay'ın adeta kadrolu sürprizi İlhan Feyman var.. O gece bir de Rus halk müziği potporisi yaptı, Moskova Geceleri ile başlaıp, O Çiçorniya ile devam ederek ve Kalinka ile bitirerek..

İlhan ağabey üfleyince bakıyorum, genci, yaşlısı herkes mest.. Bu yaşta trompeti böylesine konuşturmak..

İlhan Ağabey, seninle gurur duyuyorum..

Günay'ın bu hafta bir sürprizi var.. Yunanlıların müthiş şarkıcısı Angela Dimitriu, pazar ve pazartesi Bodrum Günay'da.. Atina'da dinlemiştim Angela'yı.. Bir harika..

Kos'a gidip pazar günü, gelin getirir gibi getireceklermiş, teknelerle.. Beş gün Yunanistan'da çalıştığı için, ancak pazar ve pazartesi için bir defalık anlaşabilmiş Günay..

Hafta sonu için Bodrum'a gidenler, pazar gecesi değil, pazartesi sabahı ilk uçakla dönecekler demektir bu.. Angela için değer..

Bu arada "Yahu Günay" dedim.. "Dedikodular var.. 75 milyon alıyor, kafa kopartıyormuşsun.."

"Hem de nasıl yalan" dedi.. "Yolumuzu kesmek için yoğun dedikodu yapıyorlar.. Benim de kulağıma geldi.. İstediğini ye, istediğini iç, 30 milyon lira.."

Önce karın doyuracak kadar bol ve çeşitli meze.. Sonra ana yemek, sonra tatlı ve meyve.. Kahve.. Bol içki.. 30 milyon.. Ertekin bu fiata çıkarmaz sizi..

Masa eğer piste değiyorsa, faça farkı 35 oluyormuş adam başı fiat.. Yemek istemeyenler için konsümasyon 15 milyon lira.. Angela büyük paralarla geliyor. Bu iki gece için bileti 40 milyondan kesmeyi düşünüyor..

İşte size senet. Bu yazıyı kesin. Günay'a gidin..

BİZİM DUVAR
Trafikte yeni uyarı levhası: "Dikkat Nuriş'in adamlarıyla Çakıcı'nın adamları çatışabilir.

Hakan & Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Bazı kitaplar tadılmak, bazıları yutulmak

ve çok azı da hazmedilmek içindir.

Bacon

Tarih!..
Tarih okumayı severim.. Son zamanlarda, tarih dergileri siyasal mesaj araçları olmaya başlayınca, selamı sabahı kesmiştim..

Popüler Tarih keyfimi geri getirdi..

Adı dergiyi tam tarif ediyor.. Günceli izleyen tarih gerçekten.. Birinci sayısına bayılmıştım. Yazmadan bekledim. Bakalım bir atımlık barut mu diye.. İkinci sayı daha da iyi çıktı.

Nasıl meraklı konular..

Şu günlerin çok popüler romanı Safiye Sultan'ın yazarı Ann Chamberlain ile bir söyleşi yapmışlar mesela..

Herşeyin tarihi var dergide.. Sporun mesela.. Fener'in ünlü işgal günleri hikayesini Hilmi Hacaloğlu fevkalade keyifli yazmış..

Dünyanın en hızlı adamı, 100 metre koşucusunu da, 100 metre koşusu dışındaki hiçbir olaya spor demeyen Cüneyt Koryürek kaleme almış.

Amerika'nın kuruluş günlerini anlatan Patriot filmini de Haşmet Topaloğlu anlatıyor..

Tiyatro Tarihine Metin And usta dalıyor..

Tek tek anlatmakla olacak şey değil tabii..

Bir Popüler Tarih dergisi alıp sayfalara dalarsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Popüler Tarih, tarihi "Keyif" yapmış..

Hülya'nın markası..
Hülya Avşar bu ülkenin en iyi markası.. Değişim Dergisine konuşan uzmanlar, Haluk Şahin, Nail Keçili başta, böyle diyorlar..

Hülya da kabulleniyor marka olduğunu..

"Parası olan herkesin ulaşabileceği bir marka olduğuma inanıyorum.. Mudo tarzıyım. Ayni zamanda Mudo alıcısının ulaşamayacağı Chanel alıcısına hitap eden bir yan markam daha var.." diyor.

Doğru.. Bir Hülya var, halkın içinde.. Ona ulaşmak çok kolay.. Bir Hülya var, ulaşılması hayal bile edilmez..

Bu iki Hülya, Hülya'nın zekasının eseri zaten..

Hülya Avşar olmaya özenenlerin farkında olmadıkları şey bu..

Çekici bir dış görünüş, hele bugünlerde her plajda onlarca var..

Ama Hülya'nın yetenekleri.. Hele hele zekası..

Hülya gerçekten bir marka!..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır