kapat

12.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


65'i geçen politikayı bıraksın

Recep Tayyip Erdoğan 312. madde gereği ömür boyu siyasi yasaklı. Ama o yasak kalkacakmış gibi hazırlık yapıyor. Sessiz ve derinden toplumun çeşitli kesimleriyle sürekli görüşmeler yapıyor, ülke çapında dolaşarak görüşlerini anlatıyor ve bir gün "hazırlıksız yakalanmamak" için çaba harcıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a çok çeşitli konularda sorular sordum.

* Neden iki araba ile geziyorsunuz?

- Birinde korumalar var.

* Kendi özel korumanız mı?

- İkisi benim, birini devlet verdi.

* Devlet hem yasaklıyor hem koruyor?

- Evet, kendileri verdi.

* Siz parayı nereden buluyorsunuz?

- Benim işim var, gıda dağıtımı yapıyorum.

* Yani maddi sıkıntınız yok?

- Çok şükür yok.

* 312. madde kalkacak mı?

- Bilemiyorum, öyle umut ediyorum.

* MHP karşı çıkıyor, neden?

-Herhalde çekindikleri bir şey var.

* 312 ömür boyu mu yasak getiriyor?

* Evet öyle, ama maddede çok haksızlıklar var.

* Ne gibi?

- Örneğin bir yıl ağır hapis diyor, ama asıl ağır taraf ömür boyu yasakta.

* Bu yasak sadece siyasetle mi ilgili?

-Değil bir vakfa bile üye olamıyorum.

* Hayatın gaspı gibi?

- Aynen, yemek yedirdiklerine şükrediyorum.

* Yasak kalkacak gibi çalışıyorsunuz?

- Bir uzlaşma arayışı içindeyim.

* Nasıl bir arayış?

- İlkelerde birlik arıyorum, bugün en büyük sorunumuz bu.

* İlke birliği sağlanabilir mi?

- Elbette. Önemli olan uzlaşmaya karar vermek.

* O zaman ne olacak?

- Siyaset rahatlayacak, herkes fikrini söyleyebilecek, yeni oluşumlar olacak.

* Yasak kalkarsa hangi siyasetle birlik olursunuz?

- Mevcutların hiçbiri uymuyor, yenilik gerekli.

* ANAP'la yakınlaşma var mı?

- Hayır nereden çıktı?

* Mesut Yılmaz'la görüştüğünüz hatta yemek yediğiniz söyleniyor.

- Allah Allah, nereden çıkıyor bunlar? Kesinlikle olmadı böyle bir şey.

* Demirel'le?

- Hayır, bakın onu duydum, ama gerçekten görüşmemiz olmadı.

* Kesici bir hareket içinde.

- Evet, çok çalışıyormuş.

* Temasınız oldu mu?

- Hayır, hiç olmadı, sadece bir kere rastladım.

* Fazilet'le ilişki nasıl?

- Bugünkü yönetimin bizimle uzaktan yakından ilgisi yok.

* Yani köprüler atıldı mı?

- Bugünkü yönetim bizden geri kaldı.

* Nasıl geri aldı?

- Hiçbir yenilik üretemiyorlar.

* Siz üretiyor musunuz?

- Tabii, çok mesafe aldık.

* Değiştiniz yani?

- Bu kaçınılmaz, zaten bir şey söyleyeyim mi, bugün Türkiye'deki asıl mücadele değişim isteyenlerle istemeyenler arasında sürüyor.

* Ama değişimden anlaşılan farklı değil mi?

- Olabilir, önce de söylediğim gibi ilkelerde anlaşmamız gere, sonrası gelir.

* Tekrar Fazilet'e dönelim.

- Dönelim de, biz fikirlerimizi söyleyince alınıyorlar.

* Nasıl?

- Örneğin siyasete yaş sınırı gelsin diyorum, bunu Kutan'a söylediğimi sanıyorlar.

* Onun için söylemiyor musunuz?

- Genel olarak söylüyorum.

* Ne diyorsunuz?

- 65 yaşına gelen siyaseti bıraksın diyorum.

* Neden bıraksın?

- Siyaset sürekli değişime açıktır, eğer yönetici kadrolar sürekli kalırlarsa yenilik üretilemez.

* Sadece yaş mı sorun?

- Hayır, örneğin üç kere seçilenler bir daha seçime girmemeli.

* Yaşı ne olursa olsun mu?

- Tabii, 12 yıl siyasette çok şey yapılır, siz tıkarsanız yeniler gelmez.

* Seçilme yaşı da inmeli o zaman?

- Tabii seçilme yaşı 18 olabilir.

* Çok küçük değil mi?

- Olabilir, bu da tartışılmalı. 18 yaşındaki gençler çok şeyin farkında.

* Ama yine de çok erken?

- Tamam, mesele yok, tartışalım, ama seçilme yaşını aşağı çekelim. İlle 18 olmaz da 25 olur, ama tartışalım, yol bulalım.

* İstanbul Bellediyesi nasıl gidiyor?

- Bilmem, bir yenilik yapmadılar henüz.

* Nasıl yapmadılar?

- Şu annda yapılanlar hala eski dönemin bitmemiş işleri.

* Başarısızlar mı yani?

- Öyle demiyorum, eskileri bitiriyorlar, inşallah yenilere başlarlar.

* Hakkınızda çok dava var mı?

- Hem de nasıl, özellikle İstanbul valisi ne yaptıysam ona dava açtı.

* Nasıl davalar?

- Aklınıza ne geliyorsa, attığım adıma bile dava açıldı.

* Birkaç örnek?

- Mesela Yenikapı'da Deniz Otobüslerinin merkez binasını yaptım, dava açtı.

* Neden?

- SİT alanına bina yaptım diye.

* SİT alanına yapılır mı?

- Deniz otobüsü nereye yapılır?

* Başka?

- Çapa Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kat otopark yaptık, SİT alanı diye dava açıldı.

* Siz de SİT alanı seçiyorsunuz?

- Bunları kendime mi yaptım, İstanbul halkına yapıyorum,o hastaneye gittiniz mi hiç, hastanızı içeri sokarken canınız burnunuzdan geldi mi?

* Hep duyduğum bir şey var?

- Nedir

* Gençliğinizde çok içermişsiniz.

- Haydi canım, nereden çıktı?

* Arkadaşları anlatıyor diyorlar.

- Allah'a şükür bugüne kadar ağzıma alkol hiç değmedi.

* Doğru mu bu?

- Yemin mi edeyim, ayrıca o dönemlerde takımdaki adım Hoca'ydı.

* İçkiye çok karşınız.

- Dinimizin de kuralı bu.

* Belediye kuruluşlarında bu nedenle mi içki yasak?

- Hayır, ben kamuya açık yerlerde içki içilmesini doğru bulmuyorum.

* Size ne?

- Olur mu, trafik kazaları, hep alkolden.

* Belediye tesislerinde içince mi?

- Ne farkeder, önemli olan insanların içkili olarak kamu alanlarında bulunması.

* Yapmayın canım, Hidiv Kasrı'nda bu masum gerekçe yüzünden mi iki yasak?

- Evet öyle, başkanlığım sırasında içki satılan yerlere hiç müdahale etmedim.

* Yani?

- İçki satışını engellemedim, kamuya açık alanlarda içilmesine karşı çıktım.

* Buna inandıramazsınız, halk kızıyor?

- Kızan vardır tabii, ama siz bir de gidip belediye tesislerine baktınız mı?

* Baktım ne olmuş?

- Kalabalığı gördünüz mü?

* Gördüm.

- Onların bir şikayeti yok. Ayrıca bunun başka bir iyi tarafı var.

* Nedir o?

- Muhafazakar aileler eskiden çok gezmezdi, bu yüzden ufukları daha dardı.

* Ne değişti?

- Şimdi çekinmeden çıkıp geziyorlar, ufukları açılıyor, daha olumlu düşünüyorlar.

* Yani bu yüzden mi?

- Katkısı çok, eskiden başı kapalı bir kızı nişanlısı ile böyle yerlerde göremezdiniz, çekinirlerdi, şimdi öyle değil.

* Bu iyi gelişme mi?

- Kötü mü yani, zamanla toplum içindeki tüm pürüzler kalkacaktır.

Depreme hazırlanalım, peki eskisinin yaraları sarıldı mı?

Önceki hafta Adalar merkezli 4.2 şiddetindeki deprem eski korkumuzu yeniden hortlattı. Uzun süredir "hissedilir" bir deprem yaşamadığımız için korkumuzu gömmüştük, ama bir sarsıntı toplumsal dehşeti yeniden yaşattı bize. Bu depremden sonra medyada ilginç yorumlar çıktı. Örneğin bazı gazete ve televizyonlar "Deprem oldu, hiçbir hazırlığın yapılmadığı ortaya çıktı" dediler. Çok merak ediyorum, kastedilen neydi? Deprem hasara yol açmadı, bir tek ev bile yıkılmadı, ölen olmadı, o halde hazırlık olup olmadığını nereden anladık? Bence hazırlıklar konusunda duyarlı olurken, dönüp arkamıza da bakmalıyız. 20 bine yakın insanımızı kaybettiğimiz 17 Ağustos depreminden sonra yaralar sarılabildi mi? Hala televizyon ekranlarından sefalet tablolarını içimiz sızlayarak izliyoruz. İnsanlarımıza kalıcı evleri teslim edilemedi, bırakın edilmesini inşaatına bile başlanamadı. Neden başlanamadı? Şüphelenme hakkımı kullanmak istiyorum? Acaba acılı insanların sırtından büyük karlar kazanmak isteyenler mi var. Açıkçası var diyorlar, kokusu çıkacak nasıl olsa.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır