kapat

05.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Şaban'ın ölümü

1996 yılının 11 Ekim günü Hisar'da sürekli gittiği bir kahvehanede buluştuk Kemal Sunal'la...

Günlerden Cuma'ydı. Rolleri değişmiş gibiydik:

O, ekrandaki "Gülen adam"dan beklenmeyecek kadar ciddiydi.

Bense "Aynalar" belgeseli için haftalardır Kemal Sunal filmi izlemekten "Şabanlaşmış" haldeydim.

Aynalar'ın araştırma ekibi, onunla ilgili neredeyse tüm yazıları toplamış, tezleri okumuş, filmlerini izleyip, önemli diyalogları kağıda dökmüştü. Tam da "Kemal Sunal güldürüsü" üzerine tez yazdığı bir sırada, elimdeki dosyayı görünce "Sen benim tezi yazmışsın bile..." diye espri yaptı. Dosyadan yararlanıp yararlanamayacağını sordu. "Elbette" dedim.

Buluşma amacım, hem onu kendi belgeseli için bir söyleşiye razı etmek, hem de "Şaban karakteri"ni tartışmaktı.

Söyleşi konusunda kararlıydı. Yıllarca filmlerini yayınlayıp rating rekorları kıran kanalların kendisine hiçbir telif ödememesinin kırgınlığıyla ancak çok yüksek bir bedel karşılığı tv röportajı verebileceğini söyledi.

Bunun üzerine "Şaban" meselesine geçtik. Ona tek bir soru sordum:

"Neden tv'deki filmleriniz izleyici rekorları kırdığı halde dizileriniz izlenmiyor?"

Bence "Sunal efsanesi"nin sırrını çözecek anahtar, bu sorunun yanıtında gizliydi. Dizilerin, özensiz çekildiğinden söz etti. Asıl yanıtı tezine saklamıştı.

***

Bugün de Kemal Sunal'ı anlamak için bu soruyu doğru yanıtlamak gerektiğine inanıyorum.

Sunal'ın sinema serüvenini 3 döneme ayırmak mümkün:

1. dönem; 1974'te "Salako" ile başlayıp ertesi yıl ilk "Hababam Sınıfı" ile süren ve 1991'de "Varyemez"le noktalanan 15 yıllık "Şabanlık dönemi..."

2. dönem; özel televizyonların Sunal filmlerini bol keseden ekrana sürmelerinden sonra Yeşilçam'a ara verip, dizilere yöneldiği 1990'lı yıllar...

3. dönem ise, geçen yıl "Propaganda" ile başlayan "yeni bir Kemal Sunal" dönemi...

Bu 3 dönem içinde en başarılısı hiç kuşkusuz ilk dönemdir. Sunal'ı bir halk kahramanı haline getiren, o filmlerde çizdiği "Şaban" tiplemesidir.

"Şaban", 1970'lerin sıcak politik ikliminde ve 1980'lerin yoğun baskı döneminde kitlelerin sivri dili olmuş, saf, namuslu, temiz bir adamdı. Köyden kente gelmiş, türlü pisliğe göğüs germiş, kötülerle dalga geçmiş ve sonunda her nasılsa onları yenmiş bir "Modern Keloğlan"dı. (Nazlı Kırmızı/1990)

Bazen ağayla mücadele eden bir eşkıya (Salako), bazen sınai atıklarıyla çocukları zehirleyen işadamına kafa tutan bir bekçi (Bekçiler Kralı), bazen çeteleri kovalayan bir ortadirek mensubu (Ortadirek Şaban) rolündeydi.

Korkak, salak ve sakardı. Ama haksızlığa hep direndi. Rüşvetin, yolsuzluğun, kötülüğün prim yaptığı, dürüstlüğün "Şabanlık" sayıldığı bir dönemde, iyilerin eninde sonunda kazanacağı umudunun simgesi haline geldi.

Toplumun, saflığa duyduğu özlemi ve özellikle 80'lerde bastırmak zorunda kaldığı öfkesini, mizahın diliyle yansıttı. Ama onunki kışkırtıcı değil, rahatlatıcı bir mizah diliydi. Nitekim kendisi de Nebil Özgentürk'e, "Eğer iktidarlar ayakta durabiliyorsa, benim halkın kızgınlığını hoşgörüye çevirmem sayesindedir" diyecekti.

***

Bu nitelikler, "Şaban"ın 1970 ve 80'lerde niye bu kadar gözde olduğunu anlamamızı sağladığı kadar, 1990'larda çektiği dizilerin niye tutmadığını da açıklıyor. Çünkü ağalardan işadamlarına, üniformalılardan çeteler kadar herkesi "ti'ye alıp", küfründen nasiplendiren 70'lerin "Şaban"ı, 90'ların tv yönetmenleri tarafından "evcilleştirildi".

"Bekçiler Kralı"nda (1979) "kutsal görev" anlayışıyla dalga geçen o serseri, dizilerinde birden bütün eleştiri oklarını kırıp "askerlikle ilgili anıları hicveden bir komik adam" ("Şaban Askerde"/1993) ya da "saçma olayları kovalayan bir dedektif" ("Bay Kamber"/1994) haline getirildi. "Adeta düne kadar alay ettiği kurumlardan özür diletildi" (Veysel Atayman/1998).

Bu, Şaban'ın, Şaban eliyle öldürülüşüydü.

Seyirci, hergeleliğiyle sevdiği kahramanının iktidar karşısında böyle el pençe divan hale gelmesini hazmedemedi ve dizilerine yüz vermezken, eski filmlerini izlemeyi sürdürdü.

***

Kemal Sunal öldü.

Ama insanlığın, dürüstlüğe inancı ve kötüler karşısında iyilerin kazanacağına dair umudu sürdükçe "Şaban" yaşayacaktır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır