kapat

05.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Şu bizim Hariciye..

Ertuğrul Özkök, Kars'a gelen dört kişilik Ermeni heyetinin yaka paça sınır dışı edilişinin üzerine, hem yazar, hem de yönetici olarak cesaretle gitti..

Kars Belediyesi düzenlediği toplantıya bir de Ermeni heyeti davet etmiş. Dışişleri şiddetle karşı çıkmış. Gelenler biraz da tatsız bir muamele ile geri gönderilmişler. Dışişleri yetkilileri, Ertuğrul'un tepkisine "Bugün de olsa ayni şeyi yaparız" diye karşılık vermişler..

Ertuğrul aslında sadece Ermeni olayını değil, aslında bizim Harciye'nin tüm politikasını mercek altına almalı.. Tüm medya almalı..

Düşünün, çepeçevre tüm komşularının hepsi ile düşman başka bir ülke var mı dünyada?..

Aslında mantıklı bakarsanız, bu durum, Hariciye'nin başarısızlığıdır. Hele bu Hariciye, "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen bir liderin kurduğu Cumhuriyetin kuruluşu ise..

Ama ne yazık ki, bizim Hariciye, Atatürk'ü inkar yarışı içindedir. Komşularla yakınlaşmayı sağlayacak her türlü eyleme karşı çıkmayı marifet sanar..

Sadece yakın geçmişe bakın..

Cumhurbaşkanının, Hafız Esad'ın cenazesine gitmesine karşı çıkmadılar mı?..

Yahu Esad diyelim Türk düşmanı.. Ama adam ölmüş. Yerine batıda yetişmiş oğlu geliyor. Alternatifi, daha azılı Türk düşmanı, kardeş Rifat.. Şimdi oğula el uzatmak, onu kazanma şansını denemek gerekmez mi?.. Hariciye'nin bunu düşünmesi, planlaması gerekmez mi?..

Hayır..

Suriye düşmandır, düşman kalacaktır.

Bir yanda sözüm ona İsmail Cem, Papendreau ile Nobellik barış eylemleri gerçekleştiriyor, öte yandan, Hariciye pişmek üzere olan aşa, soğuk su dökmek için elinden geleni yapıyor. Güney Kıbrıs'ta yapılan Miss Universe yarışmasına katılacak Türk güzelini engelliyor..

Yahu sana ne?.. Bu özel bir kuruluş işi.. Resmi bile değil..

Amerika ile Çin arayı sporla düzeltmişken, Amerika ambargo koyduğu Küba'ya beyzbol takımı göndermişken, bizim Hariciye, eltopu takımının hükmen yenik sayılmasına karar veriyor, göndermiyor.

Spor, en korkunç uçurumlar üzerine köprüler kurarken, bizimkiler kurulmuş köprüyü dinamitlemeyi "Diplomasi" sanıyorlar.

Niye..

Yunanistan ve Kıbrıs düşmandır, düşman kalmalıdır.

Irak'la, İran'la, Bulgaristan'la durumlar farklı değildir.

Avrupa Birliği'ne kafa tutmamıza sebep olacak Karadeniz Birliği'nin temelini Özal atmıştı. Hariciye, projenin ölü doğması için elinden geleni yaptı.. Nerde şimdi Karadeniz Birliği..

Dışişleri mensuplarının çoğunu yakından tanıyorum.. Büyük çoğunluğu garip bir fobi içinde yaşıyor. Hayır, bu fobiyi Mülkiye'de edinmiyorlar.. Herhalde bakanlığa katıldıktan sonra bir mekanizma onların beynini yıkıyor..

Tüm komşulardan korkma fobisi bu.. Bizimle sınırdaş kim varsa düşman.. Uzatılan her elin ardında bir fesat arıyorlar.. Kendileri el uzatmayı asla düşünmüyorlar..

Herkesle dost kalırsak, kendilerine pek iş kalmayacağını mı düşünüyorlar acaba?.. "Dışişleri önemini yitirir" diye mi hesaplıyorlar?..

Tüm komşularla düşman olma politikasını, barış adamı İsmail Cem nasıl yorumluyor acaba?.

BİZİM DUVAR
Trenlere bile kendini izlettiren tek "inek" artık yok.

Hakan&Utku

Bayındırlık Bakanımız var mı?..

Gazeteden çıktık.. Basın Ekspres Yolu'na girdik.. TEM sapağına geldik.. Sapmadık, altından geçtik, devam..

Yol, ekspres yol olmaktan çıktı, iki şeritli, bol virajlı bir dağ yolu oldu.. Biraz daha gittik..

Gene saptık..

Yeni yolumuz artık 1.5 şerit ve eski at arabası yollarından bir derece daha düzgün.. Hızı iyice kesip giderken, birden karşımıza dev bir inşaat çıktı..

Türkiye'nin Olimpiyat Stadı.. Gelecek yıl 29 Ekim'de açılışı yapılacak..

..Ve bu açılışa, insanlar herhalde helikopterle gelecekler..

Çünkü yolu yok.. Daha doğrusu yol dediğimiz işte bu inşaat kamyonları geçsin diye düzeltilmiş geçit..

"Şaka ediyorsunuz herhalde" dedim, işin içindekilere..

Hayır.. Şaka değil, gerçek..

Yolu yordamı olmayan bir yere, 80 bin kişilik Olimpiyat Stadı yapıyoruz. Ama insanlar buraya nasıl gelecek, nasıl gidecek düşünmüyoruz..

Daha doğrusu, asıl düşünmesi gerekenler dışında herkes düşünüyor da, işi yapacaklar oralı değil..

Bu stada, en az altı şeritli otoyol gelip gitmeli.. Metro gelip gitmeli..

İzi yok.. İşareti yok.. Projesi yok..

Baş vurularda kapılar kapalı.. Geçiştiriliyor..

Ama stadın açılışı da yaklaşıyor..

Peki ne olacak şimdi?..

***

Karayolları Genel Müdürlüğü otoban işine çoktan başlamış olmalıydı.. Metro sistemi nerdeyse bitiyor olmalıydı..

Eğer burası uygar, gelişmiş bir ülke olsaydı..

Bizde, stat bittiği gün "Aaaa" diyecek birileri.. "Aaaa.. Peki biz buraya nasıl gidip geleceğiz şimdi?.."

Türk'ün aklının başına en sonda geldiği dillere destan..

Peki bu ülkede bir Karayolları Genel Müdürlüğü yok mu?.. Bunlar vatandaşa para tuzakları kurmak, kendi insanlarını dolandırmak dışında başka iş yapmazlar mı?..

Karayolları var.. Ama başında tarihin en beceriksiz ve başarısız Genel Müdürü var.. İş başarma yeteneğinden mahrum olduğu için tam 6 kez görevden alındı. Hukuksal boşluklardan istifade ederek, tam 6 kez iade edildi..

Yahu kardeşim, bu işin başında olmaya bu kadar ısrarlıysan, biraz da iş yapsana..

Yapıyor.. Bakın ne yapıyor..

Koray Aydın Beyefendi hazretleri bakan olunca "O da görevden alır birkaç güne kalmaz" demişler.. Hatta yerine gelecekler bile belirlenmiş.. Ama bakmışlar bakan hazretlerinin kılı kıpırdamıyor.. Sormuşlar..

"Daha ne kadar görevde kalacak?.. Niye almıyorsun.."

Ben bana anlatanların yalancısıyım..

"Niye alayım kardeşim?.." demiş, haşmetlu bakan hazretleri.. "Adam bir dediğimi iki etmiyor. Ben böyle bir genel müdürü bir daha nasıl bulurum?.."

Olimpik Stada yol yapmayın. Ama bakanın her dediğine koşturun..

Bu ülkede görevde kalmanın yolu budur..

Böyle bakana, böyle genel müdür..

Olimpiyat Stadın hayırlı olsun, Türkiyem!..

***

Ayranınız var mı içmeye bilmem ama, Olimpiyat Stadı'na tahtırevanla gideceğiniz kesin..

Çünkü o yoldan başka araç geçmez!..

TEBESSÜM
Fıkra Recep Ozsullu'dan..

Telgraf tellerini tamir ediyorlar, tel yetmeyince "Dikenli tel kullanın" talimatı veriliyor..

Ustabaşı Temel "Telgraflar yırtık çıkacak" diye itiraz ediyor.

Kompleks!..
Televizyonlarımızın halk röportajlarını izlemeye devam edersem, kompleks sahibi olacağım.. Dünyanın en çirkin, en şekilsiz, en konuşma, en meram anlatma özürlü milletiyiz diye..

Yanlış anlaşılmasın.. Kimseler de alınmasın.. Amacım kesinlikle incitmek değil..

Ama bu kameralar, stat önlerinden başlayarak, hangi vesile ile, "Halk ne diyor?" araştırmasına çıksalar, öyle tipler bulup konuşturuyorlar ki, inanın artık rahatsız olmaya başladım..

Yahu bu ülkede eli yüzü düzgün, bu ülkede iki lafı bir araya getirip düşünce ve duygularını adam gibi anlatan hiç mi insan yaşamıyor?..

Tamam, bulup getirdikleri de benim vatandaşım da, benim vatandaşım sadece onlar değil..

Bakın tekrar söylüyorum.. Kimse gereksiz hassasiyet göstermesin.. Kimse dış kusurların üzerine gittiğimi iddia etmeye kalkışmasın..

Şimdi bizim televizyon röportajlarını ucuca ekleyip bir film yapın. Bu filmi Patagonya'da gösterip "Hadi bakalım, söyleyin Anadolu insanı nasıl bir tip" diye sorun, nasıl tanımlarlar acaba?..

Ne dediğimi herkes anladı, tamam mı?.

Jeep ne?..

Milli dilenciler, ağlaya sızlaya jiplerini alıp mutlu oldular ya.. Hayır, dememiz o değil bu defa..

Jip lafına takılanlar var.. "Bu model değil, marka adıdır" diyorlar..

Öyledir de, dünyada öyledir.. Bizde, artık model adı olmuştur.. Tıpkı jilet (Gilette) ve Frijider (Frigidaire) gibi..

Galiba çözüm de bu örneklerde gizli..

Jilet, model.. Gilette, marka..

Frijider model.. Frigidaire marka..

Jip model.. Jeep marka..

Yani..

"Benim jipin markası jeep.. Seninki ne?.."

"Range Rover!.."

Sina farkı..

TRT'nin yeni sezon atağını tanıtan filmi hepimiz izledik.. Türkiye'de kim varsa orda.. İzledik geçtik.. Hepsi o..

Sina Koloğlu "Bu kadar ünlü Pera Palas'ta toplanıp çekim yaptı da, nasıl oldu medyanın haberi olmadı" diyor..

Bakmakla görmek arasındaki fark işte bu..

Gazeteci farkı işte bu!..

Bunca yıldızın Pera Palas'ta toplanacağını TRT medyaya duyursa, kendi tanıtma filminden çok daha büyük bir tanıtıma ulaşırdı.

Bugün olup bitenden sadece TRT izleyenler haberdar.

Öbür türlüsü, öteki bütün kanallara, gazetelere, dergilere konu olurdu..

TRT bilerek sakladı ise gerzek.. Duyuramadı ise beceriksiz.

SEVDİĞİM LAFLAR
Zaman paraya benzer, lüzumsuz yere sarf edilmedikçe daima yeter.

Konfüçyüs

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır