kapat

05.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


"Canım hiç binmek istemiyor" demiş

Kemal Sunal'ı aramızdan çekip alan kalp krizi anını dün THY Halkla İlişkiler Başkanı Faik Akın'la konuştum. Gerçi Akın bir gün önce olayla ilgili açıklamaları yapmıştı. Ancak olayın ilk sıcaklığının geçmesinden sonra, hem daha sağlıklı bilgilere ulaşmak hem de basında yer alan eleştirileri sormak istedim.

* Sunal'ın fenalaştığı ilk kime bildirildi?

- Kabin amiri kaptana haber veriyor.

* Kaptan ne yapıyor?

- THY Yer Harekat Amirliği'ni arıyor.

* Ne diyor?

- Yolcularımızdan Kemal Sunal fenalaştı diyor.

* Neden sağlık merkezine haber vermiyor?

- Prosedür öyle, zaten kaptan direkt ambulansı bulamaz.

* Yer harekat ne yapıyor?

- Hemen o anda DHMİ'ye haber veriyor, aynı zamanda Medline'ı arıyor?

* Medline ne?

- O THY'nin anlaşmalı sağlık kuruluşu.

* Ne iş yapar?

- THY uçaklarından inecek hasta yolcuların hizmetinde.

* Acil durumlarda mı?

- Hayır Medline'ın görevi, önceden haber verilmiş hastalara hizmettir.

* Hangi hastalar?

- Örneğin bacağı kırık yolcu var, onu kapıdan alırlar.

* Başka?

- Uçakta hastalanan yolcuyu alanda beklerler.

* Kaptan kaçta haber veriyor?

- Saat 7.36'da

* Kaç uçağıydı bu?

- 7.05

* Geç kalkmış yani?

- Evet 25 dakikalık bir bekleme var.

* O bekleme Sunal'ı etkilemiş olabilir mi?

- Olabilir tabii, ama Kemal Sunal uçakta çok sakinmiş.

* Nereden biliyorsunuz?

- Kabin ekibinden öğrendik.

* Onlar ne biliyor?

- Kemal Sunal çok sevilen bir kişi olduğu için kabin amiri sürekli kendini izliyormuş.

* Niye gerek duymuş?

- Uçaktan korktuğunu da haber almış.

* Kemal Sunal ne kadar sakinmiş?

- Kabin amiri çok normaldi dedi.

* Ne yapmış yani?

- Uçağa sakin binmiş, 4'üncü sıraya geçmiş.

* Sonra?

- Su istemiş, onu getirmişler, ondan sonra gazete okumaya başlamış.

* Yani korktuğu belli değil miymiş?

- Uçakta değil, ama check-in de belli etmiş.

* Ne yapmış?

- Çok terliymiş, check-in görevlisi iyi görünmüyorsunuz demiş.

* Kemal Sunal bir şey söylemiş mi?

- Evet, çok sıcak demiş sonra da hiç binmek istemiyorum demiş.

* Sonra sakinleşmiş?

- Evet, çünkü uçağa binerken neşeliymiş, kabin amiri dikkat çekici bir durum farketmemiş ama yine de izlemiş.

* Oksijen tüpleri çalışmamış?

- O öyle değil, herkes yanlış biliyor.

* Neyi yanlış biliyor?

- Oksijen tüpü yangın söndürücü gibi ağzı açılınca fıs diye oksijen vermez.

* Ya ne yapar?

- Çok hafif bir akış sağlar.

* Ama yine de biri çalışmamış diyorlar.

- Uçakta iki oksijen tüpü var. İki kabin memuru birer tane almış, biri zor açılmış, ama öteki açılmış.

* Yani bir hata ya da ihmal yok mu?

- Hayır yok.

* Uçakta ilk yardım çantası var mı?

- Elbette, iki tane. Biri kabin ekibi için, biri doktorlar için.

* Ne demek?

- Kabin amirinin çantasında bildiğimiz ilkyardım ekipmanı var.

* Doktor çantası ne?

- Onun içinde kalp iğneleri, uyuşturucular, ilaçlar da var.

*Niye kullanılmamış?

- O çantayı ancak doktor açabilir.

* Doktor gelince açmamış mı?

- O dışarıdan gelen doktor için değil. Eğer uçakta bir doktor varsa o açabiliyor.

* Hiç mi doktor yokmuş?

- Maalesef, şanssızlık işte.

* Kalp masajı da yapılmamış?

- Yapılamazdı zaten, kalp masajı risklidir, uluslararası sivil havacılık kurallarına göre uçaktaki kabin ekibi kalp masajı yapamaz, yasaktır.

Asıl sorun gürültüden çok küçük çocuklarda
Yazın kavurucu sıcakları ile boğuşurken günlerdir bir de tatil yörelerindeki "gürültü" konusunu tartışıyoruz. Müzikli eğlence yerleri gece 01.00'den sonra seslerini kıssınlar mı kısmasınlar mı?

Tabii sorunu herkes ister istemez kendi açısından ele alınca, ortaya ne ortak bir görüş çıkıyor ne de çözüm bulunuyor. Çözüm bulunuyor aslında, tatil yerlerindeki eğlence yerleri gece birden sonra polis zoruyla engelleniyor, tabii buna çözüm denirse.

Bugün, bana göre, gürültüden daha önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Özellikle tatil bölgelerinde yaşları çok küçük olan çocuklar içkili müzikli yerlere hiçbir engelleme ile karşılaşmadan girebiliyorlar.

"Gürültü" konusunda belki ortak bir görüşte birleşemeyiz ama, çocuklar konusunda mutlaka birleşmemiz gerek. Eğlence yerlerinde yaş sınırı dünyanın her yerinde var. Her türlü çılgınlığın yaşandığı sanılan Amerika'da 18 yaşından küçük birinin bizdeki tür eğlence yerlerine girebilmeleri mümkün değildir. Hele bu yaştakilerin ellerinde içki bardaklarının olması tüm Amerika'yı ayağa kaldırabilir.

Biz Türkiye'de gürüylü ile uğraşırken, yaşları bırakın 18, 12-13 yaşındaki çocukların barlarda cirit atması gürültüye gidiyor.

Aileler sorumlu
Küçük yaştaki çocukların içkili eğlence yerlerinde gece yarılarından sonra bulunmalarının sorumluğu ailelerde.

Aileler biraz çevre etkisinden, biraz da rahat etmek adına çocuklarının bu tür yerlere girmesinden fazla rahatsızlık duymuyor.

Özellikle tatil yörelerinde "nasıl olsa gözümüzün önünde" diye düşünen aileler çocuklarına "özgür" ortam sağladıklarını sanıyorlar.

Tabii şunu savunabilir bazı aileler; "Çocuklarımızın gittiği yerlere biz de gidiyoruz, ayrıca orada olanları da tanıyoruz, eğlenmek onların da hakkı, bunda bir zarar yok."

Oysa hiç de öyle değil. Önemli olan çocukların o tür eğlence yerlerinde bulundukları sürede başlarına bir şey gelip gelmemesi değil, o tür yaşam tarzının körpe dimağlarında yaratacağı tahribattır.

Tüm hayatı, o gece yarısından sonra yaşandığı gibi sanan küçücük çocukların, yarınlarda ailelerinin karşısına nasıl sorun olarak çıktığını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Küçük çocukların gece yarılarından sonra içkili eğlence yerlerine gitmelerine karşı polisiye tedbirler almak tabii ki gerekli, tüm dünyada olduğu gibi, ancak asıl iş ailelere düşüyor.

Ve tabii küçük yaştaki çocuklara alternatif eğlence mekânları sunamayan yerel yönetimlere.

Bodrum'da gürültü neden sorun oldu?
İçişleri Bakanlığı'nın "gürültüyü önleme genelgesinin" uygulanmasına en büyük tepki Bodrum'dan geliyor. Bir yandan "Bodrum'da gürültü yasağı mı olur?" diyenler, öte yanda ise "Burada da insanlar yaşıyor" diyenler var. Bodrum belki tarihsel bir kent ama keşfedilmesi 30 yılı aşmadı henüz. 30 yıl önce Bodrum'a gidenler, genellikle entelektüeller, sanatçılar, bohem hayatı sevenlerdi. Onlar için ulaşım kaygısı, yatacak yer bulma telaşı yoktu. Bodrum'a gelirler, sabahtan ertesi sabaha kadar içkilerini içerler, diledikleri müziği çalarlardı. Entelektüel çevrenin Bodrum anıları, hele hele Selim İleri'nin "Her gece Bodrum" romanı, bu hayata özenen binlerce kişiyi bölgeye çekti. İlk başlarda kimsenin şikayeti yoktu, o günlerin koşullarında sınırsız eğlencenin adı Bodrum olmuştu. Sonra "yazlıkçılar" akınına uğradı Bodrum. Hatalı imar planları yüzünden dağ taş arı kovanı gibi tekdüze, estetikten yoksun, çirkin tatil evleriyle doldu. Yine şikayet yoktu, çünkü Bodrum'a gitmeyi bir ayrıcalık sayanlar, "kurtlarını döktüklerini" iddia ettiler hep. Ama hem "kültürel erozyon" hem de "kültürel gelişme" geçen yıllar içinde Bodrum'u ciddi biçimde etkilemeye başladı. Bir yanda "ipini koparıp Bodrum'a koşanlar" diğer yanda ise "bu tarihi kenti doyasıya solumak isteyenler" iki ayrı grup oluşturdu. İkinci kesim, yani Bodrum'u Bodrum olduğu dönemlerde yaşamış, ama artık durulmuş entellektüeller, sanatçılar ve yaşam keyfi olanlar, artık kendi Bodrum'larını istemeye başladılar. Onlar için eski günlerin tatlı nağmesi olan müzik şimdi bir gürültü canavarına dönüşmüştü. Diğer kesim ise, yani genellikle lümpen, özenti içinde, görgüsüz ve kültürsüz kesim "çılgınlığın bir parçası olma hevesi" ile gürültüyü tercih ediyor. Bodrum'da şimdi bunun savaşı var. Bakalım kim kazanacak?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır