kapat

05.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Hazin

Uçağa binmekten korktuğu için yıllardır uçağa binmeyen Kemal Sunal'ın, iş gereği binmek zorunda kaldığı uçaktaki, nerdeyse tam kalkış anına rastlayan beklenmedik ölümü..

Ölüm, kimsenin nerde, ne zaman, nasıl varılıvereceğini kestiremediği ortak iskele...

Tüm rotalar ortak, ama varış anı belirsiz ve bazen çok sürprizli...

Cahit Sıtkı da çok içinde duymuştu değişmez rotanın, ne zaman varılıvereceğini kestiremediğin son iskelesini:

Ölüm herkesin başında;

Uyudun uyanmadın olacak,

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında...

Dünkü gazetelerde, Kemal Sunal'ın tüm Türkiye'nin yüreğinden acıklı bir ah kopartan ölümü manşetleşmişti.

Ve Cumhuriyet'in ilk sayfasının altında ufarak bir haber daha vardı, "Trafik kazaları-Bir günde 29 ölü, 99 yaralı"...

Ama Türkiye'nin ortak yüreği sadece Kemal Sunal için sızlıyordu. Çünkü Kemal'i, aileden biriymişcesinden çok daha yakın tanıyordu..

Nasıl olmuştu da Kemal Sunal, özellikle TV kanallarından sık sık geçen filmleriyle bu kadar çok sevilmişti?

Yeni Binyıl'da Alev Er, bu sorunun yanıtını, Kemal'in çizdiği şavalak ama kendince açıkgöz ve tepkisi yontulmamış tipin, izleyicilerde yarattığı ortak bir kanıya bağlayarak, şöyle veriyordu:

"Biz ondan daha iyiyiz, daha akıllıyız, daha güzeliz, şükürler olsun..."

Alev'e göre Sunal'ın sağladığı başarı bu formülde gizliydi.

Radikal'de Ülkü Tamer de, aynı özellik üstünde durarak şöyle diyordu:

"Özellikle Şaban'larda, seyirci bir yandan 'ben bu kadar aptal değilim'in keyfini sürüyor, bir yandan da son yumruğu ezilen sıradan insanın indirmesiyle oh çekiyordu. 'Bu adam başarıyorsa ben haydi haydi başarırım' diye diye düşünüyor, mutluluk duyuyordu."

Bizim geniş anlamıyla sahne geleneğimizde yazılı tiyatro yoktur. Onun yerine çeşitli taklitlerle kahkahalı bir eğlence star'lığı olan "Meddah" vardır. "Kavuklu" ve "Pişekar" arasındaki doğaçlama hazır cevaplık ve nüktelerle, aynı tür bir eğlence gösterisi olan "Orta oyunu" vardır. Karagöz'le Hacivat arasındaki dialoglarla yine bir gülmece gösterisi olan "Karagöz" vardır..

Bu gelenekten Tuluat tiyatrosundaki komik-i şehir Kel Hasan, Naşit, Dümbüllü İsmail, Şevki Şakrak ve gerçekte yazılı tiyatronun büyük aktörlerinden olan ve zaman zaman tuluata yönelen Muammer Karaca düzeyinde unutulmaz halk sanatçıları doğmuştur.

Bu arada "yazılı tiyatro" sahnelerinin Türkiye'deki kahraman öncüsü Ertuğrul Muhsin'in, büyük çabalarıyla serpilen Darül Bedayi'de de Hazım Körmükçü gibi dev komedi sanatçıları, altın harflerle geçmiştir tiyatro tarihine..

Tiyatro edebiyatı; insanın da, yaşamın da saklanmak istenen gerçek yüzünü yansıtır.

Sokak ve güncel yaşam ise, daha çok sahteyi ve insanların bürünmek istedikleri rolleri yansıtır...

Türk siyasal yapısının -Osmanlı dönemi de dahil- özelliği ise; yönetimdeki yapay büyüklük rollerinin arkasındaki öz gerçeğin, ortaya konmasını asla affetmemesi ve buna asla izin vermemesidir...

O nedenle Türkiye'de sağlıklı bir tiyatro kültürü de gelişmemiş ve sahne oyunları, daha çok bir eğlence türü olarak benimsenmiştir.

Kemal Sunal, Alev Er'in de belirttiği gibi, bu eğilimi ve alışkanlığı çok ustaca değerlendirmiş bir sanatçıydı..

Onun ölümü, bizden önceki kuşağın "okuma kitabı" olan Güzel Yazılar'daki Muallim Cudi'ye ait bir kıtayı getiriyor aklıma:

Yadında mı doğduğun zamanlar

Sen ağlar idin gülerdi alem

Bir öyle ömür geçir ki olsun

Mevtin sana hande halka matem.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır