kapat

28.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


İstanbul dağbaşı.. Devlet Bodrum'da..

Bravo benim devletime.. Bodrum'da 15 eğlence yerini kapamış Kaymakam Uğur Boran!..

Vay be.. Derhal vali yapmalı ve İstanbul'a atamalı hazreti..

Zira İstanbul dağbaşı.

Devletin gücü Bodrum'da eğlence yeri kapamaya, Serdar Ortaç'ı sahneden indirmeye yetiyor..

Eşkiyayı İstanbul sahnelerinden indirecek güç ise devlette yok!.. İstanbul'da gece keyfe gelip Sabah gazetesini kurşunlayabilirsiniz.. İstanbul'da cezaevindeki deluxe dairenizden telefon edip kahvehane bastırtabilir, masum insanları öldürtebilirsiniz..

Sabah biraz mafyanın üzerine gider gibi oldu ya.. Bu göz dağı.. İlk kurşun camlara.. İkincisi insanlara olacaktır, ihtar bu..

Hadi, eşkiya önünde acze uğradığını hergün ilan eden devletine güven de, korkusuz gazetecilik yap bakalım..

Adnan Hocacılar operasyonu fiyasko.. Hemen herkes tahliye oldu.. Niye?.. Dava edenlerin hepsi geri aldı..

Neden geri aldılar?.. Devletin onları koruyamayacağını gördüler de ondan..

Umut operasyonu ne oldu?.. Fısss!..

Ama Serdar Ortaç'ı Bodrum'da sahneden indirdi devlet.. Yaşa be benim devletim, ne güçlü imişsin sen?..

Bir İçişleri Bakanı kalkar da "Hakkari ile Bodrum arasında fark yoktur" demeyi kahramanlık sanırsa, onun kaymakamından ne beklersiniz?.. Bodrum bir dünya cenneti.. Bir eğlence cenneti..

Hayır.. Dinlenme değil, eğlence..

Kışın 20 bin kişilik köy, yazın iki milyonluk bir merkez oluyorsa bu yüzden.. Yurt içinden, yurt dışından milyonlar Bodrum'a eğlenceye geliyor.

Eğlence konusunda Yunan adaları ile yarışan tek yerimiz Bodrum ve benim İçişleri Bakanım, bu Bodrum'u yoketmeye and içmiş.. Hafta sonu Bodrum'da idim.. Saat 12.00!.. Gece yarısı 12.00 ve sokaklar belediye otobüsü gibi..

"Bu birşey değil.. Millet sokağa çıkmaya yeni başladı, sen saat ikide bak" dediler.. İkide adım atılmaz hale geldi..

Vallahi ayni Hakkari, Bodrum!..

Şimdi bu kentte kiminle konuşsanız, Tantan'ı anıyor..

Kentte tam bir Tantan terörü var..

"Aman Hıncal Ağabey yaz" diyorlar.. Bir Hıncal yetmez ki.. Herkes yazmalı.. En başta Bodrum'u en iyi bilen, yazları orada yaşayan gazeteciler yazmalı..

Bakan "Vur" dedi ya.. Öldürecekler ve Bodrum'u yok edecekler.. Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun gücü Bodrum'un öldürülmesi, yok edilmesi, haritadan silinmesini önleyemiyor belli.. O zaman iş Mesut Yılmaz'a düşüyor.. Ve de Başbakan

Ecevit'e..

Sadettin Tantan gider, yerine bin tane yenisi gelir.. Ama Bodrum gitti mi, bir daha gelmesi zor.. İçişleri Bakanı Bodrum'u yok etmeyi aklına koymuş..

Bodrumlular ayağa kalkmalı..

Turizmciler, eğlence yeri işletmecileri ayağa kalkmalı.. Bodrum'da eğlenen, Bodrum sayesinde yaşamını sağlayanlar, Ankara'ya akmalı, seslerini duyurmalı..

Susa susa bu hale gelmedik mi?..

Hapishanedeki eşkiya, sesini hergün duyuruyor ve devlete meydan okuyor da, yaşama ve eğlenme hakları ellerinden alınanlar niye sussunlar ki?..

Bodrum ayağa kalkmalı ki, medya ilgilenmek zorunda kalsın.. Medya kıyameti koparmalı ki, eşkiya önünde acze düşenler, kendilerini Serdar Ortaç'ı sahneden indirerek tatmin etmekten vazgeçip, güçleri ve yürekleri yetiyorsa, asli işlerine dönsünler, İstanbul'u ve Türkiye'yi eşkiya-mafya yönetimi ve dehşetinden kurtarsınlar..

Bir ülkede hapishane müdürleri, mahkum tehdidi yüzünden makamlarını ve kentlerini terkediyorsa, bunu seyreden devletin beş desibel yüzünden Bodrum'da eğlence yeri kapama hakkı yoktur, olamaz!..

BİZİM DUVAR
Türkler bir yanardağ patmasıyla Anadolu'ya göçtü.. LAV Story...

Hakan & Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
"Eğer birine birşey öğretirseniz asla öğrenmez".

B. Shaw

atv bir harika seçti: Berna!..

Berna Bay!.. Daha numaraları bile yoktu üzerlerinde, Sait Hoca'nın enfes danslarından biriyle, seyirciye takdim edildiklerinde.. 20 kız podyumda önümüzden geçiyorlardı, hem de nasıl şirin capri pantolonlar (Ben bu pantolondan nefret ederdim yahu.. Meğer giyene göreymiş..) ve büstiyerleri içinde.. Yanımda oturan Berna Sağlam'la birbirimize baktık.. Gözlerimiz kararı açıklıyordu:

"İşte bu?.."

Nasıl, hem de nasıl derhal farkediliyordu..

1.81 boy.. Ama bu uzunluk nasıl bir endam içinde eritilmiş.. Hava bin.. Yüz.. Bakmaya kıyamazsınız.. Nasıl şirin.. Nasıl tatlı.. Hele o tebessüm!.. Yarışmanın geri kalan bölümlerini bir formalite haline getirdi, Berna, ilk bakışta vurarak.

Elite Model Look!..
Geleceğin mankenlerini seçmeye yönelik bir yarışma.. Elite Model Ajansı ile atv'nin ortak organizasyonu.. Can Sandıkçıoğlu, Gaye Sökmen, Fatih Edipoğlu demek bu..

Kızları sonra bir defa Nelson Mayoları, bir defa Vakkorama kostümleri içinde izledik..

Ve de karar verdik ki, gelin adayını hamamda seçen annelerimiz bu işi iyi biliyor.. Bakın titiz bir seçim için Nelson'u tavsiye ederim.. Hayale çok az yer bırakıyor. Çok az örttüğü için, güzellikler kadar kusurları da sergiliyor..

Ammaaa.. Fena halde hoşunuza gittiğini düşünüyorsanız, önce ne giydiğine bakın ve kanmayın.. Vakko içinde bütün kızlar güzel çünkü.. Berna Bay, hem Nelson'da, hem Vakkorama'da harikaydı.

Yeni kuşaklar nasıl güzelleşiyor.. Ben gazeteciliğe başladığım yıllarda 1.80 kızlar, basket takımlarında pivot oynayacak kadar enderdi. Şimdi güzellik yarışmalarında sıra sıra diziliyorlar.. Berna gerçekten farklı olmasaydı, seçimde bayağı zorlanırdık. Çünkü geri kalanlar içinde birbirine yakın o kadar güzel vardı ki..

Mesela Gülşah Gödek, nasıl ilk ona bile kalamadı şaştım.. Ayşegül Solmaz.. O da finalist olmalıydı en azından.. Ama ikisi de 14 yaşında henüz. Bir daha.. Bir daha deneyebilirler..

Bu tür yarışmalarda araya giren, playback şarkıcılara aslında fena halde sinirlerim.. Bu ülkede yığınla müzik televizyonu sabahtan akşama klip yayınlarken koca bir sahnede, kendi plağına ağız açıp kapayan bir solistin ne ilginçliği olabilir ki?..

Ama Nathalie Cardone, bu düşüncemi temelinden yıktı.. Playback yaptı, ama önce dans gurubu ile müthiş bir şov, insanı gerçekten çeken fevkalade seksi bir kılıkla.. Sonra da, söylemeyip oynadığı Hasta Siempre.. Boş verin Commandante Che Guevera.. Müthiş.. Müthiş bir kız bu Nathalie.. atv'ye böyle bir seçim yaptığı, Sony Müzik Melih Ayraçman'a kızı İstanbul'a getirdiği, Staras ışık ve sese, onu bu kadar keyifli izleme ortamını yarattığı için teşekkürler..

Harika bir geceydi. Harika bir kız seçtik..

SAHTEKARLAR!.
Internette benimle ilgili bir sahtekarlık var.. USA.NET diye bir kuruluş, hincaluluc@usa.net ile bana ulaşılabileceğinizi iddia ediyor. "Hıncal Uluç yeni bir e-mail adresi edindi" diyerek, hem de..

Yalan..

Böyle bir e-mail adresim yok. Bu işten nasıl bir menfaat beklediklerini bilemiyorum ama, yaptıkları sahtekarlık.. Tek e-mail adresim, köşe başlığının altında..

Bu arada, oradaki Uluch'a takılanlar için.. Son iki harf ingilizcede ç okunuyor, benim soyadım da Uluç ya.. "Züppelik" diyorlar.. Alakası yok.. Oradaki h, ç okunuşunu sağlamak için değil.. Adımın ilk harfi..

Uluç H. yani.. ch'nin yan yana gelişi hoş bir tesadüf!..

Tebessüm
Fıkra Orhan Şahin'den

Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı-tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdı verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyor. Öğretmen gelmiş başına dikilmiş:

-Temel bütün yanıtları yazı tura ile verdin, hala bitiremedin mi?

-Hocam bir saat önce bitirdim, demiş Temel. Şimdi de cevaplarımı kontrol ediyorum!

SÜTAŞ'IN AYIBI!..
Maç önce ve sonralarında Sütaş'ın inekler takımı reklamlarını keyifle izliyordum, şimdi öfkeyle.. Yeni reklamda maçı anlatan spikerin yanına bir yorumcu koymuşlar.. Ben..

Yani konuşmam ve gülüşümle beni, gerçekten beni bile aldatacak kadar güzel taklid eden biri.. Spiker de ona "Hocam" diye hitap edince, mizansen tamam..

Bütün Türkiye, beni reklamda sanıyor..

Ayıp!..

Hem de nasıl ayıp!..

Komedi programlarında bile taklidimi yapanlar telefon edip haber verirken, beni hem de reklamda kullanan bir şirketin nezaketen olsun izin almak için aramayışı için bulduğum en hafif kelime bu..

Ayıp!..

Bu konuyu hukukçularımla konuşacağım!.. Boş vere boş vere, bu hale gelmedi mi memleket!..

Yap yanına kar kalsın.. Oh ne ala!..

Emriniz olur!..

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (Tursab) Başkanı Başaran Ulusoy Bey bir yazı gönderip uyarıyorlar..

"Hıncal Uluç/ Tüketici Köşesi!.."

Adam daha ne yaptığımızın farkında değil.. Köşemizin adına bile bakmamış..

Diyor ki Başaran Bey,

"Köşenizde Turizm Şirketleri ile ilgili şikayetleri bize danışmadan sakın yazmayın ha.."

Şu cümledeki kendini bilmezlik, hatta küstahlığa bakar mısınız?..

"Tarafınıza ulaşan şikayetler ile ilgili olarak herhangi bir işlem yapmadan önce Başkanlığımıza bilgi verilmesinin.."

Başüstüne. Heil Hitler!..

Yahu ihtilalin sıkı yönetim komutanlarından böyle bir yazı almadım ben..

Başaran Bey, Başaran Bey..

Sen bu ülkeyi ne sanıyorsun?.. Lokanta eleştirirken Lokantacılar Birliği'ne soralım önce.. Yeşilköy'deki hamalı eleştirirken, Hamallar Derneği'nden izin almamız gerek öyle mi?.. Manav bizi kazıklıyorsa, yazmadan önce, Kabzımallar Birliği'ne mi başvurmalıyız acaba?..

Bakın Bayım,
Yazılarımın denetimi, Türk Ceza ve Basın Kanunları ile yapılır, onun ötesinde baş tanımam.. Sakın ola, gazetecileri denetlemeye ve sansürlemeye kalkışmayın.. Oturun işinizi yapın.. Hele yaz gelince turizm şirketlerinden şikayetler dağlar gibi yığılıyor önümüze.. Hepsi dolandırılan müşteriler.. Siz Tursab olarak bu işi denetleyecek güçte olsanız, bu kadar şikayet olmazdı zaten.. Siz kendi işinizi yapmaya bakın Bayım.. Benim işlerime de, sakın ola burnunuzu sokmayın bir daha!..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır