Türkiye'nin "beyninde", yani üniversitelerde rektörlük seçimleri yapılıyor.
İTÜ'nün başarılı rektörü, Thatcher'i andıran demir kadın Prof. Dr. Gülsüm Sağlamer ikinci kez rektör oldu.
Gazetelerimiz, mankenlerin memişleri ile ilgilenirken, bu seçimleri göremedi.
Halbuki Sağlamer, bir rektörlük döneminde İTÜ'yü eski günlerine taşıdı. "Referans üniversite" haline getirdi.
Bir kez rektörlük yaptığı için, Sağlamer, rakiplerini ezerek ikinci defa seçildi.
İTÜ bu devrede tümden bilgisayara kavuştu, Türkiye'nin en güçlü kütüphanesini oluşturdu.
Önüne koyduğu ODTÜ'yü yakalama hedefine çok fazla yaklaştı.
Şimdi vakıf etkinlikleri ile hocaların maddi sıkıntıları bir nebze olsun hafifletilmeye çalışılıyor; kampüse 1000 konutluk lojman projesi, bu planın bir parçası...
ODTÜ deyince de akla derhal, hafızalara sığmayan bir "akademik ve idari" performans geliyor.
ODTÜ nizamiyesinden içeri girip, kampüsü şöyle bir dolaşanların, çıktıklarında, "Yine mi Türkiye'ye döndük?" demesi işte bundandır...
Bu başarı Prof. Dr. Suha Sevük ve ekibine ait...
Ve benzer bir kaderi Prof. Dr. Üstün Ergüder paylaşıyor...
Beyin takımıyla Boğaziçi'ni bulunduğu "top" noktada tutmayı başaran "kalite!"
Fakat her iki hoca da iki kez rektörlük yaptıkları için, şimdi koltuklarını bırakmaya hazınlanıyorlar.
Neden?..
Çünkü kural öyle konulmuş!..
En fazla iki kez rektörlük yapabilirsin...
Sonra seçim yapılacak yeni bir rektör seçilecek...
Sanki rektörlük, bir kaliteli servis yaratma mercii değil de, dönem dönem hocalar tarafından tadılmasında yarar görülen bir "lezzet" ya da bir ikbal makamı...
Sen oturdun kalk, biraz da başkası otursun!
Halbuki bu isimler, Türkiye üniversitelerinin "Fatih Terim"leridir.
Henüz 50-55 yaşlarını sürdükleri halde, "başarıdan emekliye" ayrılıyorlar...
Şimdi soruyorum:
Yüksek beyinlerin, üçüncü kez göreve uygun görülmemesi demokrasi mi olmuş oluyor?
Seçim yaptık, değiştirdik!..
İyi yaptınız da bu demokrasi değil ki, bu "seçimcilik oyunudur!"
O koltukta herkes biraz otursun anlayışı demokrasi değildir.
Bence demokrasi odur ki...
Seçilmiş olsa bile başarısız rektör vadesinden önce görevden alınabilmelidir.
Ama başarılı ise, vadesi uzatılabilmelidir.
Bize esneyen demokrasi lazım, kalıpçı demokrasi değil...
Anlatmak zordur ama demokrasi kalıba girdiği anda demokrasi olmaktan çıkıyor.