kapat

19.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SEDAT SERTOĞLU(ssertoglu@sabah.com.tr )


O günler (2)

Evet beyaz kağıdın üzerine el yazısı ile yazılı isimlerde kalmıştık. Tarihin süzgecinden isimler.. Gazeteci refleksi ile ister istemez gözümün ucu ile kağıda baktım.. Oral Çelik, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı, Musa Serdar Çelebi isimlerini gördüm.. İtalyan polisi arı kovanına çomağı hemen sokmuş ve bazı isimleri çok kısa süre sonra kağıda dökmüştü.. Peki sonra? Sonra sanki her şeye sihirli bir el değecekti her şeye.. ABC TV'sinin Paris temsilcisi, Başkan Kennedy'nin Özel Kalem Müdürlüğünü de yapmış olan Pierre Salinger ile aynı otelde kalıyor, gece buluşup o günkü haber alışverişini yapıyorduk.. Suikast sonrası meydandan kaçan kişinin fotoğrafı, Yalçın Özbey, Bekir Çelenk isimleri.. İkinci tabanca.. Claire Sterling, Paul Henze.. Devam edeceğiz..

Bir resim çıkmıştı o günlerde ortaya.. Olay yerinden koşarak kaçan bir kişinin arkadan çekilmiş, ancak profilinden kim olduğu görülüp tanınabilecek, siyah beyaz bir fotoğrafı.. İkinci silah meselesi, işte o günlerde birden gündeme geldi ve geldiği gibi birden gündemden düşüverdi. İkinci silah olayını bilen bir İtalyan yetkili bize "Silah var" demişti. Bu ikinci silah zabıtlara geçecek, ama sonra buharlaşıp ortadan kaybolacaktı.. Aylar sonra, ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğunda Claire Sterling ve Paul Henze'nin düzenlediği basın toplantısı, "Bulunan şu ikinci silah meselesini açıklayabilir misiniz?" sorum üzerine, hiçbir cevap verilmeden, birden sona erecekti..

Claire Sterling ile Roma'da, son derece şık evinde de suikasti konuşmuştuk.. Ağca'nın geçmişteki bağlantılarını anlatmıştı uzun uzun.. Ağca zaten cezaevinden kaçtıktan sonra Papa'yı öldüreceğini yazan belgeyi, İstanbul'da bir gazetenin yakınındaki çöp kutusuna bırakıp, açıklamıştı.. Ve bundan 2 yıl sonra bu söylediğini yapmaya kalkışmıştı.. Peki neden Papa? Ağca'nın Papa ile ne alıp veremeyeceği olabilirdi?

Havada o kadar çok komplo teorileri uçuşmaya başlamıştı ki, seyrettiğimiz casus filmleri yanlarında hafif kalırdı.. Roma'da yabancı basın merkezinde bir saat oturup konuşulanları dinleseniz, eğer gazeteci değilseniz, o odada bir tek makul düşünen insan olmadığı kanaatine, rahatlıkla varabilirdiniz..

Ağca'nın, o yıllar kaçak olarak Bulgaristan'da yaşayan Bekir Çelenk ile çok yakın ilişkileri; Bekir çelenk'in Türkiye'ye iade edildikten sonra, Bulgarlar tarafından zehirlendiği öne sürülerek ani ölümü; Polonya asıllı olan Papa'nın Komünist sistemi sarsacak girişimleri; yine Ağca'nın Bulgar gizli polisi ile bağlantıları; böylesine karışık ilişkileri olan ve ayrıca Abdi İpekçi cinayetinin sorumlusu bir adamın Avrupa'da elini kolunu sallaya sallaya dolaşması; İtalya'da cinayet öncesi aylarca kalması..

Ağca, duruşması sırasında da ilginçti.. Polisteki ifadesinde ve duruşmalarda o kadar değişik şeyler söylüyordu ki, hangisi doğru, hangisi yalan anlamak mümkün olmuyordu.. İtalyan'ın en ünlü avukatlarından biri sayesinde konuşabildiğimiz İtalyan başsavcı da, yumağı bir türlü çözemiyor, bunu da açık yüreklilikle söylüyordu bizlere.. Digos da aynı durumdaydı.. Zaman zaman Digos'un başkanı ile akşam yemekleri yiyor, suikasti konuşuyorduk.. Ama sonuçta hiçbir yere gidemiyorduk.. Sanki birileri fasit bir daire çizmiş ve herkes o dairenin içinde dönüp dolaşıyordu..

Anladık ki, bu yumak ancak, o konuşursa çözülecektir. Aslında bize göre Ağca'nın doğruları söylemesi önemli.. Doğruları söylemedikten sonra konuşsa ne olur, konuşmasa ne olur.. İster misiniz şimdi Ağca kalkıp "Papa'yı vuran da ben değildim.. Benim silahımdan çıkmadı o kurşunlar.. İpekçi olayında da sorumlu filancadır" desin.. Ağca bu.. Der mi der.. Aziz mertebesine çıkartılan, kendini neredeyse peygamber ilan edecek duruma gelen Ağca, ne derse desin, yeter ki doğruları söylesin..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır