Mina Urgan'ın ölümünden sonra ellerinde onunla yapılmış birer uzun konuşma bulunan iki kanal vardı: TRT ve atv. İkisi de acı ölümün hemen ardından bunu değerlendirdiler: TRT-2 Cuma gecesi, atv de Pazar günü.
Ama gelin de TRT-2'nin yayınını izleyin... Bu kanalın yayını son günlerde öylesine bozuldu ki... Sevgili Sina Koloğlu sık sık yazar, bu kanalın yayınındaki bozukluğunu, renklerin ölülüğünü...
Ama bu bozulma, onu da aşan bir şey. Benim oturduğum Ulus yöresinde, ama -soruşturdum- İstanbul'un birçok yerinde bu kanal bir haftadır izlenemez durumda. Sürekli 'drop' denen çizgiler geçiyor ve görüntü bir türlü stabilize olmuyor.
Bu kablolunun huyudur: periyodik biçimde bu kanalı bozarlar. Nedense arada-sırada kanalların yayın frekansıyla oynarlar, kabak gelip bunca kanalın içinde hep TRT-2'nin başına patlar. Geçen yıl da yanılmıyorsam yine bu mevsimde aynı şey olmuştu. Telefonlarını öğrenip kişisel bir savaş açmış, adeta başlarına bela olmuştum. Sonunda düzelmişti.
Bu kez yine aynı şeyi yaptım. Ancak kablolu TV baş mühendisi Nizamettin Özbek izinde olduğundan bir sonuç çıkmadı. Yerine bakan İsmet Bey bana teknik bir sorun olduğunu, düzeltmeye çalışacaklarını söyledi.
TRT-2, iyi-kötü bu ülkenin tümüyle sanata ve kültüre yönelik tek kanalı. İstanbul'da, hatta Anadolu'da yaşayan ülkenin hemen tüm aydın kadrosu bu kanala düzenli ya da zaman zaman katılıyor, katkıda bulunuyor.
Bu kanalda program yapan aydınlarımızın adlarını burda vermeye kalksam, köşe dolar. Ki aralarında yıllardır süregelen bir sinema kuşağıyla ben de varım. TRT-2, İstanbul'un övüneceği bir kent kültür kanalı. Ve özellikle İstanbulluların bu kanala sahip çıkması gerekir.
Çıkıyorlar da... Ben birçok seyirci şikayeti aldım. Konuştuğum İstanbul TV Genel Müdürü Hülya Alp de sayısız şikayet aldığını, aralarında çok ünlü kişilerin de bulunduğunu söyledi.
Peki nasıl oluyor da kablolu TV ikide bir bu kanalı sabote etmek cüretinde bulunuyor? Bu ülkenin tek kültür kanalını, bu kentin medarı iftiharı olan bir kanalı nasıl olup da böylesine izlenemez biçimde yayınlama cesaretini buluyor?
Bir devlet kurumu bir başka devlet kurumuna bu kazığı nasıl atıyor? Bu işin peşini bırakmayacak ve TRT-2'nin yayını en azından eski düzeyine gelinceye dek uğraşacağım.
Elimden geldiğince...
O İstanbul Radyosu ki... Mayıs ayında sessiz-sedasız 75. yılını kutlayan radyoculuk tarihimizde neleri ve kimleri görüp geçirmedi... Mesut Cemil'den Baki Süha Edipoğlu'na, Münir Nurettin'den Safiye Ayla'ya, Orhan Boran'dan Selçuk Kaskan'a, kimler ordan geçmedi... Ve ihtilallerde kapısına hangi generaller dayanıp yayına el koymadı... Ben bile 8-9 yıllık radyoculuğumda o binada Şecaattin Tanyerli'den Faruk Yener'e kimlerle dostluk dolu yemekler yiyip sohbetler yapmadım! Hayır, Radyoevi otel veya Shopping Mall olamaz. O güzel bina olsa olsa içi anılarla dolu, herkesin kullanımına açık bir arşiv, bir müze, bir kültür odağı olabilir. Herşeyi paraya tahvil etmek huyumuza biraz gem vuralım ve ülkenin kültür ve sanat tarihine biraz saygı duyalım lütfen...
Doğrusu çok şaşırdım. Bir kere Sabah'ın İstanbul ekinin Ankara'da okunduğunu bile hayal etmiyordum. Ama en azından Tantan bu ekleri izletiyor ve kendisiyle, bakanlığıyla ilişkili yazıları okuyor anlaşılan... Sevindim.
Ama asıl İçişleri Bakanı'nın kimbilir nelerle uğraşırken vakit ayırıp bir trafik sorunu için telefon etmesine şaşırdım. Ve telefonda ezilip büzüldüm. Öyle ya, adam ülkenin geleceğini karartan çetelerle, karanlık örgütlerle, mafya babalarıyla uğraşıyor. Ve trafik şikayetine bile eğilecek zaman buluyor.
Bravo!..