kapat

18.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


Hükümet yılını doldurdu!

365 gün rüzgar gibi geçti...Hükümet, bir yılını doldurdu... Geçen yılın mayıs ayının 29'unda, Başbakan Ecevit'in doğum gününde, 3 parti Meclis'ten güvenoyu alıp, işe başlamışlardı.

Kuruluş klasik olmuştu.

Eski klişe işlemişti.

Devlet bankalarını paylaşmışlardı. Halk Bankası DSP'nin, Ziraat Bankası ile Emlak Bankası MHP'nin, Vakıflar Bankası ANAP'ın kontrol ve yönetimine geçmişti.

34 bakanlığı bölüşmüşlerdi...

A bakanlığı senin...

B bakanlığı benim...

C bakanlığı onun...

Makam arabası Mercedeslere kurulmuşlar, KİT'leri de seçimlerde aldıkları oy oranlarına göre, aralarında kardeş payı etmişlerdi.

Uyumlu başlamışlardı...

Birikmiş, dağ dağ olmuş sorunları 3 ana sorun çerçevesinde toplayan bir programla yola çıkmışlardı.

1- Ekonomik program....

2- Demokratikleşme paketi...

3- Avrupa ile bütünleşme...

Programın 3 ana hedefini oluşturmuştu. Aslında program, umut vericiydi.

***

Ülkenin dağ dağ olmuş sorunları; yüksek enflasyondan batağa düşmüş yüksek faizci bankalara, büyük gelir uçurumundan, aşırı işsizliğe, buğday, tütün, çay taban fiyatından özelleştirmeye, Merve'nin türbanından, parti kapatmaya, Apo'nun yargılanmasından Ağca'nın getirilmesine, çetelerin dişinin sökülmesinden Çakıcı ile Nuriş'in vuruşma komedisinin bitirilmesine, sisteme hakim olan rüşvetten çürümeye kadar bütün sorunlar "Bu üç ayaklı programın..." içinde harmanlanmıştı.

Hedef: Harmanı kaldırmak.

Ülkeyi ileri taşımaktı.

365 gün rüzgar gibi geçti

Geriye dönüp baktığımızda; programın ikinci ve üçüncü hedeflerinde bir arpa boyu yol alınmamıştı. Demokratikleşme donmuş, Avrupa ile bütünleşme hımbıllaşmış iki hedef olarak olduğu yerde duruyordu. Ülke Tayyip Erdoğan'ın şiir okumasıyla, Erbakan'ın siyasi yasaklı olması noktasında bekliyor, Güneydoğu sorunu ise askerlerin aldığı yolun kalıbı içinde uyuyordu.

Tek elle tutulur başarı...

Ekonomik program oldu...

***

IMF ile ülke ekonomi tarihinin onsekizinci kemer sıkma, yapısal değişim yapma anlaşması imzalandı. Halkın geliri tırpanlandı. İşçi ücretleri, memur maaşları, emekli aylıkları, kiralar yeni enflasyon hedefine endekslenip, düşük tutuldu.

Halkçılık kapıları kapatıldı.

Popülist dalkavukluk ertelendi.

İşçinin, memurun, emeklinin, esnafın, köylünün, çifçinin "Bu gelirle geçinemiyoruz, ölüyoruz..." haykırışlarına kulaklar tıkandı. Dünyanın en değersiz parası haline gelmiş olan Türk Lirası, dünyanın en değerli paralarından dolara çıpalandı, çivilendi, mıhlandı. Devlet yatırımları durdu, faiz dışı bütçe fazla vermeye başladı. Türkiye'nin uluslararası kredi itibarı yükselmeye başladı. Kredilendirme kuruluşları puanlarını artırdılar.

Fakat hepsi bu...

İyileşmenin meyveleri henüz sabit gelirlere yansımadı. Gelirleri son bir yılın yüzde 68 enflasyonuyla erimiş işçiler, memurlar, emekliler, çifçiler ve esnafın durumunda yeni ekonomik programın hedefi olan yüzde 25 artışlık iyileştirmeler yapılabildi.

Halk bağırıyor...

Fakat program yürüyor...

Program yürüdüğü için...

Hükümet feryatlara kulaklarını tıkamaya devam ediyor.

***

Feryatlara kulak tıkalıysa politikacının başı dertte demektir. Yapılacak ilk seçimde kitleler, çektikleri acıyı oylarıyla belli ettikleri için Hükümet'in üç ortağından üçü de bundan paylarını, şöyle ya da böyle, alacaklar.

Fakat ilginç bir durum var.

365 gün sonunda bu tablodan en çok MHP'nin etkilendiği görülüyor. Çünkü MHP'nin iktidar deneyimi yok, bugüne kadar hep muhalefette kalmış, hep iktidarı eleştirmiş, halkın yanında yer almış, seçim bildirgelerinde esnafın, çifçinin, köylünün, emeklinin gelirlerinin artırılacağı sözünü vermiş, meydanlarda bunu dile getirmiş. Bu yüzden halktan gelen eleştiri sağnağı altında eziliyor. Elinde popülist siyaset yapacak malzeme yok. Seçimler sırasında oylarını şişiren PKK'lı Apo olgusu da onun yelkenlerini milliyetçilik rüzgarıyla doldurmaya devam etme şansını elinden almış. Ayrıca seçim meydanlarında verdiği; "Türban yasağına karşı ürkek değil erkekçe mücadele..." sözünü de yerine getiremez olmuş.

Ürkekliği seçmiş...

***

365 gün rüzgar gibi geçti...

365 günün sonunda..

En çok bunalan MHP...

Bu yüzden Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın geçen dönemden kalma yolsuzluk soruşturmalarına sarılıyor. Geç uyandılar. Mesut Yılmaz'ın geçen dönemden kalma 8 yolsuzluk soruşturma dosyasından 6'sını (Türk-Bank, Çeteler, POAŞ, Turizm Alanları, Karadeniz Çiftyolu, Körfez Geçişi) akladılar. Sadace GSM ve Seka arazisinden yakalayıp Mesut Yılmaz'ı Yüce Divan'a yollama stratejisini benimsediler. Belli ki, Tansu Çiller'i de eski dosyalardan yakalamayı yeğliyorlar.

Halk da bunu yutmuyor.

MHP'liler gerçekten temiz siyaset istiyor olsaydı, hakkında geçmiş dönemden kalma 8 yolsuzluk dosyası bulunan Mesut Yılmaz'la koalisyon kurmazdı diye düşünüyor.

Halk haksız mı?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır