kapat

11.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Kulak dediğin aksesuar..

Biz, bizden geçmişiz haberimiz yok.. Kulaklar tek kanallı televizyon döneminin çatallı çatı antenine dönmüş..

Canı isterse duyuyor canı istemezse duymadığından içime sessizlikten doğma bir huzur veriyor..

Spottan devam ediyorum.. Gazetedeki sıfatımıza bakan, kulaklarımızın üzerinde "Geçici olarak hizmete kapalı.." şeklinde bir ok işareti olmadığından, her daim taze kaldığımızı düşünür..

Gerçi namımız durduk yerde yürüyor ama 1940'lı yılların sirk kahramanı Aslan Ömer'in namı gibi..

***

Aslan Ömer İzmir'e dadanmış derme çatma bir sirkin kahramanı.. Vaktiyle halter, barfiks çalışıp biraz vücut yapmış.. Vücut deyip geçmeyin.. Şimdikilerin "body" dediği türden bir spor..

O zamanların Anadolu erkeği gençken sopa gibi dururdu, yaşlandıkça göbeklenip kalça genişlediğinden, kulpu kırık testiye dönerdi.. Vücut yapmış, yani adele peyda etmiş erkekleri de o günlerde moda olan Herkül, Masist filmlerinde görürdük..

Görürdük ama bir erkeğin vücudunu böyle geliştirip, kas yığını haline getirmesi; duyulmuş, görülmüş birşey olmadığından, Herküller, Masistler bize tevatür gibi gelirdi..

"Biğ osuğuk salağ.."
Aslan Ömer vücut yapmış ya! Memlekette olmayan bir şeye sahip olduğundan illa ki rantından sebeplenecek.. O da tutup uyduruk sirke artist yazılmış.. Gösterdiği zenaat atla deve değil, bir çadırın içinde müşteri beklemek..

Ayakçısı kapıda avaz avaz bağırıp müşteri toplayacak, çadır dolacak.. Aslan Ömer de karşılarına bir mayo ile çıkıp pazularını şişirerekten vücudunu gösterecek ki gören "Breh maşallah!" çeksin..

Ayakçısı da bir gayretli bir gayretli.. Lakin dilden yana nasibi yok.. "R" harflerini söyleyemiyor.. Yani o günlerin Beyaz'ı.. Bir farkla ki o zamanlar özel televizyon kanalları olmadığından ona program yaptırmıyorlar, garibim çadır tiyatrosuna takılıyor:

- "Koşun Aslan Ömeğ buğada.."

- "Gemiye binse gemiyi batığığ.."

Meraklılar toplandıkça propagandanın dozunu arttırıyor.. Ahali "Ula gemiyi nasıl batırır.." diye düşünürken ayakçısı benim gibi sallıyor:

- "Biğ osuğuk salağ, okyanusu sallaaaağğ!"

Eh! Bir osuruk salıp, okyanusta tusinami yaratan babayiğidi görmeden geçmek olmaz.. Mecburen on kuruşu bastırıp çadıra gireceksin..

***

Hallerimi, Aslan Ömer'in propagandasına benzetmem bundandır.. Birinci sayfadan sırıtıp duruyoruz ama değil Aslan Ömer'in sallayacağı osuruğu duymak, memleket batsa, bu kulaklarla haberimiz olmayacak..

Sonunda sessizliğe pes edip bizim gazetenin doktoru Feridun'u buldum.. Feridun Bey gazetemizin doktoru olarak hem medya leşkerlerinin yeşil kartlı taleplerini karşılar hem de halı saha maçlarında benim takımın sol kanadında oynar..

Futbolcu olarak yeteneği sınırlı ama hırsı fevkalade.. Aynı Galatasarayımız'ın Küçük Hakan'ı.. Topu koy önüne, kırsın.. Lakin olmadık yerde olmadık hareketler yapmasının, akıl almaz goller atmasının açıklaması yok..

Koşma, mücadele derseniz on numara..

Yarı sağırlaşmış halimin duyulmasını istemediğimden, takım arkadaşlığımıza güvenip "Aman Feridun.." dedim.. "Kulaklar perişan.."

Maç günü soyunma odasına aleti edevatı ile gelmiş.. Millet giyinip sahaya çıktığında aleti dayayıp, kulaklara baktı.. "Hoca tıkanmış.." dedi.. "Hemen temizlemek lazım.."

Bağcılar'ı da gördük..
Gazetemizin spor salonunun marifeti bunlar.. Yazın denize gidiyoruz tamam da gitmediğimiz günler yaz, kış salona inip spor yaptıktan sonra havuzda yüzüyoruz..

Bizim kulağa girip çıkan suya bir saat bağlasalar Küçük Çekmece Belediyesi köşeyi dönerdi.. İçine giren orada birikmiş, sonunda kist gibi olmuş..

Dr. Feridun beni alıp Bağcılar hastanesine götürdü.. Bu sayede Bağcılar denilen semti de dünya gözüyle görmüş olduk..

Eskiden burası bağlık, bostanlık yermiş.. Ahalisi de "Bostan ek hanım abla bostan ek yeşersin.. Anan yesin, baban yesin, sen yersin.." ekonomisi takip ettiğinden cennet gibi bir beldeymiş..

Ne zaman ki kat sahibi olma merakı çıkmış.. O güzelim evleri yıkıp yıkıp "Bir oğlana, bir bana, bir damada.." diye kat karşılığı müteahhitlere vermişler..

O yemyeşil beldeyi bir beton tarlasına çevirmişler..

***

Hastaneye girdik.. Çekiştirmek gibi olmasın ama biri söylemese hastaneye girdiğinizi bilemezsiniz.. Şahsen ben içeri girmeden önce kebapçı önünden geçiyoruz sandım..

Ön camın vitrinine kebap listesi gibi, hastanede verilen sağlık hizmetlerini yazmışlar.. Kimi sarı, kimi kırmızı boyayla.. Bir tek "Yukarıda aile salonumuz vardır.." lafı eksik.. O sebepten ilk bakışta hastane duygusu vermiyor..

Personel eksik olmasınlar, beni güler yüzle karşıladılar.. Onca işlerinin arasında ikramda bulundular.. Ardından da ilk fırsatta Kulak, Boğaz, Burun mütehassısı Dr. Seyithan Bey'in odasına aldılar..

Hal hatır sorma faslından sonra Seyithan Bey beni bir sandalyeye oturttu.. Eline şiş gibi bir alet aldı.. İçimden "Eyvah.." çektim.. "Kulağımız deşilecek.."

Teorik olarak işlemin basit olduğunu biliyorum ama aletin yüzü soğuk.. Zaten evhamım boşunaymış.. O alet bir tür mikro kamera taşıyormuş.. Onunla kulağın içine bakılıyor..

Nitekim Seyithan Bey aletin ucunu kulağa yaklaştırdı, daha deliğe değdiği andan itibaren yan taraftaki TV monitöründen bizim kulağın içi tabak gibi göründü..

Yıllanarak kistleşmiş nesne de en dibinde duruyor..

Söylemesi ayıptır, kulak dediğimiz organın içi monitörden biraz erotik görünüyor.. Tıpkı karşı cinsin üreme organı gibi.. Ne zaman ki şeklini ekranda gördüm "Öpülmedik bir kulağımızın arkası kaldı.." özdeyişimizin nereden kaynaklandığını o saat anladım..

Dr. Seyithan Bey bir aleti kulağıma dayadı, onbeş saniyelik bir işlemle kir topağını çıkardı.. Sonra diğer kulak aynı işlemden geçti.. Birden dünyam değişti.. Ziyaretin sonunda;

- "Teşekkür ederim doktor bey.." diyecek oldum, kendi sesimden kendim ürktüm.. Sesim nara gibi geldiğinden birden utantım..

O andan itibaren de herkes bana bağırıyormuş gibi gelmeye başladı.. Hâlâ da öyle geliyor ve çevremdekilerin neden birbirine bağırdığını anlamaya çalışıyorum..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır