kapat

29.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Hoş geldin, Nesrin Sipahi

BU kentin sesleri sonsuzdur. Yüzyıllar boyu İstanbul başka şeylerin yanısıra bu toplumun ses ve musiki hazinelerinin de baş kaynağı olmuştur. Osmanlı'nın sesi çeşitli yörelerden de gelen katkılarla burada biçimlenmiştir. Elbette Edirne türküleri, Karadeniz oyun havaları, Orta Anadolu bozlakları, Güneydoğu uzun havaları, Konya mevlevi müziği ve başka şeyler de Osmanlı müziğini çok zenginleştirmiştir. Ama öncelikle İstanbul: özellikle klasik Türk müziğinin esin kaynağı, sarayın çevresinde oluşan ve biçimlenen musikimiz...

İstanbul'un yetiştirdiği sesler, ne yazık ki değer bilmez hoyrat ve nankör toplumumuzda geçmişe gömülerek unutuldu, unutturuldu. Oysa İstanbul'un sesi Türkiye'nin sesidir, bu halkın sesidir. Onun ortak belleği, ulusal hazinesi, onu ulus yapan kültür değerlerinin en önemlisidir. İşte şimdi bu hoyratlık dönemi sona eriyor. Ve geçmişin müzik hazineleri yavaş yavaş da olsa günışığına çıkıyor.

Odeon firması da bu gidişe uymuş. Odeon demek Türk müzik tarihinin nerdeyse bir yüzyılı demek... Odeon eğer eski kayıtlarını CD'lere düzenli biçimde aktarırsa müzik tarihimiz değişir, değerler yeniden belirlenir. Tarih yeniden yazılır. İşte firma bu yola girmiş. Ve Nesrin Sipahi, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel kayıtları ikişer CD'lik paketler halinde çıkmış.

Ben çok sevdiğim Nesrin Sipahi'ninkini aldım. Ve çok da iyi ettim. Gerçek bir musiki eğitimi görmüş, batı müziği de söyleyebilen, bir pınar gibi berrak ve pürüzsüz sesiyle klasikleri de, 20. yüzyıl bestelerini de eşsiz biçimde yorumlayan, hatta "Kara Mehmet" gibi parçalarıyla Türk hafif müziğinin de ilk taşlarından bazılarını döşeyen Nesrin Sipahi... Evimin mahremiyetine hoş geldin.

İşte biz böyleyiz. Eskiyi bilmediğimiz, öğrenmek zahmetine de katlanmadığımız için yeniyi de yanlış değerlendiririz. Lefter'i, Metin Oktay'ı unutmuş bir toplumda Hakan Şükür hemen gelmiş-geçmiş en iyi futbolcu seçilir. Lütfi Akad'ı kimse tanımadığı için en zıpır filmler başyapıt sayılır. Ve Nesrin Sipahi'yi bilmeyenler için de Muazzez Ersoy en iyi şarkıcı olur.

Odeon'un ve umarım başka firmaların (bu arada kurulacak bir döner sermayeli TRT'nin) arşivleri de halka açılırsa, başta klasik Türk musikisi çok şeydeki esas değerler ortaya çıkacak ve en azından kıyaslama olanağı gelecektir.

İstanbul'un ortası tiyatro
Cannes'dan gelip sanat meşheri haline dönüşmüş bir İstanbul'un ortasına düştüm. Tiyatro festivaline dalıp Hanna Schygulla ve İsabella Rossellini ile tanışmak gerçek bir keyifti. Royal Shakespeare Company'den "Hırçın Kız"ı izlemek de öyle. Ya hele Robert Wiilson denen tiyatro dehasının en son oyununu ve sahnede İsabella Rossellini ve Semiha Berksoy'u izlemek... Sırada müzik festivali ve de Yapı-Kredi geceleri var: Jose Feliciano ve Alan Parsons Project'le... Yaşasın İstanbul!..

Bu arada güzeller güzeli İsabella Rossellini ile yaptığım özel konuşmanın da Milliyet Sanat Dergisi'nin 1 Haziran sayısında çıkacağını meraklılarına duyurmuş olayım...

Nargile sever misiniz?
Nargile... Bizim kültürümüzden gelip de bu kadar yabancısı olduğumuz başka bir şey bilmiyorum.

Benim için nargile hep bir esrar olagelmiştir. Zaten sigarayla da pek aram yoktur ya... Ama nargile? Benim için tümüyle geçmişte kalmış, yaşlı insanların eski usul kahvelerde oturup garip bir aletten birşeyleri içlerine çekmelerinden öte anlamı olmayan nerdeyse turistik bir şey...

Ama o kadar basit olmasa gerek... Nargilenin ehl-i keyif Osmanlı'nın yaşamında mutlaka önemli bir yeri vardı. İşte bunu kavramak için iyi bir fırsat... Hyatt Regency'nin düzenlediği Nargile Günleri...

Taksim'deki otel hergün saat 19.00-24.00 arası nargile seansları düzenliyor. Meraklıları, Hindistan kökenli olduğu bildirilen bu keyif olayını, elma, çilek, karışık meyva, kayısı, tömbeki ve nane kökenli tütün ve ayrıca Bahreyn'den özel olarak getirilen farklı tütünlerden deneyebilecek. ben de uğrayıp nargile üzerine daha çok bilgi sahibi olmaya çalışacağım.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır