kapat

29.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bizans savaş istiyor!
Sultan II. Mehmet 1451 yılında tahta çıkar çıkmaz, atalarının gerçekleştiremediği, o güne kadar herkesin olanaksız gördüğü bir düşü gerçekleştirmek için hemen hazırlığa başlamıştı.

BİZANS'ı fethedip Türk topraklarına katmak... O çağda şehirlerin kraliçesi olarak adlandırılan bu güzel kent aralarında atalarının ve babasının da bulunduğu nice değerli komutan ve sultan tarafından tam 28 kez kuşatılmış, ancak kahramanlıkları cihana ün salmış bu kişiler her defasında surların önünden geri dönmek zorunda kalmışlardı.

Ancak dünya üzerindeki bu en güzel kenti Türk topraklarına katmak düşüncesi II. Mehmet'in bünyesini ateşli bir humma gibi sarmıştı. Sabahlara kadar uyuyamıyor, fethin düşlerini kuruyordu. Uyuyamadığı gecelerden birinde Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'yı yanına çağırtmış, yatağını göstererek, "Bu yatağı görüyor musun, bütün gece bunun içinde uyuyamadım, çırpındım durdum. Yakında savaş başlayacaktır. Aynı ilahi ve imdadwı Peygamberi ile bu şehri düşmanların elinden alacağız" demişti.

BOĞAZKESEN KALESİ
Aslında Osmanlı topraklarının tam ortasında yer alan bu şehrin fethedilmesi askeri ve jeopolitik yönden de bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktaydı. Ama bu güç iş nasıl gerçekleştirilecekti? Yüksekliği 17, kalınlığı 6 metreyi bulan surlar nasıl aşılacaktı? İstanbul'un kuşatıldığı duyulduğu an tüm Avrupa ayağa kalkacak, büyük ihtimalle birleşik donanmalar, birleşik ordular oluşturulacak, herkes Bizans'ın yardımına koşacaktı.

O halde öncelikle bunu önlemek gerekmekteydi. Sultan II. Mehmet, önce Karadeniz'den Bizans'a gelecek bir yardım yolunu kesmek amacıyla Boğaz'ın Rumeli yakasına bir kale yaptırarak işe başladı. Boğaz'ın en dar yerinde ve daha önce I. Beyazıt'ın yaptırdığı Anadolu Hisarı'nın karşısında yer alan hisarın yapımında Çandarlı Halil Paşa, Zaganos ve Sarıca Paşa'lar görevlendirildi. Bu kişiler, hisarın yapımına şahsi servetlerinden katkıda bulundukları gibi bizzat çalıştılar. Bizans, Sultan II. Mehmet'in bu çalışmalarını korku ve kaygıyla izliyordu. Nitekim İmparator bir elçisini Sultan II. Mehmet'e göndermiş, hisarın yapımının durdurulmasını, ne isteniyorsa vereceğini bildirmişti.

DEV TOPLAR
Rumeli Hisarı yapılıp Boğaz kontrol altına alındıktan sonra II. Mehmet, bu kez o güne kadar tüm kuşatmalara göğüs geren ve geçit vermeyen surları aşmanın çarelerini aramaya başladı. O günün silahlarıyla bu surların aşılmasına olanak yoktu. Bu ancak, o güne kadar yapılanların üstünde büyük toplarla gerçekleştirilebilirdi. Sultan, yapılmasını istediği topların taslaklarını bizzat çizdi. Edirne'de kurulan dökümhanede Muslihiddin Ağa ve yardımcıları yeni topların dökümünü yaparken, kendisine verilen parayı az bularak Bizans'tan kaçan ve Padişah'ın yanına gelen Macar asıllı Urban da onlara katıldı. O günden başlayarak top dökümhanelerinde hummalı bir faaliyete geçildi.

Yaklaşık 3 ay süren çalışmalardan sonra dev top ateşe hazırdı. Edirne'de günler öncesinden tellallarla halka atış deneyinin yapılacağı duyuruldu. Padişah'ın huzurunda yapılan ilk atış başarıyla sonuçlandı. Topun gürlemesi iki millik uzaklıktan duyulurken, yaklaşık 600 kilo ağırlığındaki taş gülle bir mil uzağa fırlamış, düştüğü yerde toprağı delmişti. Sultan'ın en büyük silahı bu toplar olacaktı.

Haber casuslar aracılığıyla çoktan Bizanslılar'ın kulağına gitmişti. Telaşa kapılan Bizans İmparatoru Konstantin surların sağlamlaştırılması emrini verirken, Avrupa'dan da yardım istedi.

İç ve dış surların daha önceki kuşatmalarda hasar görmüş bölümleri büyük bir titizlikle onarılırken, surların önündeki hendekler de genişletiliyordu. Haliç kesimindeki surlar zayıf olduğundan Türk donanmasının buraya girmesini önlemek amacıyla Haliç'in ağzına kalın bir zincir gerilmişti.

ORDU HAREKET EDİYOR
Bizans'ta savunma hazırlıkları tüm hızıyla sürerken, Edirne'den Şubat ayı başlarında hareket eden 200 kişilik bir grup önden gidip yolu dev topun geçişine elverişli hale getirmeye çalışmaktaydı. 60 çift öküz tarafından çekilen dev topun kayması, ya da devrilmesini önlemek amacıyla iki tarafında askerler yürümekteydi.

Sultan II. Mehmet ise 23 Mart 1453 günü hazırlıklarını tamamlamış olarak Edirne'den hareket etti. 5 Nisan 1453 günü sabahı 12 bin yeniçeri ve 3 bin kapıkulu askeriyle birlikte İstanbul önlerindeydi. Türk Ordusu daha önce gelenlerle birlikte 80 bin kişilik bir güçten oluşuyordu.

SON HAZIRLIKLAR
Padişah, muhteşem otağını yıllar önce babası Sultan II. Murat'ın İstanbul'u kuşatması sırasında çadırını kurduğu yere, Ayas Romanos (Topkapı) karşısına kurdurdu. O anda o da büyük bir heyecan içindeydi. Hazreti Muhammed'in yüzyıllar önce müjdelediği İstanbul'un fethini bir an önce gerçekleştirmek için sabırsızlanıyordu.

11 Nisan günü Türk Ordusu tüm hazırlıklarını bitirmiş olarak savaşa hazırdı. Ancak II. Mehmet, dönemin geleneklerine uygun olarak Mahmut Paşa'yı İmparator'a elçi olarak gönderip şehrin kan dökülmeden teslim edilmesini istedi.

Fakat İmparator Konstantin, şehri savunmak için yemin etmiş olduğunu belirterek bu teklifi reddetti. Bizans savaş istiyordu!.. O güne kadar nice kuşatmalara dayanmış surlara, Avrupa'dan gelen ve gelecek yardıma, bunun yanısıra askerine güvenen İmparator Konstantin, Türk Ordusu'nu yenilgiye uğratacağına inanıyordu...

Ama unuttuğu, daha doğrusu bilmediği bir şey vardı. Sultan II. Mehmet'in dehası. Sultan'ın, ne derece üstün bir dehaya sahip olduğunu, kuşatmanın ilerleyen günlerinde acı bir şekilde anlayacaktı.

VE TOPLAR GÜRLÜYOR
12 Nisan günü, başta dev top olmak üzere tüm toplar surları dövmeye başladı. Topların surlarda açtığı gedikler büyük bir hızla kapatılırken, İmparator durmadan bu bölgelerde dolaşarak askerlerin moralini düzeltmeye çalışıyordu. 6 gün süren bombardıman sonucu Bayrampaşa deresi tarafındaki surlarda büyük gedikler açıldığı görülünce ilk büyük saldırı 18 Nisan gecesi yapıldı. Tam 6 saat süren bu saldırı sırasında, yürüyen savaş kuleleri de kullanıldı. Ancak bu saldırı başarısızlıkla sonuçlandı.

Bu başarısızlığı 19 Nisan günü bir yenisi daha izledi. Türk gemilerizinciri kırıp Haliç'e girmek için bir saldırı düzenlemişlerdi. Ancak düşman gemileri bu saldırıya şiddetle karşı koydu ve Türk donanması çok sayıda şehit vererek geri çekildi. Peş peşe kazanılan bu başarılar Bizanslılar'ın şehrin fethedilemeyeceğine dair inançlarını sağlamlaştırıyordu.

İstanbul 28 kez kuşatıldı
Her kuşatmadan sonra kurtulmayı başaran Bizans, Fatih'in üstün dehası sayesinde Türkler'in eline geçti

İSTANBUL büyük fetihten önce ilki Milat'tan 477 yıl önce olmak üzere tam 28 kez, çeşitli uluslar tarafından kuşatılmış, Arap, İran, Makedonya, Rus orduları bu kuşatmalardan bir sonuç alamamışlardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulmasından büyük fetihe kadar geçen süre içinde de kent Türkler tarafından 6 kez kuşatılmıştı.

Yıldırım Beyazıt ilk İstanbul kuşatmasını 1391 yılında gerçekleştirmiş, ancak 7 ay süren bu kuşatma Macar Kralı Sigismond'un Bulgaristan üzerine saldırı hazırlığına başlaması üzerine kaldırılmıştı. 1395 yılında kuşatma yinelenmiş, bu kez de Haçlı Ordusu'nun geldiği öğrenilince Beyazıt kuşatmayı kaldırarak Balkanlar'a geçmişti.

İstanbul'u ne pahasına olursa olsun Türk topraklarına katmak isteyen Yıldırım Beyazıt, Niğbolu'da Haçlı Ordusu'nu perişan ettikten sonra 1396 yılında yine İstanbul üzerine yönelmiş, bu kez Bizans'a Karadeniz'den gelebilecek yardım yolunu kesmek amacıyla Anadolu Hisarı'nı yaptırmış, 1397 yılının bahar aylarında da kenti kuşatmıştı. Bu kuşatma da aylarca sürdü. Daha sonra Bizans İmparatoru, Yıldırım Beyazıt'ın İstanbul'a bir Türk mahallesi kurulması, Türkler için ayrı bir mahkeme oluşturulması, yılda 10 bin altın vergi ödemesi şartlarını kabul edince kuşatma kaldırıldı.

TİMUR'LA UĞRAŞTI
Ancak İmparator, kuşatma kaldırılınca kabul ettiği şartların hiçbirini yerine getirmemişti. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt, 1400 yılında şehri 4. kez kuşattı. 4 ay süren bu kuşatma da, bu kez Anadolu'ya giren Türk-Moğol Hakanı Aksak Timur'u engellemek için kaldırılmıştı.

Yıldırım Beyazıt'ın ölümünden sonra başlayan buhran döneminde bu defa da Musa Çelebi İstanbul'u kuşattı. Ancak bu da sonuçsuz kaldı.

1422 yılında da Fatih'in babası II. Murat şehri kuşatmıştı. Kuşatma Haziran başından Eylül sonuna kadar 4 ay sürmüş, şehir şiddetle bombalanmıştı. Bu kuşatmaya Bizans direnmiş, hatta Bizanslılar zaman zaman huruç (çıkış) harekatı yaparak Türk Ordusu'na saldırmıştı. Kuşatma netice alacak safhaya gelmeden II. Murat'ın kardeşi Şehzade Mustafa saltanat iddiasıyla ayaklanmış, -bu isyanda Bizanslıların rolü olduğundan söz edilir- baş gösteren bu tehlike üzerine II. Murat kuşatmayı kaldırıp Anadolu'ya yönelmek zorunda kalmıştı.

İstanbul'un fethini düşünmüyor ya?
SULTAN II. Mehmet, Edirne'deki sarayında sabahlara kadar uyumuyor, İstanbul kuşatmasına ilişkin planlar hazırlıyordu. Bu uykusuz gecelerden birinde, sarayın karşısında bulunan medresede bir ışığın sabaha kadar yandığını görerek şaşırdı. Koca şehir uykudayken orada, kim ne yapıyordu? Merakını gidermek için Sadrazam'ı Çandarlı Halil Paşa'ya sordu:

- "Şu karşıdaki medresede geceleri uyumayan bir adam var. Kimdir o? Neden uyumaz?"

- Çandarlı şu cevabı verdi:

- "Orada çalışkan bir molla vardır. Geceleri de dersine çalışır..."

- Sultan II. Mehmet hayretle söylendi:

- "Allah Allah... Bu molla benim gibi her an İstanbul'un fethini düşünmüyor ya? Neden uyumuyor? Gündüz çalışsın, gece uyusun!

YARIN: TÜRK DONANMASI HALİÇ'TE


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır