BİR Erbakan klasiğiydi, bayram tatillerini Altınoluk'taki yazlıkta ya da Antalya'daki Falez Otel'de geçirmek. Ancak, 28 Şubat sürecini de kapsayan "gerileme dönemi" Erbakan'ın geleneklerini de değiştirdi. Erbakan, kurduğu son parti olan Refah Partisi de kapatılınca moral bulmak için geçen Kurban Bayramı'nda soluğu İstanbul'da aldı; moral depoladı, "savaşına" daldı.
Ancak, geçen bir yıl Erbakan için oldukça fırtınalı oldu. O sıralar, Erbakan, RP'nin 1 trilyonunu Hazine'den kaçırdığı için Ankara Ağır Ceza'da, "anayasal düzeni eylemli değiştirme" suçundan Ankara DGM'de (idam istemiyle), halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten Diyarbakır DGM'de yargılanıyordu. Bu davalardan kurtulmak ve yeniden siyasi yaşama dönmek için hesaplar yapan Erbakan, 18 Nisan seçimlerinde parlamento dışı kaldı.
Vakit kaybetmeden bağımsız milletvekili adayı olduğu Konya'da seçimlerin yenilenmesini istedi. Fakat bu da gerçekleşmedi.
Erbakan yine de siyaset dışı kalmadı; FP'yi dışarıdan yönetip, gelecek seçimler için "altyapı" kurmaya çalıştı.
Ancak, Diyarbakır 1 No'lu DGM, 10 Mart'ta, Necmettin Erbakan'ı, "halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek" suçundan, meşhur 312'nci madde gereğince 1 yıl hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay'ın da kararı onaması durumunda, 4 ay 24 gün hapis yatacak olan Erbakan'ın siyasi yaşamı da fiilen bitmiş oldu.
Ve bu meşhur 312'nci maddenin kaldırılması için siyasi polemikler sürerken Erbakan, bu Kurban Bayramı'nda da soluğu İstanbul'da aldı.
Gerek el öptürürken, gerek namaz kılarken, gerek korumalarının ayakkabılarını giydirişini izlerken yüzünde bildik gülümsemesi vardı. Fakat, bu tanıdık ifadeye, aradan geçen çalkantılı günler, hapis endişesi ve siyasetten kopma durumu bazı eklemeler yapmıştı.
Bu kez Erbakan Hoca'nın kırmızı yanakları solgun, gerdanı sarkmış, göz kapakları düşmüş, omuzları çökmüş, sırtı kamburlaşmıştı. Artık onda, çöküşün silinmeyecek izleri vardı.
Yusuf DEMİR-Sedat ÖZKÖMENÇ-Ali BALCI (SHA)