Baba'dan "NO COMMENT"
Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Ecevit'in Mesut Yılmaz için söyledikleriyle ilgili olarak "yorum" yapmıyor. "Tartışmalara katılmak istemiyorum" diyen Demirel, nedenini de şöyle açıklıyor: "Katılırsam... İş daha da karışık hale gelir."
Perşembe, sabah saat 09.00... GAP uçağı, Etimesgut'tan havalanınca... Cumhurbaşkanı Demirel'e "konuyu" açtık:
- Çarşamba günü, Sayın Ecevit "o konuşmayı" yaparken... Siz neredeydiniz.
Baba:
- Sarıkamış'ta.
- "O konuşmayı" nasıl duydunuz?
- Biz yoldayken, önemli şeyler, anında bildirilir... Bana faksı verilir... Sayın Ecevit'in konuşması da verildi.
- Kim verdi?
- Başyaver.
- Ne yaptınız?
- Okudum.
- Sonra?
- Okudum o kadar.
- Okuyup, ne dediniz? Ne düşündünüz?
- No comment.
***
Biz "yorum" diye bastırdıkça...
Baba da "yorum yok" diye direniyor.
- Efendim... Neden yorum yok.
Baba:
- Siz yorumlarsınız... Bana bir şey düşmez.
- İyi de... Herkes, sizin yorumunuzu öğrenmek ister.
- Hadisenin içine sokulmak istendiğim bir gerçek. Ama. Ben bu olayın dışındayım.
- Fakat Sayın Cumhurbaşkanım...
- Hayır, hayır... Tartışmalara katılmak istemiyorum.
- Hiç mi?
- Hiç.
- Neden?
- Katılırsam... İş daha da karışık hale gelir.
- Efendim... Sonunda ne olacak?
- Türkiye hür ülke... Tartışılır... Sağduyu bir sonuca ulaşır.
***
- Sayın Cumhurbaşkanım hükümet içinde bir sorun çıkabilir mi?
- Büyütülecek hiçbir şey yok. Bunlar açık rejimde olabilecek şeyler.
- Ufukta kriz görmüyorsunuz.
- Hayır. Sanmıyorum. Sebep de yok.
ASKER NE DİYOR?
Cumhurbaşkanlığı seçimi... Kulisler... Tartışmalar... Siyasi beyanlar... Başbakan'ın tavrı...
Ve şimdi de soru:
- Asker "bu işlerin... Tartışma-ların" neresinde? Asker ne diyor?
Demirel:
- Konuşmazlar.
- Neden?
- Konuşmazlar... Doğrusu da odur.
- Ama... Kendi aralarında konuşuyor olmalılar.
- O ayrı mesele.
- Efendim... Asker ne düşünüyor?
- Asker işinde, gücünde... Sarıkamış'ta sergiledikleri performans, Türkiye için gurur verici. Asker... Şanlı ordu... Cumhuriyet'in gözbebeği.
BABA KIZINCANE YAPAR?
- Sayın Cumhurbaşkanım... Sisayet?... Polemik..
- Cumhurbaşkanlığı görevi üzerimdeyken siyasi polemiklere zorlandım... Tahrik edildim... Teşvik edildim... Yine de girmedim.
- Bazen kızıp da "iki söz söyleyiversem" diye içinizden geçirdiğiniz oluyor mu?
- İnsanoğlu bu... Herkesin aklından geçer... Tabii geçer... Ama...
- Ama?
- Devlet hizmetinde olanlar, "buna" dikkat edecekler.
- Neye?
- His, heyecan, öfke ile, devlet işini karıştırmamaya... Devlete... Devlet adamına hiddet yakışmaz.
- Efendim, kızınca ne yapıyorsunuz?
- Ülkemde hür rejim var. Her şey açıkça tartışılıyor. Her şey göz önünde... Bunlar Türkiye'nin paha biçilmez hazinesi.
BABA... KARSAN... KOÇ... KIRAÇ...
Baba, Cumhurbaşkanı olarak Bursa'ya "sekiz kez" geldi.
Dün "dokuzuncusuydu."
Demirel'e göre Bursa bir "ölçü."
- Efendim, nasıl bir ölçü?
- Şöyle... İstiyorum ki, Doğu... Güneydoğu... İç Anadolu... Karadeniz... Bursa seviyesine gelsin.
***
"Bursa seviyesi" nedir?
İşte "bunu" sorunca...
Baba, başlıyor sıralamaya.
* Bursa seviyesi demek... 3442 dolar kişi başına milli gelir.
* Uludağ Üniversitesi... 35.974 öğrenci... 1567 öğretim üyesi... 3200 hekim.
* Üç tane organize sanayi.
* Sanayi, eğitim, kültür.
***
Ve KARSAN'dayız.
Baba "KARSAN"ı beğeniyor.
"Dostu" İnan Kıraç'ı kutluyor.
- Efendim, İnan Bey kaç yıllık dostunuz?
- Otuz... İyi bir dost... Örnek bir işadamı... Koç'u bıraktıktan sonra... Birikimi vardı... İddiası... İnancı... Enerjisi... Gayreti... İşte bu eseri ortaya çıkardı.
- Efendim madem iddiası. Enerjisi vardı...
- Evet... Vardı... Hâlâ var. Başarılı... Örnek bir işadamı.
- Deneyimi vardı diyorsunuz.
- Var... Büyük bir deneyim küpü.
- Öyleyse... Koç'u neden bıraktı?.. Neden ayrıldı?
- İşte o çeşit işleri, o kadar iyi bilmem.
- Efendim, siz bilmez olur musunuz?
- Bilemem... Ama şunu bilirim... İnan Kıraç, sanayileşme hamlesini çok iyi anlamış insanlardan biridir.