kapat

25.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Ali Müfit Gürtuna: Bıraksalar İstanbul'u ihya edeceğim

İstanbul'un FP'li Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya, Ağustos ayında yaptığım röportajda sormuştum "ANAP'a geçme ihtimaliniz var mı?" diye.. Geçen hafta ANAP İl Merkezi'ni ziyareti sırasında oldukça büyük bir karşılama yapıldığını duyunca telefonla aradım ve sorumu tekrarladım. Başkan'ın cevabı sanki böyle bir karar var ama "siyasi nezaket ve üslup olarak şu sırada şık olmaz" düşüncesinde olduğu kanısını uyandırdı bende. Karşılıklı bir konuşmada daha fazla açıklama yapacağını düşünerek görüşme talebinde bulundum ve gri duvarlı, gri koltuklu, bol taze çiçekli odasında adaçaylarımızı içerken bir kez daha sordum ama ondan siyasi konularda bilgi almak dilsiz birini konuşturmaya çalışmaktan daha zor inanın.. Gazetelerde çıkan "Ayrıldı, ayrılıyor" haberlerinden sonra ağzını bıçak açmıyor.

Yine de "ANAP'tan teklif gelmedi. Ama zaten ANAP'ın yapısı da belli değil. Mesut Bey Cumhurbaşkanı mı olacak, olursa genel başkan kim olacak, sorunlu görünüyor." sözleriyle ANAP'ı yakın takibe aldığını belli etti.

En çok nede zorlanıyor?
Parti ayırımı yapmaksızın herkesle iyi geçinen Ali Müfit Gürtuna "Bugüne kadarki çalışmalarınızda en çok hangi konuda zorlandınız?" soruma hemen "Bürokrasi" cevabını verdi. Projelerin devreye girmesi için izin ve bütçe çıkmasının aylar aldığını, bunun da cesaretlerini kırdığını söyleyen Başkan sıkıntılarını şöyle sıraladı:

"Hem yabancı sermaye istiyoruz, hem de lüzumsuz bürokrasiyle buna engel oluyoruz. Tüp geçit, metro, raylı sistem gibi işler dünyanın her yerinde hükümet bütçesinden karşılanır. TEM, Boğaz Köprüsü nasıl yapılmışsa bunlar da öyle yapılmalı. Deniz otobüslerinin sayısı ve deniz ulaşımında yolcu sayısını arttırmak istiyoruz ama maliyetin çoğu yakıtla ilgili. Gümrüksüz transit yakıt hakkı verilse bunu gerçekleştirebiliriz. "Deniz Taksi"yi kurabiliriz. Belediye tek sorumlu ve yetkili olmalı, trafik polisi de kesinlikle belediyeye bağlı olmalı, yolları yapıyoruz, akışı düzenleyemiyoruz. Tüp geçitin hemen devreye girmesi, plânladığımız raylı sistemlerin de aynı zamanda buna entegre olması lâzım. Ama hâlâ hareket yok.

Metro çok önemli
Metro bu açıdan önemli. Bitirebilsek, 1,5 dakikada bir tren kaldıracağız. İstanbul'un bir yerinden diğerine dakika ile gidilebilecek. Çok kısa sürede bunun % 70'ini tamamlarız ama sadece Taksim-Yenikapı metrosunun elektronik sistemi için bir yıldır onay bekliyoruz.."

Aralarında Lütfi Kırdar'ın iki misli büyüklükte bir kültür merkezi, Haliç'in bir yıl içinde tarih, kültür ve doğa vadisi haline getirilmesi, Galata çevresi ve Gülhane Parkı'nın yeniden düzenlenmesi gibi birçok projenin uygulama safhasında olduğunu belirten Başkan bütün bunları yapabilmek için tek ihtiyacının "karar verme yetkisi" olduğunu söyledi. Bizi rahatlatacak gelişmelere engel olan lüzumsuz bürokrasinin bir türlü ortadan kaldırılamayışı ne acı, değil mi?¹

Türk milleti çalışkandır!
Atatürk "Türk milleti çalışkandır, zekidir" derken herhalde günün birinde iş günlerinin neredeyse yarısını tatille geçireceğimizi, zekâmızı da tembellik için kullanacağımızı düşünmemişti.

Bu kez durum iyice abes, Kurban Bayramı tatili Perşembe'ye geliyor, önceki 5 günü de tatile kattılar. 2 günlük tatil, oldu 9 gün.. Demek Cuma'ya gelse ya önceki 6 günü, ya da sonraki bir haftayı katacaklardı. Neymiş, turizm canlanırmış. Turizm canlanırken eğitim ölüyor,o önemli değil. Üretim ise hiç değil. Üretimi tatil edip, ekonomiyi durdurarak ekonomiyi kalkındırma, enflasyonu düşürme denemesini tarihte ilk kez Türkiye yapıyor. Bir ilke daha imza atıyoruz. Anlı şanlı ekonomistlerimiz bir hesaplasalar da görsek 9 günlük tatilin ekonomi açısından kazancı (!) ne olacak acaba?

İdeal bir Koca
Tiyatro İstanbul başarıdan başarıya koşuyor. Sylvia' dan sonra yeni sahnelenmeye başlanan, Oscar Wilde'ın "İdeal Bir Koca" oyunu da aynı derecede kusursuz. Sıkılmadan izleyeceğiniz, sanatçılarınızın başarısıyla gurur duyacağınız, tiyatro zevkini doya doya yaşayacağınız bir oyun.

İdeal Bir Koca'yı herşeyden ilginç yapan tabii ki Oscar Wilde'ın muhteşem esprilerle süslü anlatımı. Her cümlede onun alaycılığını, ince zekâsını ve bu alaycılığın altına gizlenmiş doğru yaşam felsefesini farkediyorsunuz. Bir başka ilginç nokta arada yüzyıl farkları olsa da siyaset ve sosyal yaşamla ilgili konularda benzer olayların her dönemde yaşandığını görmek. İktidar hırsı uğruna oyundaki kadar olmasa da çok şeyin göze alındığını bugün de izliyoruz. Gencay Gürün'ün sahneleme, kadro seçimi ve çeviri konusundaki başarı grafiği hızla yükseliyor. Can Gürzap'ın esprili, hayatla dalga geçen bekâr Arthur Goring rolündeki oyunu tek kelimeyle olağanüstü. Tüm sanatçılar da rolleriyle tam olması gerektiği gibi bütünleşmişler, en kısa roldeki başarı bile gözden kaçacak gibi değil.

Onları zevkle, ayakta alkışlama isteğini hissedeceksiniz. Mecidiyeköy'de, Profilo'nun Tiyatro Salonunda sahnelenen İdeal Bir Koca'yı kaçırmayın diyorum!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır