kapat

25.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


Ecevit'in yaşamsal konusu!

Şiirin manası, şairin kalbindedir. Şairler müthiş insanlardır. Bir gazete yazarının bin sayfa yazarak anlattığını bir şair üç kelimelik bir mısrayla anlatabilir.

Şairler, kule kurucusudur.

Kelimelerden kuleler kurarlar.

Her kule yıkılır.

Şairin kurduğu kule yıkılmaz.

Şairler kelimeleri birer taş yaparlar. Bu taşları, her türlü tabunun, eşitsizliğin, haksız gücün, her türlü kötülüğün, geriliğin, tutuculuğun, hamlığın, arsızlığın, egoizmin, hoyratlığın camdan vitrinine atarlar.

Şairler, çekinmezler...

Taşlarlar tutucu camekanları.

Tuzla buz ederler...

Kendisi de bir şair olan Başbakanımız Bülent Ecevit, şiir ile şairi şu dizelerle anlatır:

ozan söze değdi mi

sözün dili çözülür

usun (aklın) ermediğini

gözün görmediğini

şiir dili duyurur

Evet aynen doğru: aklın ermediğini, gözün görmediğini şiirin dili duyurur. Çünkü şiirin manası, şairin kalbinde örülür, mayalanır, olgunlaşır. Ben bu yüzden bütün şairleri severim.

Şiir okurum...

***

Başbakanımız Bülent Ecevit'in geçen ay yayınlanan "Elele Büyüttük Sevgiyi..." isimli şiir kitabını da okudum.

Şiirler güzeldi..

Fakat önsöz müthişti.

Bülent Ecevit, şiirlerini ilk kez 1976 yılında yayınlanan "Şiirler" adlı kitapta toplamıştı. Bu ilk kitabı için yazdığı "Niçin Şiir" ve "Siyaset-Şiir" yazılarını da yeni kitabının önsözüne koymuş.

Bu bölüm gerçekten güzel...

Döndüm, döndüm okudum...

Herkesin okumasını öneririm.

Bülent Ecevit, şöyle diyor:

"Bir siyaset adamının bütün yaşamı ve dünyası siyaset olursa onun siyasete bile yararlı olamayacağına inanırım....Her siyaset adamının siyasetten başka bir dünyası da olmalıdır. Zaman zaman o başka dünyasına geçip, siyasete siyasetin dışından da bakabilmelidir. Siyasetin bir soyut uğraş olmadığını, siyasetin öz konusunun insan olduğunu, öz amacının insan özgürlüğü ve mutluluğu olduğunu unutturmayacak bir uğraşı, bir bakış açısı bulunmalıdır siyaset adamının...."

Devam ediyor Ecevit:

"Bütün dünyası siyaset olursa, siyasette yenildi mi veya siyasetten ayrılmak zorunda kaldı mı, dünyasının yıkılacağını sanabilir. O yüzden de siyasete sımsıkı sarılır. Topluma veya insanlığa yararlı olabilmek için değil, kendini ayakta tutabilmek için sarılır siyasete. Kendisi için sarılır...."

Atlayarak aktarıyorum...

Devam ediyor Ecevit:

"...Gözünü hırs bürümez siyaset adamının...Kişisel siyaset hırsı uğruna topluma, insanlığa kıymaz...Ama gerektiğinde toplum uğruna, insanlık uğruna, insan uğruna kendi siyasal yaşamına kıymayı göze alabilir...Ancak o durumdaki bir siyaset adamı, toplumunun da, insanlığın da, insanının da özgürlüğüne gerçek katkıda bulunur...."

***

88 ve 89'uncu sayfalar.

Okumayı sürdürüyorum.

Devam ediyor Ecevit:

"...Siyasette güçlü olabilmek için, siyasette kişiliğini ve insanlığını yitirmeyebilmek için, siyasette zararlı olmayabilmek için, başarıyla yengiyle başı dönmeyecek, yenilgiyle de yıkılmayacak kadar az bağımlı olunmalıdır siyasete....

Ve Bülent Ecevit...

"Elele Büyüttük Sevgiyi" isimli şiir kitabının önsözüne koyduğu sunuş yazısının bu bölümünü şu cümleyle bitiriyor: "...Siyaset adamı, Lao Tsu'nun iki bin beşyüz yıl önce öğütlediği gibi "işini bitirince çekilmesini bilmelidir..."

***

Dün kitabına bunları yazan şair Bülent Ecevit, bugün siyasetçi Bülent Ecevit olarak çok farklı düşünüyor. Siyasetçi Ecevit; Süleyman Demirel'in görev süresi bittiği halde ve Anayasa'da da "bir daha seçilemez..." yazdığı halde çekilmesin, cumhurbaşkanı kalsın diye özel çaba harcıyor. Mesut Yılmaz'ı diktatör parti başkanı olmaya devam etsin, partisinden Demirel'e karşı ses çıkmasın diye zorluyor. Ve Demirel'in, yeniden seçilmesini; devletin bütünlüğünü, ulusun birliğini, rejimin esenliğini ilgilendiren yaşamsal bir konu olarak görüyor.

Şair Ecevit; "Siyaset adamı işini bitirince çekilmedir..." diyor.

77 yaşında Süleyman Demirel...

76 yaşında Bülent Ecevit...

77 yaşında Necmetin Erbakan...

75 yaşında Recai Kutan...

101 yaşında Mesut ve Tansu...

Ne bitirilemez işmiş!

Ne yaşamsal konuymuş!

Susuyorlar!
Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesi, Kıyak Milletvekili Emeklilik Yasası diye isimlendirilen kanunu görüşüp, Anayasa'nın 10 ve 11. maddelerinde yazan eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı bularak iptal ettiler. Fakat bu iptalin, gerekçeli kararını yazıp, Resmi Gazete'de yayınlansın diye göndermediler. Bu kadar zaman geçti niçin yazmadılar gerekçeyi? Gerekçe yazılmadığı için milletvekili emeklileri iptal edilmiş, kanun dışı, geçersiz bir yasaya sığınarak kıyak emekli maaşlarını almaya devam ediyorlar. Bu kadar zaman içinde Anayasa Mahkemesi üyeleri, hiçbir kanun için mi gerekçeli karar yazmadılar? Yoksa pek çok gerekçeli karar yazdılar fakat bu kıyak emekliliği iptal eden kararların gerekçesini mi yazmayı geciktirdiler?

Niçin geciktirdiler?

17 gündür yazıyorum..

Susuyorlar.

Cevap vermiyorlar.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır