kapat

25.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Hesap günü
Özlem, 2 yılını kocasını öldürdüğü iddiasıyla hapiste geçirdi. Eşinin ailesi "katil" diyordu ona. Şimdi kendisine acı çektirenlerle hesaplaşacak...

Özlem Erbaş, polis memuru eşi Bayram Erbaş'ı eski sevgilisiyle birlikte öldürmekle suçlanıyordu. Her duruşmada "kazaydı" dedi ve eşini ne kadar çok sevdiğini anlattı.

Kulakları tırmalayan o ses, sadece bir kez duyuldu. Sadece bir kez... Odayı kaplayan kesif barut kokusu boğazını yaktı genç kızın. Kocası kanlar içinde yatıyordu.

Yardım gelmese oracıkta kocasıyla birlikte ölmeyi beklerdi belki de. Çok değil, sadece 1 hafta olmuştu hayatlarını birleştireli, mutluluk yoluna ilk adımı atalı. Daha doyamamıştılar ki birbirlerine... Ayrılığı hiç düşünmemişlerdi ki... Öyleyse birlikte gitmeliydiler ölüme de...

Ama öyle olmadı. Komşuları yaşam ve ölüm arasında sıkışıp kalan adamı hastaneye yetiştirdiler, hayat kurtaran beyaz meleklere teslim ettiler... Ve, o an savaş başladı. Polis memuru, amansız bir mücadeleye girişti, Azrail'le.

HASTANE NÖBETLERİ
Aradan 1.5 ay geçti. Eşinin başında nöbet tutan genç kız, artık hastanenin beyaz duvarlarındaki tüm çatlakları ezberlemişti. Her hemşirenin, her hastabakıcının adını biliyordu. Ama sevdiği adamın, o yatakta kıpırtısız yatışı onu çileden çıkartıyordu artık. Ne kadar süreceğini bilmeden bekliyor ve umudunu her geçen gün biraz daha tüketiyordu.

Bir sabahg enç adam aralayıverdi gözlerini aniden. Ona bakıyordu işte. Eskisi gibi seven gözlerle görüyordu onu. Kız, inanamadı yaşadıklarına. "Hayal görüyorum" dedi kendi kendine... Ama gerçekti gördükleri. Hayata dönmüştü biricik eşi...

Yaşadıkları birkaç gün ise rüya gibiydi. Sadece bakışlarıyla güç veriyorlardı birbirlerini. Adam, karısına "Dayan, iyileşeceğim" diyordu ışıldayan gözlerle. Kız da adama cevap veriyordu, mutluluktan ıslanan kirpikleriyle: "Sonuna kadar bekleyeceğim. Hiç pes etmeyeceğim."

Ama, ne zaman ki, ailesi genç polisi memurunu, o korkunç günü hatırlamaya zorladı, rüya kabusa dönüştü. Eline tutuşturulan birkaç parça kağıda "Beni karım vurdurdu" diye yazdı genç adam. Sonra da sözde katilini tarif etti: Esmer, bıyıklı, kıvırcık saçlı...

ACI GÜNLER BAŞLADI
Aylar boyunca başından ayrılmadan "Ne olur, ölmesin?" diye dua ettiği kocasıyla görüşemez olmuştu, genç kız... Hastane bahçesinde umutsuzca dolaşıp dururken girdi koluna resmi üniformalı polis memurları... "Gidiyoruz, cinayet zanlısıymışsın" dediler. Kulaklarına inanamıyordu genç kız... Oturtulduğu gri duvarlı odada öğrendi, "nasıl katil ilan edildiğini."

Eşinin ailesinin iddiası korkunçtu. Onlara göre, kocasını, eski aşkı öldürmüştü. Genç kız da eski sevgiliyi korumak uğruna yalan söylemişti herkese, kocasının başına gelenlerin kaza olduğunu anlatmıştı..

Çektiği acı yetmezmiş gibi, bir de yalancılıkla, bir de cinayete ortaklıkla mı suçlanacaktı? Bunu da mı görecekti gencecik yaşında? Bu sorular, dönüp duruyordu aklında. Ama içindeki umut yemyeşildi. Nasıl olsa kocası iyileşmeye başlamıştı, iyice kendine geldiği zaman söylerdi bütün doğruları. Anlatırdı cümle aleme, silahını temizlerken kazayla kendi kendini vurduğunu...

KOCASI ÖLDÜ
Ne yazık ki, umutları suya düştü genç kızın. Geleceğe dair tüm beklentileri, tüm hayalleri, tüm arzuları bir anda yokolup gitti. Çünkü yenilmişti eşi, kaybetmişti ölümle giriştiği kıyasıya savaşı... Belki de, sevdiğini başucunda göremediği için bulamamıştı kalbinde, gereken gücü...

Eşinin "gidişiyle" birlikte "Kocasının katiline yardım ve yataklık etmek" suçundan hakim karşısındaydı. Aylar sürdü cezaevi ile mahkeme arasındaki yolculuğu. Demir parmaklıkların ardından alınıp, demir parmaklıklı araçla jandarmaların arasında çıkartıldı adaletin huzuruna, defalarca...

Anlatmaya çalıştı doğruyu söylediğini... Ne başka sevgilisi vardı, ne ona yardım etmişti... Ne kocasını aldatmıştı, ne de onun ölümüne seyirci kalmıştı... O sadece seven bir kadındı. Anlayamadığı tek şey vardı şu dünyada... O da niçin acımasızca suçlandığıydı...

Mahkemenin karar gününde, ürkek adımlarla girdi salona. Artık herşey son bulacaktı. Ya özgürlüğüne kavuşacak, ya "o adi suçun" hükmünü giyecekti. En güzel yılları "tutuklu" geçecekti... Nefesini tutarak dinlemeye başladı hakimin sözlerini.

Anlayamadığı birkaç cümleden sonra "beraat" sözcüğünü duydu. "Beraat" aylardır hayalini kurduğu tek şeydi. Geceleri rüyasına giren özgürlüğün, aniden açılan kapısıydı. Masum olduğunun kabul edilmesiydi; herkesin önüne alnı açık çıkabilmesi için kesilmiş biletti.

Başını öne eğerek girdiği mahkeme salonundan, geleceğe bakarak çıktı genç kız. Artık korkmadan hesaplaşabilirdi, sevdiği insanı kaybetmenin, hayatta tek başına kalmanın acısı yetmezmiş gibi bir de yüzüne "katil" damgası vurmaya kalkışanlarla...

Bu kez o çalacaktı adaletin kapısını ve boş yere hapiste geçirdiği 2 yılın hesabını soracaktı...

PERİHAN YILDIZ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır