Özal'ın "Benim memurum işini bilir" vecizesi, ünlü işadamı Selim Edes'in amiyane deyişiyle yeni bir boyut kazanmıştı:
"Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk!.."
Rüşvet denilen belayı demek ki herkes normal kabul ediyor...
Sanki yasal bir alışveriş...
Arazi mafyacısı Ayvaz Korkmaz, polise, siyasetçiye ve savcıya rüşvet verdiğini, göğsünü gere gere anlatınca, mikrofonu okuyucularımız alıverdi:
"O da bir şey mi?" diye başladılar, sanki "2. bir iş kapısından" söz eder gibi:
Belediyeye gidiyoruz, parayı bastırmadan iş yaptıramıyoruz...
Maliyeye gidiyoruz, parayı bastırmadan bir imza alamıyoruz...
Polise düşüyoruz, üç beş kuruş attık mı, ne sorun kalıyor ne problem...
Trafikte, küçük bir harçlık verince, geç kardeşim, ayıbettin...
Özetle, Türkiye'de, parayı verince "yeşil" yanıyor, para yoksa devamlı "kırmızı!"
Mesleğin ne?.. Falanca yerde memurum!..
Tahsilin ne?.. Üniversite!..
Kazancın yetiyor mu?..
Yetmiyor ama rüşvet üzerine doktora yapıyorum...
Millet, rüşvet doktoru olmuş...
Bunun kökü de kazınamaz, devletin imza yetkisi asgariye inmedikçe...
Devlet-millet el ele rüşvet cephesinde...
Arada namuslu ve dürüstler eziliyor, vesselam!..
Köylüye kalırsa
Köylü bu yıl dayanmış patatese... Elde 5.5 milyon ton patates var, kimse yüzüne bakmıyor. Antalya ve havalisinde portakal bahnçeleri köklenip, yapsatçılara veriliyor.
Ege'de zeytinlikler, üzüm bağları gidiyor. Domates de bu kış sanki yer ile yeksan oldu. Çünkü kış domateslerini don vurmuş.
Ülkenin tarım politikasını, dev bir sanayi planı gibi ele almayıp, köylünün keyfine bırakırsan, ilerde şimdiki halimizi de belki arayacağız...
Banka hesaplarından otomatik olarak elektrik faturalarını ödeyen binlerce insanın başına gelene bakın?
Ocak ayı elektrik borcu bankadan yatırılmış ama Boğaziçi'nin bilgisayarlarında görünmüyor.
Şirket, şubatta herkese fatura gönderiyor:
Borcunu, gecikme faizi ile birlikte hemen yatır.
Bankaya koşup, havale belgesiyle vaziyete anlatmazsan, yandın...
Binlerce insan banka ve elektrik şirketi kuyruğunda...
Bu şirket, bilgisayar kullanmasını mı bilmiyor?..
Yoksa, bu unutkanlığın altında milyarlarca liralık bir kötü niyet mi yatıyor?.. Nedir?..
79'daki molla ihtilali, binlerce yıllık gelenekten süzülen İran'ı yıllarca geriye itti.
Ama hayat durmuyor ve ileriye akıyor.
Çağdaşlıktan, özgürlükten, demokrasiden ve yaşam lezzetlerinden vazgeçmek olanaksız...
Özbekistan'ın baş şehri Taşkent'teki İran büyükelçiliğinde önceki gün verilen bir davette, hem bayan gazetecilerin başı açık girmesine izin verildi hem de davetlilere Plasten Exclusive marka konyaklı çikolata ikram edildi.
Bunlar hep hayra işaret...
Karışmak gibi olmasın ama İran'ın Ankara büyükelçiliğindekiler de bu gibi hayata dönüş manevraları yapabilirler...
Korkmasınlar, Tahran'a haber vermeyiz!..