kapat

12.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Batman "bumerangı"...

Türkiye kadar "siyasi gündemi" sık ve an” değişikliklere tab” bir ülkeyi bulmak zordur. Kimisine göre, bu, ülkenin "dinamizmi"nin ifadesi; kimisine göre ise yorucu ve kaotik özelliklerinin yansıması.

Bize göre, "hukuksuzluk" göstergesi. Bir ülke ne kadar "dinamik" olursa olsun, eğer gerçekten "hukukun üstünlüğü"nün geçerli olduğu bir ülke ise, bu kadar sık ve an” siyas” gündem değişikliklerine uğraması mümkün değildir.

Zaten, sık ve an” siyas” gündem değişikliğinin bir anlamı, "sistem"in her an yeni bir "skandal" üretme kapasitesiyle ilgili olması. "Şeffaf" olmayan ve dolayısıyla devlet organlarının denetimsiz biçimde sık sık "hukuk dışına" çıktığı, Türkiye'ninki gibi "sistem"lerde her konjonktürel değişiklikte yeni bir skandal patlaması kaçınılmazdır.

Son "skandal"ımız, "Batman silahları" ile ilgili. Konunun neresine elinizi atsanız, keyf”lik ve hukuksuzluk sırıtıyor. Ve, hiçbir "hukuk devleti" uygulaması ile bağdaşması mümkün olmayacak biçimde, olan-biten "ulv”" amaçlarla izah edilmek isteniyor. Teröre karşı mücadele!...

Devletin valisi -o tarihteki Batman valisi- "özel birlikler" oluşturuyor. Bağlı bulunduğu olağanüstü hal valisinin kendisine tahsisat vermemesi üzerine, bizzat Başbakan'ın -o tarihte Tansu Çiller- onayı ile Bulgaristan'dan silah ithal edip, özel birlikler oluşturuyor. Ama övünmekten geri de kalmıyor. Kurduğu özel birliğin "iki saat içinde 115 PKK'lıyı yok etmesi"nden ötürü böbürleniyor. Ayrıca, yaptığı açıklamalar ile "hukuksuzluğu" daha da geniş bir çevreye yayıyor; yaptığı işlerden asker” otoritenin haberi bulunduğuna işaret edip, dönemin Jandarma Genel Komutanı'ndan övgü aldığını haber veriyor.

Dönemin Başbakanı ayrı bir âlem. "Hukuksuzluk" halini bir "meydan okuma" haline dönüştürerek ve "ulv” amaçlar"ın altına saklanarak şöyle konuşuyor:

"O dönem gün bittiğinde devletin bittiği dönemdi. Terörün en kanlı dönemiydi. Ben terörle mücadelede ne isteniyorsa verin, diye talimat verdim." Ve, işin "yasal sorumluluk" noktasında, bunu üzerinden şu sözcüklerle atıveriyor:

"Yasalara uygun olmak koşuluyla her şeyin yapılması talimatını verdiği doğrudur. Ama aşağılarda bir yolsuzluk, usulsüzlük yapılmışsa, her türlü belge, bilgi, yetki hükümetin elinde, soruştursunlar... Ama aşağıda yapılan bütün işleri ve işlemleri bilemem..."

Oysa, bilmek zorunda. Yürütmenin başındaki kişi olarak, yürütmenin tüm işlerinden sorumlu olan o. Fakat "hukuk nosyonu" olmadığı için, sorumluluğun nerede başlayıp, nerede bittiğini de bilmiyor. "Ben şunu söyledim" diyor, "Gereken yapılırken, hukuka uygun hareket edilsin... İnsan hakları ihlal edilmesin." Peki, "hukuk" ve "insan hakları"nın ne anlama geldiğine dair bir fikri var mı? Daha önemlisi, acaba, bunlara uyulup uyulmadığını izlemiş mi? İzlemiş ise ne sonuç almış.

Ortada feci bir tablo var. Devletin valisi, güvenlik politikasını "özelleştiriyor"; dönemin Başbakanı buna "kaynak" tahsis ediyor; fakat usulsüzlükleri üstlenmiyor. Bu arada, tahsis edilen kaynaklarla Bulgaristan'dan ithal edilen silahların bir bölümü kayıp. Bunların, Hizbullah'a gitmiş olmasından kuşkulanılıyor.

Kısa bir süre önce, gerek Genelkurmay, gerekse ardından MGK, Hizbullah ile devlet organları arasında irtibat kuran haberler ve yorumlara karşı öfkeli bildiriler yayımlamışlardı. Cumhurbaşkanı, bu konu açıldığında burnundan soluyordu. Şimdi, herbirinin kamuoyu önünde bir "özür" açıklaması yapmalarının gereği yok mu? Hukuk dışılık, bir "bumerang" gibi, döner dolaşır kaynağını vurur.

"Terörle mücadele için ne gerekiyorsa yapın" türü soyut ve hukuku esas almayan talimatlar, gün gelir, bugün olduğu gibi terörün yaygınlaşmasına yol açabilir. Batman valisinin "özel birliği", iki saat içinde 115 PKK'lı öldürecek kadar yaman. Peki, Alaeddin'in lâmbasından çıkartılan "terör devi" Hizbullah'ın yıllara yaydığı kurban sayısı kaç?

Bülent Ecevit, durumu "kaygı verici" ve "çok ciddi" bulduğunu söyledi. Görelim bakalım, nereye kadar gidecek...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır