kapat

12.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Savunma refleksli korkaklar..

Koskoca Murat Karayalçın'ın milyonlarca kişi önünde düştüğü duruma bakın..

Koskoca deyişim, koskoca bir Başbakan yardımcısı ve koskoca bir partinin genel başkanı olduğu için..

"Efendim benim haberim yoktu. İçişleri bakanlığı bizim partimizde olmadığı için haberimin olması mümkün değildi.."

Yani bunları dinlerken ağzımdan fırlayan nidayı buraya yazsam, kendime ayıp ederim..

Ertesi sabah bizim gazetenin birinci sayfasında koskoca bir fotoğraf.

Tansu Çiller oturuyor. Masada.. Masanın sağında zamanın Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş.. Solunda ayakta iki kişi var.. Zamanın Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan. Onun yanında da zamanın Batman valisi Salih Şarman..

Masanın solunda oturan mı?..

Murat Karayalçın.. Başbakan yardımcısı..

Batman'a da herhalde turistik ziyarete gitmiş olmalı..

"Haberim yok.."

Batman'da 1200 kişilik bir özel gurup kurulacak. Bunlara bilmem kaç milyon dolarlık silah ithal edilip dağıtılacak. Ve bütün bunlardan Başbakan yardımcısının haberi olmayacak.. Bu övünç değil utanç kaynağıdır Bay Karayalçın..

M. Ali Birand karşısında ezilip büzülüp ne alakası varsa, ikide birde "Biz sosyal demokratlar" deyişini araya sıkıştırarak, minicik, minnacık oldunuz.. Hem siz, hem partiniz niye siyasetten yok oldunuz şimdi daha iyi anlıyorum.

Bir refleksimiz var.. Bir savunma refleksimiz.. Her fırsatta yazıyorum..

"Yahu ne olmuş" diye soruyorsunuz, kimseyi itham dahi etmeden.. Olup biteni anlamak için..

"Vallahi haberim yok.."

Herkes üç maymun.. Görmem, duymam, söylemem..

Dün gene Sabah'ta okudum.. Yılmaz Güney yargıcı vurmuştu ya.. Soruşturma için anında olay yerine giden savcı anlatıyor.. Gazinoda kim varsa "Tuvaletteydim, haberim yok" demiş.. Topu topu iki tuvalet var, içerde olduğunu iddia eden yüz kişi.. Murat Karayalçın bu özürü de ileri süremez. Olay iki sene sürmüş. İki yıl hiç mi çıkmamış tuvaletten?..

Zamanın Batman Valisi Salih Şarman, günahını bilmem. Soruşturma bitince ortaya çıkar. Ama sevabını mertçe anlattı, herşeye sahiplenerek..

"Yollarında gezilemeyen, devlet otoritesinin yerini PKK'nın aldığı bir ilken Batman, iki yıl sonra Olağanüstü Hal Bölgesinden çıkarıldı. Bu ne demektir, yorumu size ait" dedi, bana çok taraflı, çok art niyetli gelen CNN spikerine..

"Biz burda ne itham ediyoruz, ne savunma alıyoruz" diyeceksin.. Senin her söylediğin suç isnadı iken.. Ama Vali'ye cevap hakkı tanımayacaksın. O sorular.. O tavır.. CNN'in tarafsızlığı ilk kez bu kadar açık sınıfta kaldı.. Tansu Çiller'in gazetesi Öncü ilk gün olayı manşetten verdi. Sonra onlara biri dedi ki, devrin başbakanı Tansu Çiller'dir.. Ertesi gün olay her gazetede büyürken Öncü'de satır yok.. Haberi unuttular.. Oysa ayni gün Tansu Çiller ekranlarda sosyal demokrat(!) Karayalçın'a mertlik dersi verdi..

"Evet.. İmzalar benimdir. Herkes herşeyi soruştursun.."

Kıyamet koparan medya da bir şeyi hiç unutmasın..

Devletin giremediği Batman, iki yıl içinde nasıl Olağanüstü hale bile gerek görmeyen bir vilayete döndü?..

"Yarın bu devlet için çalışacak adam bulamazsınız" diyenlerin anlatmak istediği bu işte..

Maydanoz'u bir de benden dinleyin.

Maydonoz Şovland'e ayaklarım hala gitmiyor.. Herkül'ü sizler için Yasemin ve İrem izledi. Yasemin yazdı.

***

Hıncal beyin bile dikkatini çekmiş ev hayatım.. "İrem'e nasıl vakit ayırabiliyormuşum" diye sordu.. İrem bir yana herşey bir yana.. Okulların tatil olmasıyla küçük kızıma da bir program yaptım. Şu ana kadar başta Bebişler, Asterisk, Küçük Deniz Kızı, Tarzan ve Herkül olmak üzere onun çeşitli yerlere götürdüm..

Çok sevdiğimiz abur cuburları yiyerek anne kız harika vakit geçiriyoruz. Tabii biraz işten de kaytararak.. En son kaytarmamızda Maydonoz'a gittik. Çünkü seansımız 14.00 tam işten kaybolacak zaman.. Patronumun Maydonoz hakkındaki görüşlerine katılmıyorum. Bu benim ikinci gidişim. David Copperfield'i izlemiştim. İlk günün geleneksel aksilikleri olabilir ama, görmüş olduğum Türkiye'de eşi benzeri olmayan bir çadır..

Pırıl pırıl, son derece zevkli yapılmış.. Daha adımımızı attığım andan itibaren İrem'in istekleri bitmedi. Önümüzden kuğular içinde kar topları geçiyor. Üzerine portakal sosu dökülüyor. Ne mümkün almak zorundayız..

Her taraf Herkül şovunun hediyelik eşyaları ile dolu.. Bilet parasından fazla harcadık..

Bana soraranız müzikli, İrem'in gözüyle sihirli sopa aldık bir tane..

Şimdi evde durmadan "Seni kedi yaptım, maymun yaptım" diye fır dönüyor. (Bu arada patronumu ne yaptı derseniz, vallahi ben birşey demedim, İrem tavşan yaptı.)

İçerisi çocuk cenneti.. Deprem bölgesinden gelenler, civardan turlarla gelenler..

Bir sürü çocuk nasıl şova eşlik ediyorlar anlatamam. Oradaki annelerle sohbet ediyoruz. Biletlerin pahalı olmasından şikayet ediyorlar. Böyle şovlar her zaman ülkemizi ziyaret etmiyor.

Büyüklerden matinelerde bile tam fiyat alabilirsiniz ama çocuklara ayni fiyat adil değil, özel indirim yapılması gerekiyor.

Çıkışta "Eve nasıl gideceğim" diye sorununuz yok. Her tarafa Maydonoz'un büyük otobüsleri hareket ediyor. Arabalara bindik ve evimizin yolunu tuttuk.

Bu hafta son.. Haydi çocuklar bu güzellikleri kaçırmasın.

İlhan Feyman!..
Bir muhteşem İlhan Feyman.. 71 yaşında böyle nefes.. Böyle güçlü dudaklar.. Bilir misiniz, nerdeyse 30 yıl vardı, İlhan Feyman'ın trompetini dinlemeyeli..

Bir latinler coşturuyor, bir İl silenziolar, derinlere daldırıyor.. Hele o, hele o Eddi Calvert'in ülkemizde herkes tarafından ezberlenen melodisi..

Bakın adını bile unuttum, ama her nota aklımda adeta.. Neden.. televizyonun olmadığı, gazetelerin Anadolu kasabalarına üç günde geldiği günlerde pazar akşamları radyonun başında toplanır, Spor ve Müzik dinlerdik, Sulhi Garan'dan.. Bu melodi ile açılır, bu melodi ile kapanırdı.

Bu melodi değil, sporun sinyaliydi o zamanlar, nasıl unuturum..

Yaşa be İlhan Feyman.. Nur ol..

Ben Bodrum'u sevmem.. Ama seni dinlemek için gelirim bak..

Kilisim benim!..
Sınıf arkadaşım Güner Özmen Kilis valisi.. "Ne zaman geleceksin memleketine" diye telefon eder durur.. Bende de sıla hasreti var. 1950'de çıkmışım "Ana" memleketimden. 50 yıldır uğramamışım..

Ama bak Güner, İstanbul'da bir Kilis keşfettim ki, hasretimi azaltıyor.

Kilisli tabii.. Her hafta sonu uğruyor, anneannemin yemeklerini nasıl keyifle yiyorum.. Ve de hemşerileri görerek..

Geçen hafta tam Oruk kebabıma saldırmaya hazırlanırken Alaattin Yavaşça ve ailesi girmez mi içeri.. Dr. Yavaşça.. Büyük bestakar, o zamanların en gözde ve de en efendi şarkıcısı.. sarılıp bir hasret giderdik..

Cumartesi, pazarları öğle vakti, küçük Kilisimiz var burda..

Can boğazdan geliyor ya..

Kilis de öyle geliyor işte..

Müceddere bile oluyor, her hafta eklenen sürprizler arasında..

Nerdeyse tadını unuttuğum katmeri 50 yıl sonra yemek nasıl bir duygu..

Yoo yoo Güner.. Kilisli Kilis özlemimi daha da katmerledi. Bu yakınlarda geliyorum..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır