kapat

04.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Mesut Yılmaz'ın dediğiyle, yaptığı

Geçen haftasonu Beyoğlu'nda Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde önemli bir toplantı vardı. Aralarında Murat Belge, Adalet Ağaoğlu, Ersin Salman, Ergün Cinmen, İbrahim Betil gibi isimlerin bulunduğu "Sivil Anayasa Girişimi" grubunun "Anayasamı İstiyorum" kampanyasını başlattığı basın toplantısı.

Sivil Anayasa Girişimi diyor ki "Anayasa hepimizin yaşamını yakından ilgilendirdiğine, gündelik yaşamımızdan geleceğimize her konuda Anayasa'nın sözü olduğuna göre Anayasa'yı devletin uygun gördüğü düzenlemeler olmaktan çıkarmak, bir toplum sözleşmesi haline getirmek gerekir. 21. Yüzyılda artık Türk toplumu kendi hayatını düzenleyecek kuralları kendisi tartışacak düzeye gelmiş olmalı."

Konuşmacıların "Devlet için mi Anayasa, toplum için mi Anayasa", "Devleti kutsallıktan kaldırıp, insanı kutsallığa oturtmak" çizgisinde dönen konuşmalarını dinledikten sonra onlara tek bir soru sordum; tüm konuşmalarında demokrasi ve insan haklarından söz eden Çevik Bir Paşa'ya da sorduğum soruyu; "Seçim Kanunu ve Partiler Kanunu değişmeden bu söylediklerinizi nasıl gerçekleştireceksiniz? Sizin anlattıklarınızla Yargıtay Başkanı Sami Selçuk ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın son söylemleri arasında pek fark yok. Ama Türk toplumunun asıl sorunu çelişkileri en uç noktada yaşamak. İşte Mesut Yılmaz onca sözden sonra sadece kendi plânlarını uygulamak uğruna demokrasiyi bir kez daha zedelemeyi göze alarak Anayasa'nın üç liderin keyfine göre değiştirilmesini kabul etmedi mi? Halkın 5+5 formülünü uygun görüp görmediği veya Cumhurbaşkanı'nın bir dönem daha kalmasını isteyip istemediğinin bir önemi var mı? Üç lider karar verince, grupları da sözlerinden çıkamayacağı için değişiklik yapılıverecek. Sonuç da TBMM'nin kararı olacak. Yani görünürde demokratik ama gerçekte asla değil. Bu durumu nasıl değiştireceksiniz?

ANAP 2000 Vizyonu
Bakın Mesut Yılmaz ANAP 2000 Vizyonu'nda ne diyor:

"Bugün dünyada güçlü bir demokrasiye sahip olmayan ülkelerin başarıya ulaşamayacakları açıkça ortaya çıkmıştır.

Anavatan olarak bizim safımız özgürlüklerin safıdır, demokrasi ve hukuk devleti safıdır. Biz sadece içi boşaltılmış, kağıt üzerinde bırakılmış bir Cumhuriyetle yetinemeyiz. Biz, vatandaşlık onurunu yaşatabilecek gerçek Cumhuriyetin peşinde olmalıyız.

Demokrasiye ihanet edenleri, demokrasi sonunda alaşağı eder."

Bunu söyledikten sonra Anayasanın tek bir maddesini, Cumhurbaşkanının süresini, onun istedği şekilde uzatmak için değiştirmeye kalkmak demokrasiye ihanet değil midir? Milletin, zaten özgür olmayan vekillerini, kapalı oylamayı bile değiştirerek liderlerinin isteği doğrultusunda oy vermeye zorlamak da demokrasiye ihanet değil midir?

Önce Partiler Yasası!
Bu konunun Cumhurbaşkanı Demirel'in şahsıyla hiçbir ilgisi yok. Konu bu ülkede demokrasi var mı yok mu?

Eğer varsa ve eğer liderler söyledikleri gibi demokrasi ve hukuk devletinden yana iseler önce vatandaşın hakkını versinler, onların seçip gönderdiği temsilcileri "gerçek temsilci" yapsınlar. Anayasa değişikliğinden önce şu Seçim ve Partiler Kanunlarındaki değişikliği yapıversinler. Ve bizi inandırsınlar. Özgür, demokrat bir ülkede yaşadığımıza inanalım. Bunu yapmadıkları takdirde söyledikleri her söz bize safsata geliyor, hikâye dinlemekten bıktık artık.

Hele "Biz beş Türk devleti onu istiyoruz" diyen Aliyev'in sözünün hükümeti etkilemesi, partilere karar değiştirtmesi inanılır gibi değil. Bizi onlar mı idare edecekler? Soralım bakalım Partiler Kanunu'nu değiştirmemize izin veriyorlar mı?

Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz ve "Demokratik" Sol Parti'nin başkanı Bülent Ecevit gelecek kuşakların da kendilerini sorgulayacağını unutmasınlar!

Sinema yazarları tartışmalı
Öldükten yıllar sonra Yılmaz Güney yeniden tartışılmaya başlandı. Yazmaya başlamadan önce düşündüm, acaba entellektüel ve yaşlarından dolayı da herşeyi herkesten iyi bilen ağabeylerimiz kızar mı diye ama ben onları kızdıracak bir şey yazmayacağım.

Söyleyeceğim şu; Yılmaz Güney bir sinema sanatçısıydı. Yaptığı bol silahlı, vurdulu, kırdılı, kabadayı filmleri dışında ne yaptığı birçok kimse tarafından bilinmiyor. Döneminin sol düşüncelerini aktif olarak açığa vuran bir kaç sanatçıdan biri olduğu için (ve bir de işlediği cinayetle) dikkati çekmiş, diğer ülkelerdeki sol grupların desteği ve yaşamını da orada sürdürmesiyle adını dışarda da bir miktar duyurması mümkün olmuştu.

O dönemde Türkiye'de kendisinden çok daha başarılı başka sinema sanatçıları da vardı. Yani bu "dahi"lik payesini hak etmek için ne yapmış olduğunu anlamak biraz güç. Ün kazanmış bir sinema sanatçısı olarak onun sanatını sinema eleştirmenleri ve tabii izleyicileri eleştirebilir.

Ama bunun dışında Yılmaz Güney, eşinin hazırlattığı bir belgeselle bütün toplumun hayranlığını kazanmış, bir kahraman, bir deha olarak tekrar empoze edilmeye çalışılıyorsa buna itiraz edecek insan sayısı az değildir sanıyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır