kapat

17.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Metro'ya rüşvet engeli
İşin içine bir "yetkili"nin istediği 15 bin altınlık rüşvet girmeseydi tünel iki ucundan uzatılıp Beyazıt ve Şişli'ye bağlanacaktı

TÜRKİYE'nin en eski toplu taşıma aracı, İstanbul'un ilk metrosu Tünel, bugün 125 yaşına basıyor. Evet; tam 125 yıldır İstanbullular'a hizmet veriyor. O dönemden kalan araçlar ortadan kaybolurken o hala önce buharlı, sonra elektrikli olarak karanlıktan aydınlığa, Karaköy'de adını verdiği semte yolcu taşımaya devam ediyor.

BABASI FRANSIZDI
1869 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a Henry Gawan adlı bir Fransız mühendis geldi. Bu mühendis, bir aylık tatilini geçirmek üzere geldiği İstanbul'da, Şark'ın bir pitoresk kentini daha iyi tanımak için durmadan geziyordu. Günlerden bir gün yolu Yüksekkaldırım'a düştü. Dik bir yokuşla karşılaşan Frasız "Aman Allahım bu nasıl yokuş böyle!" şeklinde şaşkınlığını belirtti.

Evet, o devirlerde binlerce İstanbullu yazın sıcağında ter dökerek, kışın ayazda karlar üzerinde patinaj ya da kar dansı yaparak soluk soluğa bu yokuşu çıkmaya çalışıyordu. Çünkü Karaköy'ü dönemin gözde eğlence merkezi Pera'ya bağlayan en kestirme yol burasıydı.

Mesleğine aşık bir insan olan Gawan, burada çelik halatla çekilen yeraltı treni yapmanın çok karlı ve faydalı bir iş olacağını düşündü. Tatilini uzatarak tam bir yıl süreyle bu konuda incelemeler yaptı. Tünelin başlangıç ve bitiş noktalarını içeren planlar hazırladı.

DIŞ SERMAYE
FRANSIZ mühendis Gawan ülkesine döndüğü zaman koltuğunun altında Tünel'in tüm planlarını içeren bir dosya taşıyordu. Bu projeyi ülkesine büyük ümitle sundu. Fakat, Fransızlar projeye ilgi göstermediler. Buna rağmen yılmayan genç mühendis bu kez aynı projeyi İngilizler'e sundu.

İngilizler bu projenin karlı olacağı görüşüne varıp hemen onayladılar. Böylece Tünel'in yapımını gerçekleştirecek 250 bin altın lira sermayeli "The Metropolitan Railway of Constantinople From Galata-Pera" şirketi kuruldu. İngiliz-Osmanlı ortaklığıyla kurulan şirket, dönemin Padişahı Sultan Abdülaziz'den tünel için gerekli imtiyazı aldıktan sonra hemen çalışmalarına başladı.

3 YILDA KAZILDI
O ZAMANLAR bugünkü gibi modern tünel kazma veya delme cihazları yoktu. Tünel, eski usul olan kazma-kürekle kazılacaktı. İşi başından beri yürüten Fransız mühendis Gawan bu iş için binlerce işçi tuttu.

Tarihler 30 Temmuz 1871 gösterirken Tünel'in yaşama gözlerini açması için ilk kazma vuruluyordu. İşçiler, tünelin kazılmasından dolayı çıkan toprağı Tepebaşı Bahçesi'nin bulunduğu yere ve Parmakkapı'ya döküyorlardı.

Kazı işlemi yaklaşık 3 yıl sürdü. İnşaat Aralık 1874 yılında tamamlanırken, tünelin ahşap vagonları getirilmişti. Ve yorucu bir çalışma ile bunlar da yerine konuldu.

BAŞTA KORKULDU
TÜNEL, 17 Ocak 1875 günü havagazı fenerleriyle aydınlatılmış Galata ve Pera İstasyonları'nda düzenlenen törenlerle, dualar arasında çalışmaya başladı. Bu arada Henry Gawan da düşlerini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğu içindeydi. İstanbullular artık yorulmadan Pera'ya çıkabilecek, ya da Pera'dan aşağı inebileceklerdi. Yol ücretleri de pahalı değildi. Birinci mevki 2, ikinci mevki 1 kuruştu.

O döneme göre her şey çok güzeldi. Fakat İstanbullular ilk zamanda Tünel'e ilgi göstermediler. Bunun tek nedeni "korku"ydu. İstanbullular yeraltında çalışan bu trene binmeye korkuyorlardı. "Ya bozulur, yerin dibinde kalırsa, ya toprak üstlerine çökerse" gibi endişeler duyuyorlardı. Tüm cesaretini toplayıp binenler ise, o ahşap vagonların zelzeleye tutulmuş gibi sallanması, titremesi, acayip sesler çıkarması yüzünden indikleri zaman korku tünelinden çıkmış gibi oluyorlardı.

Şirket, bu ilgisizlikten dolayı zarar edilmesin diye katarlara eklenen bir vagonla hayvan ve araba taşımaya başladı. Böylece Tünel'in ilk zamanlar müşterileri büyük ve küçükbaş hayvanlar oldu. Daha sonraları, Tünel'de insan taşımacılığında tehlike olmadığı ve dinen caiz olduğu yolunda, devrin Şeyhülislamı'ndan alınan bir fetva üzerine, Tünel'in yıldızı parlamaya başladı. Artık, Beyoğlu'na çıkmak kolaylaşmış ve bu nedenle Beyoğlu gün geçtikçe büyüyüp gelişmeye başlamıştı.

RÜŞVETİN YAPTIĞI
TÜNELİN 573 metre olan kısacık boyunu uzatma fikri ilk kez asrımızın başlarında gündeme geldi. Bir şirket, Beyazıt-Şişli tünelini yapmak için hükümete başvurmuştu. Hazırlanan plana göre Tünel, iki ucundan uzatılarak bu semtlere bağlanacaktı. Bu proje hükümet tarafından onaylandığı halde gerçekleştirilemedi. Bunun tek nedeni ise, bir yetkilinin proje sahibi şirketten rüşvet istemesiydi.

İmparatorluğun en buhranlı döneminde sadrazamlık yapan Mahmut Şevket Paşa'nın anılarında belirttiğine göne bu yetkili, şirketten tam 15 bin altın rüşvet istemişti. Proje sahibi Alman şirketi durumu derhal Alman Büyükelçisi'ne bildirmiş ve büyük bir skandal ortaya çıkmıştı. Bu olaydan sonra Almanlar, Türkiye'ye borç para vermeme kararı almışlardı. Ve böylece Beyazıt-Şişli Tüneli'nin yapımı suya düşmüştü.

BUHARDAN ELEKTRİĞE
TÜNEL, 1969'lu yıllara gelindiğinde şehir çoktan elektriğe kavuşmuş olmasına rağmen hala buharla çalışıyor, bu durum hem maliyeti etkiliyor, hem de müşteri sayısında azalma gözleniyordu. 4 Haziran 1969 tarihinde Tünel bakıma alınmak üzere kapatıldı.

Bu bakım süresince önce ahşap vagonlar değiştirildi, iki olan hat sayısı bire indirildi ve istasyonlar yeniden düzenlendi. Üç yıl süren bu çalışmalar sırasında, tünelin kemer kısmı dışında her şey yenilendi ve bu iş için toplam 33 milyon lira harcandı.

3 Kasım 1971 günü tekrar faaliyete geçen Tünel, 94 yılın yorgunluğunu yenilenerek üzerinden attı ve artık elektrikli olarak çalışmaya başladı. Bu, tünel için adeta yeniden doğuş oldu.

ALARM! Tünel'de adam var!
YILLARDIR yeraltında, karanlıktan aydınlığa bir kırkayak gibi gidip gelerek milyonlarca İstanbullu'yu taşıyan Tünel'in emektarlarından İsmail Hakkı Kutsal, yıllar önce bu satırların yazarına bir anısını şöyle anlatmıştı:

"Tünel'de şef olarak çalıştığım yıllardaydı. Tünelin içinde iki kişi görüldüğü söylenince alarma geçtik. Hemen seferi durdurduk. Tünelin içine girerek iki şahsı yakaladık. Ama ikisinde de bet beniz sararmış, konuşacak halleri kalmamıştı. Rüzgar gibi, yanlarından geçen katarlardan korunmak için duvarlara adeta yapışmışlar, canlarını böylelikle zor kurtarmışlardı. Biraz kendilerine gelmelerini bekledikten sonra tünelin içinde ne aradıklarını sordum. Ölümden kurtulmanın verdiği rahatlıkla 'Beyim biz buraya ilk defa geliyoruz. Kimse bize trene bineceğimizi söylemedi. Biz de tünelin içinden yürüyüp aşağı ineceğimizi sanıp yola koyulduk. Yolda treni görünce işi anladık' demezler mi?"

Tünel hakkında kısa bilgiler
TÜNEL'i işleten İngiliz şirketi bunu 1911 yılında kurulan Osmanlı Tünel Anonim Şirketi'ne devretmişti. 1 Mart 1939'da Tünel, zamanın hükümeti tarafından millileştirildi. Bütün tesisleriyle 175 bin liraya satın alınan Tünel, daha sonra çıkarılan özel bir yasayla İETT'ye devredildi.

UZUN faaliyeti süresince tünel kayış yokluğu, kayış kopması gibi nedenlerle zaman zaman kapatıldı. 1946'da da iki kez, toplam 4 ay süreyle kayış yokluğundan kapalı kaldı. 1961'de ray değişimi için 9 gün, 1962'de kayış kopma tehlikesi görüldüğünden 7 gün tatil edildi.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır