Kıyma makinesi yalanı
DP'lilere karşı korkunç bir karalama kampanyası başlatılmıştı. Tabii iddiaların hiçbiri kanıtlanamadı Tam 12 uçak dolusu altınla kaçıyorlarmış. Muhalifleri öldürüp hayvan yemi yapıyorlarmış. Sürüyle saçmalık!
ŞİMDİ 27 Mayıs gününden itibaren oynanan tiyatronun perdesini açıyorum. Bu oyunu ibret ve hayretle seyredeceğinize inanıyorum. İşte bir örnek: 27 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de dağıtılan sıkıyönetim bildirisi
ESKİŞEHİR ÖRFİ İDAREKUMANDANLIĞI TEBLİĞİ
Ankara'da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celal Bayar Askeri Kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir.
Eskişehir'de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır.
Dikkat! Dikkat! Dikkat!
Vatanseverliğinize hitap ediyoruz. DP il, ilçe ve bucak başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif edilmelerini ve askeri kuvvetler gelinceye kadar salınmamalarını rica ederim.... (İmza) Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe
MİLLİ BİRLİKÇİ'LERİN İFTİRASI
Hiçbir DP'li yurtdışına kaçmadı. Kaçmaya teşebbüs dahi etmedi. Bu iddiayı doğrulayan ne bir delil, ne bir emare vardır. Düpedüz yalandır, iftiradır.
Milli Birlik Komitesi'nin 3 Haziran 1960 tarihli tebliğine ne demeli:
"Cinayetleri yapanların kendi suçlarını örtmek ve cesetleri yok etmek için akla ve hayale gelmeyecek canavarca tedbirlere başvurdukları anlaşılmaktadır. Şehitlerin gizli yerlere gömüldükleri, ıssız yerlerdeki kuyulara atıldıkları, bir kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bir kısmının hayvan yemi yapılan makinelerde kıyılarak toz haline getirildiği hakkında korkunç haberler alınmaktadır. Aramalara dikkat ve hassasiyetle devam edilmektedir. Korkunç bir vahşetle işlenen bu cinayetler er geç mutlaka meydana çıkarılacak ve sayın umum” efkarın ittilâına arz edilecektir. Cinayetlerin kısa zamanda meydana çıkarılması ve canilerinin ele geçirilmesi için sayın talebe velilerinin ve sayın halkımızın resmi makamlara ve üniversite tahkik heyetlerine yardımcı olmalarını rica ederiz." (4 Haziran tarihli gazetelerde yayınlanan bu bildiri sonradan 7 Temmuz 1960 tarihli Resmi Gazeteye de konmuştur.)
Bu bayağının adisi kepazelik ve rezalet hakkında ne söylenebilir ki?
MUHTEREM ZAT MENDERES
8 Haziran 1960 günü Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel resmen ve alenen şunları söylüyordu: "Bizim yıktığımız insanlar çok mücrimdir. Tarihte bunlar kadar mücrim insan yoktur. Belki Neronlar bunlar seviyesine ulaşabilirler. Bu adamlar, ordumuzun irfan kaynağı biricik Harbiyemizi ve burada yurt aşkıyla yanan bin 500 kişilik masum çocukları, vatansever evlatlarımızı kurşuna dizmeyi, toptan imha etmeyi tasavvur etmiş insanlardır. Bu bir rivayet değildir, bunun delilleri vardır."
Aynı Gürsel darbeden 24 gün önce Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e yazdığı mektubun 1. maddesinde Adnan Menderes hakkında bakınız ne diyor: "Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmelidir."
KARAR ÇOKTAN VERİLDİ
Aynı Gürsel 3 Mayıs'ta böylesine övdüğü Menderes'i, Neronlar ve dünyada emsali görülmemiş mücrimler arasına sokabilmek zekâsına sahip olduğunu gösterebiliyordu.
Bayar ve Menderes'in halkın gözünden düşürmek için açtıkları Bebek davasına, köpek davasına, cımbız davasına millet gülüyordu. Hepsi fiyaskoydu. Bu yüzden sertlikleri gün geçtikçe artıyordu. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın endişesine 27 Mayısçı General Cemal Madanoğlu, "Endişeye mahal olmadığını," söylüyor ve ilave ediyordu: "Divan onayladığımız kararı verecektir."
Divan da onayladıkları kararı vermişti: İdamlars ve zindanlar. Anlaşılmıştı ki kararlar gerçekten sümenin altındaydı.
Demokrat Parti'nin kapanışı bir "Hile-i Şer'iye"nin eseridir. Trabzon Barosu'na mensup DP'ye kayıtlı bir avukatın gayretkeşliğinin sonucudur. Bu avukat, DP'nin genel kongresini yapmamış olması sebebiyle Ankara 4. Asli Hukuk Mahkemesi'ne partinin feshi için dava açmıştır. Ve sonunda mahkeme DP'nin feshine mallarının hazineye intikaline karar vermiştir.
DP'NİN DEVAMI VAR MI?
DP'liler bunun üzerine avukatı Baro'ya şikayet etmişlerdi. Avukat, her bir karar üst derecelerden geçerek kesinleşmek suretiyle cezalandırılmış ve böylece fesih kararı için "iade-i muhakeme" yolu açılmıştır.
Ben belgeleyerek "DP kapatılmamıştır" başlığı ile Zafer gazetesinde yazmaya başlamıştım. Yazı serisi epey gürültü kopartmıştı.
Bir gün, o zaman Gümüşhane Senatörü olan eski DP miletvekili Halit Zarbun abimiz bana geldi. "Seni Celal Bayar istiyor. Ben Kayseri'ye kendisini ziyarete gittim; seni çağırıyor," dedi. Antalya milletvekili Ömer Erken de aynı şeyleri söyledi.
Kayseri Cezaevi'ne gittim. Rahmetli Bayar, biraz sonra odaya girdi. Muhteşemdi. Giyimiyle, kuşamıyla, yürüyüşüyle, tavrıyla, tarzıyla "Ben Cumhurbaşkanıyım" diyordu. Bir ihtişam abidesiydi. Elimi sıktı, hatırımı sordu. "Ben size dargınım," dedi.
"Niçin efendim," diye sordum. "Beni siz müdafaa etmediniz, onun için," dedi ve gülümsedi. Sonra devam etti:
BAYAR'IN VASİYETİ
"Zafer Gazetesi'ndeki yazınızı takip ediyorum. Anlıyorum ki iade-i muhakeme sebeplerinin tamamı var. Bir müracaat vuku bulursa karar hükümsüz hale gelebilir. Bunun böyle olmasını arzu etmem. Çünkü DP, mazinin malı olmuştur. Artık tarihin içindedir. Böylece kalmalıdır. Tarih hükmünü vermelidir. Sizden bu yazıyı hemen durdurmanızı istiyorum."
"Başüstüne efendim," dedim ve yanından ayrıldım. Gazeteyi arayıp diziyi durdurdum.
Ne yazık ki 3821 sayılı kanundan yararlanılarak DP yeniden açılmak istenmiştir. Rahmetli Bayar'ın direktifleri dışında hareket edilmiştir.
Bugün "DP'nin devamıyız" diyenlerin ise DP ile uzaktan yakından ilgileri yoktur. Bana göre bugünkü durum şudur:
Solcusu sağcı olmuş, sağcısı solcu olmuş
Biri diğerine mutlaka kolcu olmuş
Hangi el hangi cepte pek belli değil ama
Kırat süvarileri şimdi faytoncu olmuş
Güleriz ağlanacak halimize
BUNCA acıklı olaydan sonra sizlere belki de yaşlı kuşağın bile hatırlamadığı bir olayı anlatmak istiyorum. Bu olay tam bir komedidir.
Ulus Gazetesi'nin birinci sayfasının tam ortasında şöyle bir haber çıktı:
"LİMA SUTRA isimli gayri müslim bir vatandaş iktidar tarafından öldürülerek kıyma makinesinde de çekilmiştir." Haberin meâli buydu...
Muzip bir vatandaş gazeteye bunları yazan bir mektup yollamış; Ulus da bunu haber diye yayınlamıştı. Şimdi komediye gelelim. Önce Lima Sutra adını tersinden bir okuyalım: AMİL ARTUS. Amil Artus kim? 27 Mayıs'ın Devlet ve Adalet Bakanı. Vatandaş kıyma makineleri masalı ile işte böyle alay ediyordu.
YARIN
Menderes neden Yenice yerine Birinci içmeye başlamıştı?
Son görüşmemizde rahmetli Adnan Bey bana neler söylemişti?
İntihara kalkıştığı iddiası nasıl bir uydurma olabilir?
TALAT ASAL'IN YAZI DİZİSİ-9
|