kapat

08.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Kadınsı bir toplumuz!

Toyut Yayınevi tarafından yanınlanan Schrödinger'in Kedisi dizinin birinci kitabı Kâbus, öyle kısa zamanda okunup bitirelecek bir kitap değil. Kendinizi vermeniz ve altını çize çize okumanız gerekiyor. Sayfalar ilerledikçe ise allak bullak oluyorsunuz.

Alatlı'nın daha önceki kitaplarında olduğu gibi günümüz Türkiye'sinin bir fotoğrafı konuluyor önünüze. Çok iyi bildiğiniz, içinde yaşadığınız, sorunlarına çözümler bulmaya çalıştığınız Türkiye...

İşte yazar kitabında bu kadınsı Türkiye'nin avantaj ve dezavantajlarını ortaya koyuyor. Kadınsı toplumun bütün dünya için hayırlı olduğuna, ancak toplumların çoğu erkeksi olduğunda pek işe yaramadığına dikkat çekiyor ve nedenlerini anlatıyor.

Türk erkeğinin "ana bağımlı bir erkek" olduğunu söylüyor. Kollektif anneler dediğimiz anne, anneanne, teyze, abla yani birden fazla anne tarafından büyütülüyor ve yetiştiriliyor Türk çocukları. Büyüyüp, evlenip, evden gidinceye kadar.

İnsan yavrusunun, kendisini annesinden ayrıştırması, kendi bilincini toplayabilmesi için belli bir zamana ihtiyacı var. Dokuz-on aylıktan itibaren taklit etmeye başlar, yavaş yavaş anneden ayrışır, sonra tamamen kopar.

Uluslararası sembolizmada anne; doğa, toprak, içinden çıkaran demektir. Dolayısıyla kız veya erkek, doğan çocuğun hep bir ikilemi vardır; hem anneye saklanıp kalmak, hem de çıkıp bağımsızlığı ilan etmek ister. Bağımsızlığı ilan etmeyi istemek, "bir de kendi gözümden dünyayı yeniden oluşturayım" demektir. Bu, anneden kopmak anlamına gelir.

Alev Alatlı, Türkiye'de gerek kızların gerekse erkek çocukların anneden bir türlü kopamadığını ve yetişkin insan olamadığını belirtiyor. Kızları bir kenara bırakıp erkeklere baktığımızda, maço tavırlı, kadına değer vermeyen diye isyan ettiğimiz erkeklerin aslında anneci ve kadıncı bir erkek olduğunu gördüğümüzü söylüyor. Kendi başına olmak istemeyen, evi-ocağı terkedip gitmeyen bir erkek. Üstelik bundan memnun da değil, bu yüzden hep sorun çıkarıyor. Çünkü onu dürten erkeksi ögeleri de var.

O zaman şu soruyu soruyor Alatlı: "Maçoluk olarak gördüğümüz, aslında annesinden kurtulmak isteyen erkeğin ona duyduğu öfkeyi kadına yansıtması demek. Dolayısıyla gördüğümüz güçlü, sert bir erkek mi, yoksa 'ben çok yalnızım' diye ağlayan bir çocuk mu? Hangisi?"


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır