kapat

22.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ABDURRAHMAN YILDIRIM(yildirim@sabah.com.tr )


Uzlaşalım, kurtulalım

TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Kurulu Başkanı Korkmaz İlkorur Türkiye'nin temel sorunlarını aşmak için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç duyduğunu belirtti

TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Korkmaz İlkorur, Türkiye'de uygulanan mali istikrar programlarının sürekli başarısız olmasını tek bir nedene bağladı: Toplumsal uzlaşma eksikliği. İlkorur en başta devletin kendisinin istikrar programlarını deldiğini de belirterek toplumsal uzlaşmanın sağlanacağı adres olarak da Ekonomik Sosyal Konsey'i gösterdi.

IMF ile stand-by anlaşması ekonomiye ve mali piyasalara ne getirecek?
Mali piyasalarda kalıcı önlemlere ve rakamlara dayalı, bilimsel bir iyimserlik yok. İyimserlik beklentiye ve dolayısıyla psikolojiye dayalı. Bu iyimserliğin bilimsel bir tabanı olmadığını ifade etmek hoş değil. Ancak Türk ekonomisi Asya krizi ile beraber tedrici bir kötüleşmeye doğru gitti. Dolayısıyla beklentiler artık bu kötüleşmenin durması, hatta ekonominin tekrardan yukarıya doğru çıkışını gösteriyor. Dolayısıyla iyimserliği, rakamsal bir analizden çok ekonomimizde bir takım şeylerin değişmesi gereğinin bir ifadesi olarak görüyorum. Bir IMF stand-by anlaşmasının Türkiye'ye pembe ufuklar veya bir pembe dünya yaratmayacağı özellikle kısa vadede kesin. Bilakis beraberinde bir takım sıkıntıları getirmesi gayet mümkün. Çünkü her istikrar programı başlangıçta ekonomide daralmayı beraberinde getirir. Bizim bütçemize baktığınız zaman zaten daralmayı görüyoruz. Dolayısıyla mutlaka rakamsal olarak bazı kısıtlamalar olacak. Ama nihai çıkış açısından Türkiye'nin mutlaka bu kısa vadeli daralmayı yaşaması gerekiyor.

Anlaşma sonucu ekonomi büyüyecek mi, yoksa küçülmeye devam mı edecek?
Bugün Ankara'da bir taraftan IMF ile görüşülüyor, bir taraftan da bütçe konuşuluyor. Bütçede rakamlara ve IMF ile konuşulanlara baktığınız zaman, esasında birbiriyle çelişkili olan hususları görüyorsunuz. Bir defa bütçenin kendi içinde bir takım çelişkileri var. Bir yandan büyüme var, bir yandan istikrar hedeflenmiş. IMF ile imzalanacak bir stand-by'ın getireceği istikrar ekonomiyi daraltma unsurları içeriyor. Bu ikisi birden çıplak bakışla baktığınız zaman birbiriyle çelişkili hususlar.

Olayın diğer bir tarafında gerek vergi, gerek özelleştirme gelirlerdeki artış oldukça iddialı. Buna karşılık devletin harcama tarafında yapacağı fazla birşey yok. Bilakis harcamalar epeyce yükselmiş vaziyette.

Rakamlar bir noktada, Türkiye gibi 20 seneden beri yaşanan yüksek enflasyondan dolayı, artık ifade etmesi gereken anlamı ifade edemiyor. Rakamlar çok çarpık vaziyette. Bütçede ve hedeflerde çelişen taraflar var ama hakikatten Türkiye'nin şu anda çok fazla rakam konuşacağı bir dönem değil. Önemli olan doğrultu, bütçede büyümeyi yüzde 5.5 yapmanızda değil. Türkiye büyümede hep enflasyon trenine binerek gitti. Şimdi bunu değiştirmenin zamanı geldi ve doğrultu zaten bunu söylüyor. Yani önemli olan bütçe açığı vermeden de büyüyebilmek. Dolayısı ile 5.5 olmaz da yüzde 3.5 olur. Ülkenin tüm kesimleri, bütün bu bütçe ve IMF hadisesinde rakam ve rakamların içindeki çelişkileri konuşmaktan çok doğrultuyu konuşursa daha faydalı sonuçlar elde ederiz. Biz esasında mesajımızı orada vermek istiyoruz. Yani önemli olan doğrultuyu tuturmaktır.

Doğrultu nedir?
Türkiye dünyada yüksek enflasyonla bu kadar uzun süre yaşayan tek ülke haline gelmiştir. Afrikalı dostlarımızı gücendirmenin hiçbir anlamı yok, ama Türkiye malesef bugün hakikaten yaşadığı bu enflasyonla Afrika liglerinde oynamaktadır.

Türkiye gerektiği kadar yabancı sermayeyi neden çekemiyor? Enflasyon bu konuda ne kadar etkili?

Türkiye'nin şu anda yabancı sermaye çekmede en büyük rakipleri Doğu Avrupa ülkeleri. Böyle gidersek çok yakında inanın "abilik" yapmayı tasarladığımız Türki Cumhuriyetleri de bize rakip olacaklardır. Türkiye'ye yabancı sermayeye veya fon getirecek olan kişilere sorduğunuzda, "Türkiye bizim için önemli değil, Türkiye'nin bizde önceliği şu anda çok arka sıralarda" diyorlar. "Peki önceliğiniz nerede?" diye sorulduğunda 10 yıl evelin komünist ülkeleri olan özellikle Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Slovenya hatta yakında Bulgaristan ve Romanya diyorlar. Bu çok acı bir tablo. Türkiye'ye kalıcı sermaye gelmiyor. Bırakın kalıcı sermayeyi herkesin sıcak para olarak nitelendirdiği kısa vadeli sermaye bile gelmiyor. Dolayısıyla Türkiye bu enflasyonu mutlaka düşürmek zorunda.

Türkiye enflasyonla mücadeleyi neden başaramadı?
Beceriksizliğin bir tek nedeni var. Toplumsal uzlaşma yok. Türkiye'nin istikrar programı uygulamaları hep delinmiştir. Toplumun bir takım kesimleri tarafından delinmiştir, devletin ta kendisi tarafından delinmiştir. Şunu açıkça söyleyeyim; Türkiye bütçesini konuşurken bütçede en az konuşulan hadise devletin kendi harcamaları. Kimse bunun üzerinde durmuyor. Devletin birazcık da o tarafa bakması lazım. Gider tarafında da Türkiye birşey yapmıyor. Türkiye'nin geçmiş 20 senelik istikrar arayışlarına bakın. Toplumun bir kesimi mutlaka bir yerde o tedbirler manzumesini bozmaya kalkmıştır. Birisi bozunca arkası geliyor.

Toplumun tüm kesimlerini bu tedbirler manzumesine uymaya ikna etmek gerekli. Başta devlet uyacak. Çalışan sayısını donduracak. Maaş artışını ona göre yapacak, başka harcamalarını kontrol edecek.

Peki konsensüsü sağlamada hükümete düşen görev nedir?
Esasında bir enflasyonla mücadele programı özellikle kısa vadede topluma bütün katmanlara ağır yükler getirecek. Burada devlete düşen çok önemli bir rol var. Devlet tedbirler manzumesini hem delmeyecek hem de bunun gereklerini yerine getirecek. Bir de istikrar programının yaratacağı yüklerin topluma adil bir şekilde dağılımını sağlayacak ki, toplumsal uzlaşma sağlanabilsin. Arjantin'e Brezilya'ya nereye bakarsanız bakın, enflasyonla mücadele programlarında toplumun kesimleri arasındaki konsensüs belirleyicidir. Türkiye'nin en büyük problemi budur. Toplumsal uzlaşma sağlayarak istikrar tedbirlerini A'sından Z'sine kadar uygulamak, sonuç almak ve kalıcı kılmak, kesinlikle toplumsal uzlaşmayı gerektirir.

Bu konuda devletten ne bekliyorsunuz?
Biz herşeyden evvel bütün kesimleri ile toplumun bu beladan ve ayıptan kurtulması için, devletin adil davranmasını bekliyor ve üzerimizi düşeni yapacağımızı söylüyoruz. Çünkü Türkiye giderek zemin kaybediyor, Clinton'ın gidip mecliste konuşması bir takım mesajlar vermesi önemlidir. Türkiye zemin kazanacağı dönemde bu enflasyon belası yüzünden zemin kaybediyor maalesef. Bu beceriksizliğiyle Türkiye, dünyanın güldüğü bir ülke haline gelmiştir. Bunu 1980'lerden itibaren yaşıyoruz. Ülkenin nasıl zaman zaman saygınlık kazandığını, saygınlığını nasıl kaybettiğini görüyoruz.

Hükümet mesajını verdi
Geçmişte uygulanan istikrar programlarında çoğunlukla çalışanlardan fedakarlık istendi. Ancak şimdiye kadar paketlerden başarı çıkmadı. Şimdi çalışan kesim niye böyle bir pakete inansın, fedakarlığa razı olsun?

Enflasyon parasal bir hadise. Ancak beklentiler de enflasyonun kalıcılığını sağlıyor. Yani Türkiye malesef 20 yılık enflasyon tarihi ile herşeyden evvel beklentileri yıkmak mecburiyetinde. Herkes enflasyondan üzerine düşen yükü almayı kabullenecekse o zaman işçi de üzerine düşen yükü kabullenecektir. Devlet kendi memuruna çok az zam vererek esasında beklentisi konusunda topluma çok önemli bir mesaj gönderdi. Biz de bu konuda üzerimize düşen yükü omuzlamaya hazırız.

Başarı sıkıntıya girince uzlaşmak
Sizce toplumsal uzlaşma nerede ve nasıl sağlanabilir?

Toplumsal uzlaşma böyle bu memlekette Ekonomik Sosyal Konsey'de sağlanır. Eğer bu çalışmıyorsa o zaman istikrar konseyi kursunlar. Yani herkes bilmeli ki, atılan imzaların altında bu ülkenin menfati vardır, kişisel menfaatler bunun dışında kalacaktır. Ekonomik Sosyal Konsey'e inanmıyorlarsa o zaman istikrar konseyi kurarlar ama bu uzlaşmayı sağlarlar. Çünkü mutluluk sürecinde, uzlaşmayı sağlamak çok kolay. Ama sıkıntıda çok zor. Enflasyonist ortamda sahte bir mutluluk var. Herkes enflasyondan pay alıyor. Şu veya bu şekilde herkes uzlaşıyor. Ama iş sıkıntıya girince uzlaşmak zor ve esas zor olan hadise bu uzlaşmayı yapabilmek.

Yani uzlaşalım da kurtulalım mı?

Evet, bu ayıptan kurtulalım.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır