Havalanına gidip gelirken, ne zamandır dikkatimi çekiyordu, CNR Fuarcılık'ın bulunduğu alanda üç tepeli dev bir çadır yapılıyor. Bir keresinde "Nedir bu?" diye sormuştum. "Maydanoz çadırı" dediler. Şaşırıyor insan tabii, sonra anladım, Maydanoz firma ismi, radyosu var, restoranı var, bu çadır da konser ve gösteriler için yapılıyormuş. Asıl adı Maydanoz Showland'mış. Hani günlerdir merakle beklenen David Copperfield var ya, işte orada gösteri yapacak.
Dışarıdan bakınca sıradan bir çadır gibi görünüyor, geçenlerde oto fuarına gitmiştim, iyice yakından bakınca müthiş bir şey olduğu anlaşılıyor. Yüzlerce kişi çalışıyordu, merak edip içine girdim.
İnanılmaz bir yer, hiç aklıma gelmezdi bir çadırın içinin böyle olacağı. Çadırın bir ucunda, bugüne kadar gördüğüm en büyük ve en derin sahne yer alıyor. Tribünler yerden başlıyor ve neredeyse çadırın tepesine kadar anfitheatr gibi yükseliyor, tam beş bin beşyüz kişilik oturma yeri var.
Sordum, 8 bin metrekare kapalı alan olduğunu söylediler. Yükselen koltukların altlarına stüdyolar, soyunma odaları, ofisler yapılmış. Giriş, koltukların bulunduğu bölümün tam arkasında, orası da çok ferah ve güzel.
Çadırın tamamı "ses düzeni" için izole edilmiş, içerdeki havayı sürekli aynı ısıda ve tertemiz tutan bir sistem kurulmuş, acil durumlar için dev çıkış bölümleri ayrılmış.
Kısacası görülmeye değer bir yer çıkmış ortaya. "Kim yaptı bunu?" diye sordum. Reysaş Holding'miş, Başkanı Yalçın Çevikel, daha önceden tanımıyorum, Ankara'lı bir işadamıymış. Son günlerde özellikle ekonomi dergilerinde röportajları yayınlanıyor. Asıl işleri taşımacılık.
O da ilginç, anlatayım, TIR taşımacılığının gözde olduğu günlerde Yalçın Çevikel herkes gibi normal kamyon alacağına gitmiş "otomobil fabrikalarından bayilere otomobil taşıyan kamyonlardan" almış. O sıralar nakliyeciliğe başlayan pekçok firma sonra batarken, Reysaş hep ayakta kalmış, çünkü bu işi onlardan başka yapan yokmuş. Şu anda galiba bütün otomobil fabrikalarının otomobillerini Reysaş taşıyormuş.
Bir girişimcinin İstanbul'a böyle bir eser kazandırması ve burada dünya çapında kültür ve sanat gösterilerinin sergilenecek olması insanı heyecanlandırıyor.
Uçak Türkiye'ye iniyor. Yolcular boşalıyor ve kendilerini terminale bindirecek otobüse biniyorlar. Fransız ekip ise apronda toplu halde beklemeye başlıyor. Tam bu sırada bir VİP otobüsü geliyor. Yolcular aralarında "Bravo, geçen sefer kurtarma ekiplerini karşılayan bile olmamıştı, şimdi VİP hizmeti veriliyor" diye konuşuyorlar.
Ama bir kaç saniye sonra herkesin suratı asılıyor, çünkü gelen VİP otobüsü kurtarma ekibini değil de, ünlü bir müteahhit ile yanındaki iki arkadaşını alıp gidiyor. Kurtarma ekibi ise beklemeye devam ediyor.
Bu olayı anlatan okurum "Yüreğim neye yanıyor biliyor musunuz, bir işadamının VİP'ten geçmesinden bana ne, ama kurtarma ekibi beklerken, yaptığı evler depremde yıkılan bir işadamının kasıla kasıla VİP'e gitmesi insanın kanına dokunuyor" dedi.