kapat

22.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Dinozorlarımıza sahip çıkalım
Şu arzuyu hep duyuyoruz: "Dinozorlar gitsin yerlerine gençler gelsin." Ancak bu vefasızlık anlamına gelmemeli

Siyasi çınar onlar. Şimdi köşelerinde. Geçmişe yönelik paha biçilemez anıları, zenginlikleri, birikimleri ile tribündeki yerlerini alıp adım adım "Çırak siyasetçileri" izliyorlar. Kimi zaman eleştirip, kimi zaman da iç çekerek "Şimdi biz olacaktır" diyerek hayıflanıyorlar. Bu ne hafıza, bu ne birikim... Şaşırmamaya olanak yok.

Hele Dr. Sadettin Bilgiç. Dün gibi anımsıyor yakın siyasi tarihimizi. Bir eğitmen, bir öğretmen, bilim dalı başkanı gibi anlatıyor. Döneminin zehir hafiyesi Faruk Sükan, anlattıkça açılıyor. Rahatsızlığını göz önüne alarak yormamak için aldığımız 10 dakikalık randevu üç saate uzuyor. Ağzımız açık dinliyoruz.

Ya Vefa Poyraz... Tam bir İstanbul Beyefendisi. Çiftehavuzlar'daki evinde tek başına. Saygılı ve saygın. Ziyaretimiz için hazırlanmış, çay demlemiş, bisküvileri hazırlamış. Ellerinin titremesine aldırmadan, yardım istemeden servis yaparken adeta bir nezaket dersi veriyor.

Demokrat Parti ve CHP'nin en ateşli olduğu dönemlerde herkese muhalefet yapan dönemin 3'üncü partisi CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) Genel Başkanı Osman Bölükbaşı'nı epeydir gören var mı? "Ce ka me pe" denildiği zaman akla gelen, bir hitabet ustası Osman Bölükbaşı 90'lı yaşlarını yaşarken hala dinç ve dik. Ama tek başına. Zaman zaman Cumhurbaşkanlığı davetlerine katılıyor elindeki bastonu ile... Kimi zaman da Tunalı Hilmi Caddesi'nde görülüyor. Ama genellikle oğlu Hariciyeci Lizbon Büyükelçisi Deniz Bölükbaşı'nın Kavaklıdere'deki evinden çıkmıyor. Yemekleri siyasilerin uğrak yeri RV restorandan geliyor. Ve hala sinirli, gergin, sert ve prensipli. Asla prensiplerinden taviz vermiyor. Siyasetimizin bu ünlü çınarlarını dolaştık tek tek. Yakın tarihimizi konuştuk. Bir dönem yanlarına yaklaşılamıyan bu çınarlar 90'lı yaşlara merdiven dayarken hala görkemli. Konu siyaset olunca ne yaşlılık, ne hastalık düşünüyorlar ve oturdukları koltukta heybetleşerek, eski dinamik günlerine dönüyorlar. Koca Reis Sadettin Bilgiç sigarasını yakıp dumanını üflerken, Süleyman Demirel ismi geçince hala sinirleniyor.

Sadettin Bilgiç: Değiştiklerine inanmıyorum
Adalet Partisi'nin çınarı "Koca Reis" ünvanlı Dr. Sadettin Bilgiç'in İstanbul Göztepe'deki evindeyiz. Damadı vefat etmiş. Yasta. Torunlarıyla birlikte. Hala Reis. Tam 80 yaşında ama hafızasından, zekasından gram yitirmemiş. 1962 Meclisi'nde AP Grup Başkanı. Partinin Başkanı bir yana; patron o. 1946'dan bu yana, "İyi yapıyoruz," zannı ile askeri müdahaleler yapıldığını ama iyi yapılmadığını söylüyor.

12 Eylül'ün, siyasetin, demokrasinin önünü kestiğini belirtiyor. Demirel, Ecevit ve Erbakan'ın siyasi yaşamlarını hala sürdürmelerine rağmen kendilerinin çizgi dışına bırakıldığını söylüyor. Kendilerini "tasfiye edilenler" diye tanımlıyor. Tanığı olduğumuz ve yıllarca süren Demirel-Bilgiç rekabeti de 12 Eylül darbesi ile son bulmuş. Son 40 yılı anlatırken bu süre zarfında hep cumhurbaşkanlığı sorunu yaşandığını vurguluyor.

"Gürsel, Sunay, Korutürk, Evren, Özal ve Demirel dönemleri hep bunalım getirmiştir. Demirel AP'ye, Erdal İnönü CHP'ye sahip çıkmamıştır. Şimdi başkanlık sisteminden söz ediliyor. Evren cumhurbaşkanlığı seçimini Meclis'te göze alamadığı için bu referandumda kendini seçtirmiş. 1989'da belliydi bitiyordu süre. Özal seçim sistemini değiştirdi kendi gurubundan bile oy alamadan 260 oy ile gelebildi. Sonra Demirel-Erdal İnönü koalisyonu vardı, yüzde 51 üstünlükleri vardı. Cumhurbaşkanlığı seçimini halk yapsın, demedi. Erdal'ın sırtına binerek dördüncü turda seçildi. Şimdi süre bitiyor. Halk seçsin, diyor."

Kalp ameliyatına rağmen bazen sigarasını tüttürüyor. Akşamcı değil ama arada bir kadeh rakısını yudumluyor. Arkadaşlarını arıyor. Tartışıyor. Demirel'in davetlerine de gitmiyor. Bürosunda tam mesai çalışıyor. Geleni gideni çok. Resepsiyonları beğenmiyor. Aslında çok şeyin ciddiyetini yitirdiğini söylüyor. Oy kullanmamış.

DYP ile CHP'yi sorduğumuzda "Yazık! Erdal İnönü ile Demirel'e sorun bu soruyu bakalım. Hiç kabahatleri yok mu," derken yutkunuyor. Ecevit'in değiştiğine ilişkin yorumlaa ise, "Deli ile ölü kanaat değiştirmez; tekamül eden insanlar kanaat değiştirir, diyorlar. Bu deyim günümüzde moda oldu, ama bence geçerli bir söz değil," diyor.

Osman Bölükbaşı: 80'inde karısını boşadı
DoĞrusu ya 90'ı aşan yaşı ile yalnız yaşıyan Osman Bölükbaşı ile konuşamadık. Bir türlü randevu alamadık, "En erken 15 gün sonra olur," diye haber gönderdi. Telefonlara da çıkmayınca evine gittik ama kapıdan çevrildik. Elini öpmek istedik, vermedi. Azarladı. "Ben size 15 gün sonra demedim mi," diye çıkıştı.

Yapacak bir şey yok, çaresiz döndük.

Apartman sakinlerinin de Bölükbaşı'ndan ödü kopuyor. Yıllar önce eşinden boşanarak Stad Oteli'ne yerleşen Osman Bölükbaşı, herkesten uzak bir yaşam sürdürüyor. Daha yeni yeni oğlu Deniz Bölükbaşı'nın evine yerleşmiş.

Özel işlerini kapıcı yapıyor. Pek yardıma ihtiyacı da yok. Yemekleri RV restorandan geliyor. Gür sesi ve gülmeyen yüzü ile evinin içinde ne yapıyor kimse bilmiyor. Kapıcı da sır küpü. "Çalışır o; kitap okur," cümlesiyle özetliyor.

Aynı zamanda bir matematikçi olan Osman Bölükbaşı, 80 yaşından sonra boşandığı karısı ile bir daha hiç görüşmemiş. Kızını da pek görmüyor. Oğlu ise büyükelçi olduğu için yurt dışında. Kapı aralığından görebildiğimiz kadarıyla lüks olmayan bir evde yaşantısını sürdürüyor.

İsmimizi söylediğimiz zaman anında hatırlayıp randevu tarihini bile söylediğine göre hafıza mükemmel.

Vefa Poyraz: Git, dediler gittik. Biz Evren'zedeyiz
82 yaşındaki eski Köyişleri Bakanı Vefa Poyraz, eşi vefat ettiği için tek başına yaşıyor. Zaman zaman oğlu ve kızı geliyor. İstanbul Çiftehavuzlar'daki Park Apartmanı'nın en üst katında, sade ama zengin anılarla dolu bir yaşam. Ev pırıl pırıl. Biz geliyoruz diye takım elbisesini giymiş, çay demlenmiş ve bisküviler almış. Asansörün kapısının önünde bizi beklerken arkasına döndü ve "Arap sus" diye komut verdi. Ne de olsa eski bir kurmay zabit ve eski bir vali. Baktık kapı eşiğinde simsiyah bir köpek. Gözleri dönmüşcesine bakıyor. "Resim çekmeyin, flaş patlamasın. Hakim olamam," diye uyardı. Arap, komşusunun köpeği ama Vefa Poyraz'a çok yakın, adeta koruması.

"Biz Evren'zedeyiz" diye söze başlıyor. 1937 Harp Okulu mezunu olan Poyraz, askeri okuldan sınıf arkadaşı olan Kenan Evren ve Nurettin Ersin'e sitem dolu:

"Büyük hata yaptılar. Partileri kapattılar da ne oldu? Hele anayasa değişikliği! Şimdi de o anayasa değişiyor. Bu yaşta bize 10 yıl siyasi yasak koymak, 'Siz gidin,' demektir. Biz de gittik. Sonra Adalet Partisi'nin tekrar faaliyete geçmesine olanak tanındı. Bu kez de Süleyman Demirel sahiplenmedi. CHP açıldı. Kapılar AP'de bize kapandı. Allah selamet versin Süleyman Bey'e. AP açılsa bu kadar kopma olmaz, bütünleşme olurdu. Geleneğimizdir düşüncesiyle bu sene yine DYP'ye oy verdim. Bülent Ecevit vatansever bir insan. Birbirimizi zamanında yıpratmak için çok uğraştık. Dürüst ve çalışkan. Aşkla şevkle çalışıyor. Büyük bir değişim gösterdi."

Vefa Bey nadir de olsa Demirel'i bazı törenlerde görüyor. "Et tırnaktan ayrılmaz," diyor. Kırgın. "Rahatsız etmem; talepte bulunmam," diyor.

"Vakıf çalışmalarım var, siyaseti izliyorum. Bölükbaşı dışında en yaşlıları benim ama hala spor yapıyorum. Eski bir süvariyim. Hala ata binmek isterim. Geçmişe yönelik hiç bir şeyi unutmadım ama artık dile getirmeye gerek yok."

Eski Kurmay Albay Vefa Poyraz, 1960 ihtilaline de anlam veremiyor. İki ihtilal de Türkiye'nin yolunu kesmiştir. Yıllar sonra demokrasiyi yakalıyor ve 20 yıl aradan sonra bıraktığınız yerden başlıyorsunuz. Büyük hatadır," diye özetliyor askeri müdahaleleri.

Faruk Sükan: Darbeyi bildim ama depremi bilemedim
Öldürmeyen Allah öldürmez... 1974'ten bu yana Faruk Sükan eşi Güler Hanım'la Yalova Yüksel Sitesi'ndeki yazlığına gidiyor. Sitenin alt katındaki bu mütevazi ev onun için çok önemli. Yılın yorgunluğunu burada atıp enerji topluyor. İlk kez bu yıl, kızının ısrarına "hayır" diyemiyor ve istemeye istemeye, hatta söylene söylene Antalya Kemer'e tatile gidiyor. Şimdi Yalova'daki evleri yerle bir durumda. Faruk Sükan da kendisini yeniden doğmuş gibi görüyor.

Peki acaba neden zehir hafiye demişler kendisine? Anlatıyor: "Gece uyanıp karakolları denetlerdim. İstanbul Beyoğlu'na yaptığım baskınları hala anlatırlar. Meclis'i polisle basan ilk kişiyim." Peki neden basmış ki Meclis'i? "Hislerime çok güvenirim. Gözlerimle konuşur ve karşımdaki insanı hemen tahlil ederim. Şüphelerim genellikle doğru çıkar. AP iktidarı döneminde İçişleri Bakanı'ydım. Meclis'te 'tabii senatör' olan 'milli birlik'çilerin hareketliliğini hissetmiştim. Tekrar bir darbe hazırlığı sezdim. O zaman aldım polisi ve Meclis'e baskın yaptım."

12 Eylül'ü ilk sezenlerden biri olduğunu anlatıyor sonra:
"1979'da Demokratik Parti'den sadece ben seçildim. Ecevit Hükümetinin Başbakan Yardımcısı olarak kabinedeydim. Bir mektup Ecevit'e, bir mektup Cumhurbaşkanı Korutürk'e, bir mektup da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'e yazıp, istifa ettim. Darbe olacak diye bir yıl önce uyarmıştık. Dinleyen olmadı. Ama depremi hissedemedim. Kan çeker ya, onu da kızım hissetti demek ki, ısrarla Antalya'ya götürdü."

Güler Sükan bu seçimde Ecevit'e oy vermiş. Partiye önem vermiyor. Dürüstlüğüne inandığı için vermiş...

Taki DOĞAN


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır