kapat

20.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Poyrazlı evin özgür insanı
Ali Poyrazoğlu'nun Cihangir'deki evi, yaşanmışlığın her tarafa sindiği, eskiyle yeninin uyum içinde olduğu rahat bir mekân...

Cihangir'in kıvrılan dik yokuşları tırmanılmaya değer. Çünkü nefes nefese tırmanılan evlerin çoğu Boğaz'ın en hareketli, tankerlerin peşi sıra geçtiği, vapurların düdüklerini öttürdüğü kısmını tam tepeden görür. Tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu da çok çeşitli uğraşlarından ve telefon trafiğinden zaman ayırabilirse yeşil tenteli balkonundan sadece Boğaz'dan geçen tankerleri değil, isterse Kız Kulesi'ni bile seyredebileceği bir manzaraya sahip.

TABLOLAR VE KİTAPLAR
Poyrazoğlu'nun 80 metrekarelik evinden ayrıldığınızda aklınızda kalan, ressam İbrahim Çallı'nın yağlıboya kadınları ve üzerinize gelen kitaplar. Her duvardaki kitaplığa, daktilo masasına ve ortadaki pufun üzerine sıralanmış kitaplar... Poyrazoğlu da, Çallı'sı için, "düş ölçeğinde" diyor. Resimleri arasında Erol Simavi'nin hediye ettiği Fikret Mualla tablosunun gönlünde ayrı bir yeri var. Poyrazoğlu'nun "en iyi aktör" plaketini aldığı gece Simavi, plaketi beğenmeyip bir Mualla tablosu hediye etmiş.

ESKİ İLE YENİ İÇİÇE
Piyanoda Michel Petrucianni'nin eşliğinde önce duvarlara takılıyoruz: "Bunlar İbrahim Safi'nin yağlıboyaları. Safi bunları henüz Rusya'dayken yapmış, o yüzden Safiov imzalı." Hemen yanındaki duvarda ise Savaş Dinçer'in tiyatro karikatürleri. Yerde küçük bir tuvalde İsrailli bir ressamın sevgili karısına mektup yerine imzalayıp yolladığı bir küçük tablo. Bunca sıkışıklıkta takılmamak için küçük bir manevra yapıp yatak odasına giriyoruz. Tavanda Poyrazoğlu'nun kendi imalatı bir avize: "Önemli bir şey değil, Almanya'dan aldığım renkli kristallerle basit bir demir lambayı süsledim," diyor. Duvarlardaki resimler hem Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım ve Hoca Ali Rıza gibi eskilerden hem de Kadir Akorak gibi yenilerden... Zaten evin her tarafında eski ile yeni iç içe. Belli ki Poyrazoğlu sentezlerden hoşlanıyor.

O BİR "TİYATRO PATRONU"
Oyuncu, dramaturg, yönetmen, prodüktör, radyo programcısı... Poyrazoğlu'nun bunca işi bir güne sığdırmasının nedeni ise basit, çünkü o bir tiyatro sahibi: "Tiyatro dışında işler yapıp, para kazanıp, kazandığı parayla tiyatrosunu ayakta tutmaya çalışan adama Türkiye'de tiyatro patronu denir," diyor. Oynayan iki oyunu bittiğinde "Kobay" isimli yeni oyunu gösterime girecek.

TV şovu var ve anıları ile harmanladığı öykü kitabı ise basımda. Geçen yılki gibi üç aylık bir Broadway oyununun da müjdesini verdi: Mösyö Şehrazat. Mösyö Butterfly gibi bir oyun olsa gerek...

Poyrazoğlu, çalan telefonlar arasına hayat felsefesini sıkıştırıyor: "Bir yerde ömür boyu takılacak ruh hâlim hiç yok. Aynı şeyi tekrak tekrar yapmak beni sıkar."


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır