Bill Clinton'un 15 Kasým TBMM konuþmasý tarihe geçti. 21.Yüzyýl'da Türkiye'nin ve hatta yüzyýlýn tarihini yazacaklar için, bu konuþma önemli bir "referans noktasý" oluþturacak.
Türkiye ile ilgili olarak son on yýl içinde buna ölçüde dört konuþma hatýrlýyorum. Üçü bizden, biri Clinton'dan geldi. Ýkisi Turgut Özal'dan, diðeri Sami Selçuk'tan. Özal'ýn konuþmalarýnýn biri 1992 mayýs sonunda yaptýðý ve Türkiye'ye 21.Yüzyýl hedeflerini gösteren Üçüncü Ýzmir Ýktisat Kongresi'nin açýþ konuþmasýydý. Ýkincisi -pek az kimse önemi ve içeriðinin farkýna vardý- ölümünden iki ay kadar Balkan gezisine çýkmadan hemen önce Ýstanbul'da Taksim Meydaný'nda Bosna mitinginde yaptýðý konuþmadýr.
Bütün bunlar ve Clinton'un konuþmasýnýn ortak özelliði, Türkiye'nin geçmiþ derinliðinin doðru tespiti üzerine inþa edilmiþ olan "21.Yüzyýl misyonu" ile ilgili olmalarýdýr.
Clinton'un konuþmasý tam 26 dakika sürdü ve konuþmasý 10 kez alkýþlarla kesildikten sonra, ayakta tezahüratla ve 11. alkýþla TBMM'den uðurlandý. Bu nitelik ve içerikte bir konuþmanýn, TBMM'den aldýðý onay, Türkiye'nin "21.Yüzyýl ihtirasý"na ve bunu gerçekleþtirebilmek için "deðiþim" parolasýna iþaret ediyor.
Dünyanýn en güçlü liderinin, ülkemizi ve insanýmýzý tarihiyle ve geleceðiyle doðru kavramasý, toplumumuza yýllardýr kararlýlýkla 21.Yüzyýl'ýn kapýlarýný ve bunu açmak için deðiþim anahtarýný gösteren hepimizi son derece mutlu etmiþtir. Demokrasi mücadelemiz, Avrupa ile bütünleþme hedefimiz, ülkemizin refah ve mutluluðu amacýmýz, yüksek yargýnýn baþýndan sonra, dünyanýn en büyük demokrasisinin baþýndan da destek bulmuþtur.
Clinton'un 15 Kasým'da yaptýðý konuþma, bazýlarýmýzýn yýllardýr her vesileyle dile getirdiði görüþlerin ve ufkun, usta ve çarpýcý bir uslžpla ve en önemlisi TBMM çatýsý altýnda "Amerika Birleþik Devletleri Baþkaný" tarafýndan ortaya konulmasýdýr.
Clinton, konuþmasýnda, ilkinde "eski Cumhurbaþkanýnýz Turgut Özal'ýn vizyonu sayesinde", diðerinde ise "Bölgede ve dünyada gelecekleri önümüzdeki 25 yýl içinde bu salonda alýnacak kararlara dayanan milyarlarca insan var. Tümünün, kendisini gelenekleriyle gurur duyan, Avrupa'nýn tümüyle parçasý olan bir güçlü, laik, modern bir ulus olarak kendini tanýmlamasýnda Türkiye'nin baþarýsýndan çýkarlarý bulunuyor. Bu (baþarýya ulaþmak) çok çalýþmak ve vizyon gerektiriyor. Bu iþin büyük bölümünü Özal'ýn reformlarý, bu meclisin çalýþmalarý, Türk halkýnýn her gün enerjik ve duyarlý bir sivil toplum oluþturmak yolunda kendisini binlerce yolla ortaya koymasý sayesinde gerçekleþtirmiþ bulunuyorsunuz" sözleriyle merhum Cumhurbaþkaný'ný anmasý, kendi ülkemizde çoklarýnýn ihmal ettiði "tarihe vefa" niteliðindeydi ve gelecek gösterecek "doðru pusula" için de gerekliydi.
Ayný þekilde, yüzyýlýmýzýn en büyük devlet adamýný, Kemal Atatürk'ü de beþ ve üstelik doðru bir "tarih” kontekst" içinde zikretmesi, Amerikan Baþkaný'nýn kavrayýþ derinliðini yansýtýyordu. Geçmiþte, Batýlý büyük devletlerin Türkiye'nin parçalanarak küçültülmesi giriþimlerine deðinen Clinton,"Bütün bunlara raðmen, Atatürk, bu durum karþýsýnda Türkiye'yi içe kapamak yerine, dünyaya açmakla karþýlýk vermiþtir, bu karardan ötürü hepimiz þükran duymalýyýz" diyerek Atatürk'ün en canalýcý tarih” katkýsýný vurgulamýþtýr.
Clinton'un anlattýðý Atatürk'ün, dýþ dünyaya kuþkuyla ve düþmanlýkla bakan, içe kapanmacý, zorba zihniyetin arkasýna saklanmak istediði Atatürk'le ilgisi yoktur. Ýkincisinin Atatürk'ü, bir "yerel lider" olmaktan öteye gidemez; Clinton'un tarif ettiði Atatürk ise bir büyük "tarih adamý"dýr ve o bizim Atatürk'ümüzdür...
Bütün olan-bitenin en önemli tarafý, Clinton'un TBMM'de konuþmasý ve TBMM'yi yüceltmesidir. Bu, Amerika'nýn Türkiye'de "demokrasiye destek" ilânýdýr. Müslüman Türkiye, laik Türkiye, demokratik Türkiye... Bunlarýn biri denklemden düþtüðü anda, Türkiye'nin "21.Yüzyýl vizyonu" da kalmaz. Turgut Özal'ýn Bosna mitinginde sýraladýðý Türkiye vasýflarý da tümüyle böyleydi.
Bu konuþmadan sonra "iç tehdit doktrini"ne bye-bye...
