Sabah büyük bir telaşla uyandınız, panik içinde çocuğun kahvaltısını hemen hazırladınız. Gözünüz de sürekli olarak saatte, çünkü okul servisi gelmek üzere ve çocuğunuz hazır değil. Sadece çocuğunuzu hazırlamakla kalsanız neyse, siz de giyinmelisiniz.
Gittikçe geriliminiz artıyor, zorla çocuğu yatağından kaldırdınız ve sizin de yardımınızla giyindi. Çocuğunuzu hazırlarken, sırtınıza bir şeyler geçirdiniz ve evin dışına kendinizi atabildiniz. Ama artık dakikalarla yarışıyorsunuz, çünkü iki dakika sonra servis gelecek, yoldan bir klakson sesi duydunuz "hah geldi işte, haydi koş!"...
Gerilim filmi gibi değil mi? Çalışan anneler sabahları çocuklarıyla birlikte genelde buna benzer şeyler yaşıyorlar. Bu tabii benim gibi çocuğu okul yaşına gelmiş annelerin yaşadıkları.
Yuva ve okul yaşından önce de başka sıkıntılar var. Mesela eve bakıcının gelmesini bekliyorsunuz.
Biraz rahat olmakla beraber kötü sürprizlere gebe bir dönem. Çünkü bakıcınız bir telefon açıp "Çok hastayım gelemiyorum ya da bir sorunum var" diyebilir. O da insan, olabilir tabii. Ancak siz o kadar çaresizsiniz ki, aklınızdan hiç de güzel düşünceler geçmiyor.
Bu arada da işinize çoktan geç kaldınız. Sonra da hemen büyükannelerden veya yakınlarınızdan birini arayıp, eğer uygunlarsa çocuğu toparladığınız gibi oraya götürüyorsunuz.
Yemek hazırlamak, çocuğunuzun dersleri varsa, kontrol etmek ve evle ilgili pek çok sorumluluk yine sizi karşılıyor. Hele bir de yoğun ve sıkıntılı bir gün geçirmişseniz, evdeki sorumluluklar size fazla geliyor. En küçük terslikte sesinizi yükseltmeye başlıyorsunuz...
Gerçekten de günümüzün yoğun temposu içinde, çalışan annelerin bunun altından kalkmasına şaşırmamak elde değil. Belki kimisi daha rahat kimisi daha sıkıntılı ama sonuçta çalışan anneler birer "süper kadın" olmak zorunda kalıyor çoğu zaman. Çocuğuna yeterli zaman ayıramadığı düşüncesiyle içinde büyüttüğü suçluluk duygusu da cabası.
Bu yaşam temposu, evin tüm yükü sonunda kadını bir süre sonra mutsuz ve sinirli bir ruh haline sokuyor.