kapat

12.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Köylü yazarını kaybetti
Anadolu köy hayatını hikâye ve romanlarına taşıyan Fakir Baykurt, Almanya'da pankreas kanserine yenik düşerek aramızdan ayrıldı

Başında kasketi ile hatırlıyorum, bir de çiçeklere ve otlara merakı ile... 1976'da Antalya Film Festivali'nde yüzünde aynı gülümsemenin çiçeği açmıştı, aynı çiçek 1994'de de Duisburg'da bedenini aydınlatıyordu. O aydınlık, şimdi menhus bir pankreas kanserine yenik düşmüş bulunuyor. Köy enstitülülerin "Fakir" abisi, bir başka deyişle 60'lı yıllarda etkili olan köy edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Fakir Baykurt artık aramızda değil... Yazdıkları kadar yaşadığı ile de Türkiye'nin gündeminde yer aldı. Aslında, Orta Anadolu'dan altı çocuklu, az topraklı bir ailenin oğluydu. Köy öğretmenliği de yaptı, öğretmen sendikalarının en üst düzeyde yöneticiliğini de...

Yazı hayatına şiirle başlamış, Anadolu gerçekleriyle bezediği ilk şiirlerini Orhan Veli'nin "Yaprak" dergisinde yayımlamıştı. Daha sonra yazdıklarının içeriğini pek fazla değiştirmeden önce hikâyeye, sonra da romana yöneldi. İlk romanı "Yılanların Öcü" ile 1958 yılında Yunus Nadi Ödülü'nü kazanmıştı. Onun kazancı ise bakanlık emrine alınmak oldu. Bu romanı daha sonra Fikret Hakan ve Aliye Rona'nın unutulmaz oyunlarıyla film haline getirilecek ve uzun tartışmalara neden olacaktı. Sansüre takılan film, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in izniyle perdeye yansıyacak, fakat film her gösterildiği sinemada olaylar yaratacaktı.

YAŞADIĞI TOPRAKLARDA...
Romanlarının kaynağını yaşadığı toprakların özsuyunda çıkardı denebilir mi? Elbette... Ona göre ister hikâye, ister roman, yazıldığı dönemin tarihsel, toplumsal renklerini taşımalı, hatta bir "belge" işlevi yüklenmeliydi. Bu yüzden "Çilli", "Efendilik Savaşı", "Cüce Muhammet", "Anadolu Garajı", "İçerdeki Oğul" gibi hikâye kitaplarında bir anın değil, geniş dönemlerin olaylarını yansıtmaya çalıştı. Bu yüzden "Yılanların Öcü", "Irazcanın Dirliği", "Onuncu Köy", "Tırpan" gibi romanlarında köy hayatını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla yansıtmaya özen gösterdi. Son yılların ışığını Almanya'da, Duisburg'ta yakalamaya çalışıyordu. Ama nice sürgüne ve hapse kanat geren gönül kuşu, Almanya gurbetinde pankreas kanserine avlandı. Son yıllarda kitapları "Adam" ve "Papirüs" yayınları arasında ardı ardına çıkıyordu. İlk göz ağrısı şiirlerini de bir kitapta toplamıştı. Çocukluğundan başlayan anılarını dahi yazmaya başlamıştı, ki ölüm gençliğinden sonrasını yazmaya izin vermedi. Şimdi bir yaz günü Antalya yamaçlarında kekik ve nane toplar ve bir kış akşamı Duisburg'da okuma gününde şiir okur gibi yan yana duruyorum hatırası ile... Yazdıkları Anadolu'nun aynası idi... O aynada bir kendi yüzüme, bir onun yüzüne bakıyorum.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır