Para piyasasındaki durgunluğa paralel Merkez Bankası bilançosunda da önemli hareket yok. 14-28 Eylül arasındaki gelişmelere baktığımızda Merkez Bankası'nın 358 milyon dolar satarak, piyasadan 110 trilyon çektiği, buna karşılık açık piyasa işlemlerinden verdiği borcu 222 trilyon artırdığı görülüyor.
Hazine açısından bakıldığında da durum şöyle: Maaş ödemeleri için ay ortasında 320 trilyon civarında avans kullanan Hazine, bunu 22 Eylül'de geri ödedi. Ancak 24 Eylül'de yeniden 210 trilyon aldı. İkinci kullanım 900 milyon dolarlık iç borç ödemesi tarihine denk düşüyor. Bu sırada TL mevduatındaki parayı kullanan Hazine, yeni ihraç ettiği 575 milyon dolarlık tahvilin yaklaşık 350 milyonunu da döviz hesabında tutuyor.
Sonuç olarak 28 Eylül itibariyle Merkez Bankası'nın döviz pozisyonu 8.1 milyar dolara indi. APİ -1.1 milyar dolaın üzerine çıktı. Hazine'nin de TL mevduatında 87 trilyonu kaldı. Tüm bu giriş çıkışların sonucunda piyasadaki likiditenin göstergesi rezerv para 145 trilyon azaldı. Yani uzun süredir yaşanan trend aynen korunuyor.
Heyecanlı günlerin beklentisi de 2000'in başına kayıyor. Tıpkı Türkiye ekonomisi gibi, bilanço da büyümek için yurtdışı kaynak beklentisinde. Döviz girişiyle büyüyen bilanço, mali sistemin de rahatladığının göstergesi olacak.
Rusya krizinin hemen öncesinde 29 milyar doların üzerinde seyreden bilanço büyüklüğü, 28 Eylül 1998'de 24.6 milyar dolara indi. 28 Eylül 1999'da da yine 24.6 milyar dolarda.
Ama Merkez Bankası'nın döviz pozisyonuna baktığımızda 4.5 milyar dolardan, 8.1 milyar dolara arttığını görüyoruz. Dış varlıklardaki artışı, iç varlıklardaki 2.5 milyar dolarlık azalış dengeliyor. Yani Merkez Bankası döviz alıp piyasaya para enjekte ederken, TL cinsinden verdiği borcu kısıyor.
Bilanço büyüklüğü değişmese de, bu süre zarfında yaratılan paranın sağlıklı olduğunu belirtebiliriz.