kapat

22.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Mazi kalbimde

İlkokula başladığım ilk gün bir fotoğrafım var. Utangaç, saçlarım taranmış, elimde emanet bir çanta. Artık; "Dönülmez akşamının ufkundayız" bakışlarıyla, sonsuz tatilim bitmiş. O önlüğü giymeyegör, uzun yıllar, sürekli; "Tatile kaç gün kaldı?", "Dersin bitmesine kaç dakika kaldı?" diye diye, daire çeviren hamsterler gibi bir dönmedolap içinde buluverirsin kendini...

İlkokulda diğerlerinden bir yaş küçüktüm. Annem evde daha fazla dayanamayıp, yönetime yalvar yakar okula yazdırdı beni. İkinci sınıfta, beni başka okula verdiler. Başka bir öğretmen, alıştığım arkadaşlarım yerine, yabancı yüzler... Öğretmen; "Yeni gelenler tahtaya!" dedi. Okumam için elime bir kitap verdi. Harfleri, sözcükleri görüyorum ancak ağzımdan kelime olarak çıkmıyor. Ne yapsam nafile... "Kızım söyle; okuma-yazma bilmiyor musun?" diye soruyor öğretmen. "Biliyorum," bile diyemiyorum.

Eve döndüm, olanları çaktırmıyorum. Birazdan evin kapısı çaldı, ne göreyim, sınıf öğretmeni kapıda. Annemle konuşmaya başladılar, herkes şaşkın, zavallı anneciğim, birinci sınıfı bitirince bana roman bile almıştı; "Akıllı Kate..." Onu getirdi; "Haydi," dedi; "oku bakalım..." Kendi evimde bülbüller gibi okudum. İkinci sınıf öğretmenim sonra beni hep teşvik etti. Ben de kendime güvenimi ele geçirdim ya, her gün tahtada...

Şimdiki çocuklar eminim daha güvenli, daha atak; yine de mini miniler. İnsan kendi çocukluğunu düşündükçe, o minicik vücutta ne fırtınalar, ne hesaplar olduğunu bilir. Evdeki krallar, kraliçeler okulda kendini şaşırabilir. Yürekleri fazla çarpar, elleri terler, hatta altına işeyeni bile vardır!

Eylül aylarında biraz hülyalı olur çocuklar. Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen tatil biter. Erkenden uyanılan sabahlar, önlükler, yakalar, küçük mendiller, tırnak kontrolleri, saçlar arkadan toplanacak, çanta yerleştirilecek, boya kalemleri, silgi, kalemtıraş, dört ortalı defterler, defterlerden kâğıt yırtmalar, kenar süsleri, bitmez tükenmez ezberler, Türküm, doğruyum, çalışkanım, marşlar, şarkılar, sek-sekler, körebeler, yakantoplar, önde tura bir-iki-üç, saç çekmeler, diz kanatmalar, horoz şekerleri, macun, pamuk helva, simit, tost, koka kola, en samimi arkadaşlar, kan kardeşler, ev ödevi, tahtaya kalkma, kitap kolları (Annen der ki; "Kızım sakın temizlik kolu olma, tebeşire bulanma!"), kara tahta, etüd, teneffüs, çalan ziller ve paydos.

Bütün bunlara alışmak kolay mı sanıyorsunuz? Ya da tamamen terk etmek?


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır