kapat

22.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Böyle inatlaşma olur mu?

Günün birinde "İşte bakın ben haklıydım" deme keyfini yaşamak için binlerce insanı "ölümle burun buruna getirmek" herhalde bize özgü bir olay. Sırf bir inat uğruna faciaya davetiye çıkaranların tek tek hesap vermesi gerek.

Eğer pazar günü Bayrampaşa'da yüzlerce insan ölseydi, hepbirlikte ayağa kalkacak, suçlu arayacak, birbirimizi suçlayacak ve ne yazık ki hiçbir sonuç alamayacaktık.

Bu nedenle, mucize eseri facia yaşamamış olmamıza rağmen bütün sorumlulardan hesap sormalıyız. Bari bir kere olsun hesabı üzülmeden, kahrolmadan, yüzlerce canı kaybetmeden görelim.

Bütün sorun İstanbulspor'a İstanbul'daki maçları için doğru dürüst bir stad verilmemesinden kaynaklanıyor. Böyle olunca İstanbulspor maçlarını Bayrampaşa'da, daracık sokaklar arasında, kapasitesi 7 bini bile bulmayan stad müsveddesi bir yerde oynuyor. İnat uğruna.

Beşiktaş, "meçhul" biçimde eline geçirdiği İnönü stadının zemini bozulmasın diye İstanbulspor'a maç yaptırmıyor. İnat uğruna.

Fenerbahçe ve diğer büyük takımlar, onbinlerce seyircileri olduğunu bildikleri halde "O daracık sokakların arasındaki stadta maça çıkmam" deme cesaretini gösteremiyor. Hatta "Başka saha istemeyiz" diyor. İnat uğruna.

Ve, anlı şanlı Futbol Federasyonu "Bu maç şu sahada oynanacaktır" iradesini göstermiyor. İnat uğruna.

Herkes inatçı olunca da, işimiz Allah'a kalıyor. Vicdanlar susuyor, sağduyu ortadan kayboluyor, akıl ve mantık çöpe atılıyor. Bayrampaşa'daki maçta çok değil, birkaç kişinin hissedeceği 2.5 büyüklüğünde bir deprem olsaydı, ya da biri "deprem oluyor" şakası yapsaydı; neler olurdu, hayâli bile insanın tüylerini ürpertiyor.

Eğer pazar gününün kazasız belâsız atlattıysak, kendimizi Allah'ın sevgili kulları kabul etmemiz gerek.

Bu kepazeliğin hesabı sorulmalı. İstanbulspor'dan, Beşiktaş'tan, Fenerbahçe'den ve Federasyon'dan. Bu hesabı sormazsak, bu beyefendiler inatları uğruna yüzlerce insanı ölüm yoluna sokmaktan zerre kadar vicdani rahatsızlık duymayacaklar.

Stad kavgasının içyüzü
Stad sorununu Spor Servisi'ne sordum. Anlattılar.

İstanbul'da üç büyük stad var. Fenerbahçe, Ali Sami Yen ve İnönü. Fenerbahçe stadı kendisi yaptığı için mülkiyeti de kendisine ait. Ali Sami Yen'in kullanım hakkı Galatasaray'da. İnönü stadı ise zaten en eski stadımız. Ama Hikmet Çetin'in iktidar döneminde nasıl olduysa oldu kullanım hakkı Beşiktaş'a verildi.

İstanbulspor İstanbul'daki büyük maçlarını İnönü'de oynuyordu. Ancak Beşiktaş yönetimi başka kulüplere 6-7 bin dolara kiraladığı stadı, sıra İstanbulspor'a gelince önce 30 bin sonra da 100 bin dolara çıkardı.

İstanbulspor yönetimi bunun üzerine "Ben de maçlarımı küçük sahalarda oynarım" dedi.

İstanbulspor'un Anadolu takımlarıyla küçük sahalarda oynaması bir sorun yaratmadı. Ama sıra onbinlerce seyircisi olan büyük takımlara gelince işin rengi değişti.

Beşiktaş inat etti stadın fiyatını düşürmedi. İstanbulspor inat etti parayı vermedi ve büyük takımları küçük stadlara çekti. Büyük takımlar kendi seyircisini tehlikeye atan bu duruma sessiz kaldı. Federasyon ise ne kokar ne bulaşır tavrı ile müdahale hakkını kullanmadı.

Bütün Türkiye de bu kepazeliği çaresizlik içinde seyretti.

Allah'tan reva mı bu?

Tayyip Erdoğan Atina'ya gidiyor
İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'la geçen cumartesi günü bir aile yemeğinde karşılaştık. Erdoğan'ın avukatlığını üstlenen Münci İnci, Durusu'daki evinde küçük bir tanıdık topluluğuna yemek verdi.

Durusu'yu hiç görmemiştim. Ali Üstay, gerçekten bir mucize yaratmış. Beş bin dönümlük araziye binlerce ağaç ekmiş, altyapısını bitirmiş, geleceğin küçük bir cennetini oluşturmuş.

Tayyip Erdoğan'ı çok "moralli" gördüm. Yakında daha aktif siyaset içinde olursa kimse şaşırmasın. "Benim artık siyasi bir kimliğim yok, ayrıca Fazilet Partisi üyesi de değilim" diyor, ama bu işlerin nasıl gideceğini kimse bilemez.

Sohbet sırasında öğrendim, Erdoğan geçirdiği mahkümiyet döneminden sonra tekrar pasaportuna kavuşmuş. Şimdi elinde hiç kullanılmamış yepyeni bir pasaport var.

"İlk yurtdışı ne zaman?" diye sordum. "Perşembe günü inşallah" dedi. Yani yarın. Gideceği yer de Atina. Belediye Başkanı ziyaret edecekmiş. Her iki ülkeyi de sarsan depremden sonra oluşan dostluk ve sevgi ortamını daha da pekiştirmeyi amaçlıyormuş.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır