kapat

09.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
AHMET TAN(tana@sabah.com.tr )


Umuda kurşun!

Bir hafta sonu tatili, sendikacılığın yazgısını yönlendirmeye, umut veren genç bir işçi liderini ortadan kaldırmaya yetip de artıyor.

Zonguldak'ta gece karanlığında çifte tabancadan sıkılan kurşunlar, genç bir sendika liderinin önünü kesmek için miydi, yoksa bazı karanlık hedefleri 12'den vurmak için mi...

Katil konuşsa bile, cinayetin arkasındaki asıl gerçeği, ortaya çıkarmak hiç bir zaman mümkün olmayacak.

Çünkü bu tür cinayetler içiçe geçmiş yüzlerce yapay gerçeği kapsar. Asıl gerçek bazen bir, bazen de bir kaç tanedir.

***

Başkan Kennedy ve başkan adayı olacak kardeşini bir kaç yıl ara ile kurşunlayan iki katil de yakalandı. İkisi de, sabıkalı ve işşizdi. O katillerden birisi sonradan öldürüldü. Onu öldüren de ele geçirildi. Konuşturuldu. Sorgulamayı, yargılamayı dünyanın en "güçlü" ülkesinin en "süper" polisleri, savcıları, mahkemeleri yaptı.

Ama kurşunların asıl hedefinin ne olduğu da, cinayetin arkasındaki asıl gerçek de otuz beş yıldır, ortaya çıkarılamadı.

Papa'yı Ağca'nın niye vurduğu da hala bilinmiyor.

Ağca hapiste 18 yılı tamamladı. Ömrünü yarıladı. Son nefesini hücrede vereceğini kendisi de biliyor. Ama kurşunları niye sıktığına ait gerçek hala ortada yok.

Ağca da, Şemsi Denizer'in katili gibi, hapisane kaçkını bir sabıkalıydı. Yakalandığında o da, kah para için yaptığını, kah şöhret olmak istediğini söyleyip durdu.

Ama gerçeği hiç bir zaman telaffuz etmedi, ya da etti de kimse fark edemedi.

***

Yaşam öyküsü Şemsi Denizer'in kendisini işçi lideri olmaya programladığını hissettiriyor.

Belli ki, işe adını bunu uygun hale getirmekten başlamış.

Gerçekten de, Şemsettin, hem uzun, hem de biraz metafizik: "Dinin güneşi" anlamına geliyor.

Din'i bir yana bırakıp "Şemsi" ile yetinmeyi daha uygun bulmuş.

Bir da "Sarıbaş" olan soyadına el atmış.

Gerçi "baş", olmak isteğine uygun. Ama işçi ve sendika çevrelerinde "sarı"ya karşı bir alerji olduğu da malum.

Bu yüzden "Sarı"yı da "baş"ı da terketmeyi, maden ocaklarının dipsiz karanlıklarını aşmak üzere, sonsuz mavilikleri çağrıştıran "Deniz"i "er"likle birleştirmeyi ve kendisine soyadı yapmayı seçmiş.

1980 ortalarında mahkeme kararıyla Şemsettin Sarıbaş gitmiş, yerine Şemsi Denizer gelmiş.

***

1990'ların başında ise, sendikal siyasetin denizlerine açılmak üzere, Ankara'ya madencilerin büyük yürüyüşünü başlattı.

Bu yürüyüşte, çok geçmeden, adını başbakana cumhurbaşkanına teleffuz ettirmeyi, kitlelere ezberletmeyi başardı.

2000'li yıllara geçilirken Türkiye'de siyasette, ticarette, sanayide, futbolda liderler var.

Ama sendikacılıkta liderler yok.

Yalnızca "başkanlar" var.

Çünkü ülkemizde demokratik bir iş yaşamının, çalışma hak ve özgürlüklerinin gereğine çok uygun düşen bir anayasa yok. Bu yüzden böyle bir sendikacılık da pek yok.

***

Grev ve örgütlenme özgürlükleri üzerine askeri müdahele dönemlerinde düşen izler hala duruyor.

Bir tür Amerikan sendikacılığını anımsatan bu manzarayı üstüste gelen askeri darbeler pekiştirmiş gibi.

1980 öncesinde Kemal Türkler gibi çok önemli bir sendika liderlerinin katledilmesi, önde gelen sendika liderlerinin mahkum edilmeleri yüzünden, Türkiye sendikacılıkta yaşıtı ve eşiti olan demokratik rejimleri yakalayacak gelişmeler gösteremedi.

Kaldı ki, sendikacılık gerçek bir sanayileşmeyle gelişebiliyor.

Bu yüzden de güçlü bir sendikacılık geleneği ve pratiği ortaya çıkamıyor.

Bir ara "jaguar" sahipliğine özenerek çocukça ve kompradorca bir lumpenlik sergileyen Şemsi Denizer, yine de böyle bir pratiği ortaya çıkarabilecek bir gücü ve umudu temsil ediyordu.

Belki de kendisine sıkılan kurşunların hedefi bu.

Zonguldaklı madencilerin ve gerçek sendikacılıktan umut kesmeyenlerin başı sağolsun.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır