kapat

09.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Solcular mı karşı çıktı?

Ecevit geçen hafta tarihi bir konuşma yaptı. "Tahkim Yasasının kabul edilmesini" isteyen Ecevit eski sol görüşe de çatarak "Herşeye karşı çıkmışlardı, köprüye de, renkli televizyona da" dedi.

Köprü konusu dolaylı olarak doğru. Gerçekten 70'li yıllarda bir gurup solcu Boğaz Köprüsü'nün yapılmasına karşı çıkmıştı. Gerçi bu karşı çıkış tam olarak "Köprü sakın yapılmasın" anlamında değildi. O günleri hatırlayanlar bilir, sol kesim, hatta tarafsız aydınlar "İstanbul'a köprü yapıyorsunuz, ama tedbirini alın, arazi spekülasyonlarını önlemek zorundasınız" diyor ayrıca ekliyorlardı "Sadece İstanbul'a köprü yapmakla olmaz, Anadolu'nun pekçok yerinde insanlar çok zor koşullar altında yaşıyor, oralara da hizmet götürmek gerek."

Nitekim bu amaçla, şimdi çok etkin köşelerde oturan o dönemin bazı solcuları Boğaz Köprüsü'ne alternatif olarak "Zap Suyu'na" bir köprü yapmak için kolları sıvamışlardı. Sonunda yapmışlardı da, geçenlerde bir gazetede taa 1970'lerde yapılan Zap Suyu Asma Köprüsü'nün yıkıldığını okudum, içim cız etti. Yani "Köprüye hayır" kampanyası böyle bir şeydi.

Ancak Ecevit'in söylediği bir başka söz var ki, çok dikkat çekici. Ecevit "Renkli televizyona da karşı çıktılar" diyor. Tabii, renkli televizyona solcuların karşı çıkması farklı, bu işten kimlerin ne kazandığı ise farklı konu.

Televizyon Türkiye'ye 1965'lerde geldi. Önce Ankara'da deneme yayınları yapıldı. Sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nin bir yayını vardı. Haftada iki gün iki saatti galiba. Dünyada televizyonun çok etkin hale gelmesi üzerine çağın bu müthiş iletişim aracının Türkiye'de de yaygınlaştırılması zorunlu oldu. Tam bu sırada bütün dünya "renkli" yayına geçmeye başladı. Eski siyah beyaz teknoloji bir kenara bırakıldı.

Türkiye, nasıl şimdi bilgisayar teknolojisinde, çağın son gelişmelerini izleyebiliyorsa, o zaman da direk renkli yayına geçebilirdi. Ama geçmedi. Neden acaba?

Çünkü Avrupa ve Amerika'nın televizyon devleri çöpe atacakları siyah beyaz teknolojiyi çok ucuz fiyata Türkiye'ye devretti. Fiyat ucuzdu ama cihaz ve yedek parçadan yine çok kazanılıyordu.

İşte bu noktada solculara haksız suçlama yapılıyor. Belki bazı solcular, renklisine değil, televizyonun kendisine karşı çıkıyorlardı ama, fırsat iyi kullanıldı. Türkiye 15 yıl, dünyanın hiçbir ülkesinde kalmayan siyah beyaz teknoloji ile kendi halkını kazıkladı. Sadece bir durum saptaması yapmak istedim.

Akan kan durmalı
Terörist Abdullah Öcalan'ın örgütüne yaptığı "artık silah bırakın" çağrısı, Türkiye'de olduğu gibi dünyada da geniş yankı yarattı. Türkiye'deki görüşlere baktığımızda herkesin konuya çok dikkatli yaklaştığı farkediliyor.

15 yıldır acımasızca kan döken bir terör örgütünün "silah bırakın" mesajının üzerine atlayıp "Aman ne güzel" diyecek halimiz yok elbette. Binlerce insanın kanı daha kurumamışken, bir terörist liderinin sözlerine hemen inanmamız da mümkün değil.

Ancak gelişen günlerde sorunu soğukkanlılık ve vakarla değerlendirmemiz gerek. Konuyu sadece bir teröristin "idamdan kurtulma manevrası" olarak görmek istersek yanılırız.

Apo ve örgütü teröristtir. Buna karşın kendini "Kürt kimliği" altında gören milyonlarca Türk vatandaşımız var. Ve o vatandaşlarımızın asıl amacının ülkeyi bölmek, parçalamak, başkalarına peşkeş çekmek olmadığını hepimiz biliyoruz.

PKK'nın "Liderimize uyuyoruz, artık silahlı mücadele yapmayacağız" açıklaması ağır bir "yenilginin" itirafıdır. Bu yenilgiden, tüm Türkiye'yi tekrar barış ortamına getirecek zafer kazanmamız artık çok mümkün.

Artık akan kan durmalı, bu ülkenin evlatları en büyük mertebe bile olsa "şehit" olmamalıdır.

Ali Talip Özdemir'den Turgut Özal modeli
Sırf siyasi nedenlerle bir kişiyi haketmediği cezalara çarptırmaya kalkarsanız, anlık zafer kazanırsınız ama uzun vadede o kişiyi daha da büyütürsünüz.

Bunun örneklerinden biri de Recep Tayyip Erdoğan. İstanbul'un eski Belediye Başkanı "aşırı" şekilde cezaya çarptırıldı, kahraman yapıldı.

Çünkü özellikle İstanbul'da yaşayan milyonlarca insanın Erdoğan'dan "ciddi bir şikayeti" yoktu. Tam tersine, "uygar" görünümü buna karşın "kabadayı" tavrı ile, Refah zihniyetinden nefret edenlerin bile beğenisini kazanmıştı.

Recep Tayyip Erdoğan halkın gözünde klasik "Refahlı" (şimdiki Faziletli) gibi değildi. En hızlı laik görüşler bile Erdoğan'ı "tehlikeli bir şeriatçı" olarak görmüyordu.

Erdoğan hapse atıldı, ama sanki görünmeyen bir el tarafından da korundu. Kimseye nasip olmayan bir şekilde cezaevini bir "büro gibi" kullandı, görüşmediği, tanışmadığı kimse kalmadı.

Cezaevinden çıkışı ise açıkçası muhteşem oldu. Şimdi, yakın çevresinden öğrendiğime göre Recep Tayyip Erdoğan kısa bir süre bekledikten sonra atağa geçecekmiş. Siyasi olarak rahmetli Turgut Özal'ı örnek seçen Erdoğan "bir kaç eğilimi içinde barındıran" yeni bir siyasi yapılanmaya doğru gidecekmiş.

Sağdan, soldan ve İslamcı kesimden uyumlu isimlerle temas halinde olan Recep Tayyip Erdoğan merkez sağın en büyük kitle partisini oluşturacağına inanıyormuş. Bakalım göreceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır