kapat

09.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
"Kalitenizi artırın"
Üniversitenin sadece altyapı hazırladığını belirten İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, "Önemli olan gençlerin bireysel kalitelerini artırması" diyor

AÇIL SEZEN

Üniversite sınavının sonuçlarının açıklanmasının ardından, tercih bunalımı yaşandı. Daha doğrusu tercih süresi bitti, ama yankıları sürüyor. Birçok genç, orta öğretim başarı puanlarını bilmedikleri için alacakaranlıkta, el yordamıyla tercih yapmaktan yakınıyor. (Geçen sene sınavdan önce ve zifiri karanlıkta tercih yapıldığını da unutarak...)

Oysa gözardı ettikleri çok önemli bir nokta var. Üniversiteye adım attıktan kısa süre sonra kendilerinin de fark edecekleri gibi, okul onlara sadece öğrenmek için gereken altyapıyı verecek. Yani onlara bilginin böylesine yoğun olduğu şu dönemde, yararlı bilgiyi ayırt etmenin, araştırmanın ve yaratıcılık kazanmanın yolunu gösterecek. Bundan sonrası kişinin bireysel kalitesine kalıyor. Yapacağınız kariyer, atacağınız adımlar, yükselme şansınız, kendinize katacağınız artı değere bağlı. İşte biz de, gençlerin kendilerine bu değerleri nasıl katabileceklerini, üniversitenin kendilerine nasıl yardımcı olabileceğini İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer'e sorduk. Prof. Dr. Sağlamer, kendisi dile getirmese de, birçok çevre tarafından YÖK'ün bir sonraki dönem başkanlığı için en büyük aday olarak gösteriliyor.

Gençlerin gösterdikleri tepkiyi haklı buluyor musunuz? Üniversite gerçekten bir gencin geleceğindeki en önemli unsur mu?

Her şeyi yerli yerine oturtmak lazım. İnsan hayatını bir bütün olarak ele almalısınız. Böyle bir bütün içinde 4 yıllık üniversite eğitiminin ağırlığı çok büyük değil. 4 yıllık bir eğitim, insan hayatını domine edemez. Üniversite eğitim sadece bir bazdır, öğrenciye altyapı kazandırır.

Üniversitenin hazırladığı altyapı gençlerin geleceği için yeterli mi?

Bu gençlere bağlı. Gençler kendilerini öyle yetiştirmeliler ki, okul yönetimi olarak beni ya da mezun olduktan sonra çalıştıkları iş yerini "Ben şunu yapıyorum, sen bana başarmam için imkân sağla" diyerek sıkıştırabilmeli. O zaman ben de onların önünde gitmeye çalışırım. Ama bunun için de bireysel kalitelerini artırmak zorundalar.

Bunu nasıl yapacaklar?

Akademik açıdan yüksek lisans, doktora yaparak kendilerini geliştirebilirler. Ama bunun yanı sıra bol bol okuyup, sosyal yanını güçlü tutup, kulüp aktivitelerine katılabilirler. Teknolojik yenilikleri izleyebilir, onları kullanmaya çalışabilirler. Sürekli dünyayı tarayıp, bilgiye ulaşabilirler. Bulduklarını da projelendirip harekete geçebilirler.

Gençler okulu bitirdikleri andan itibaren arkadaşlarıyla bile rekabete girmek zorunda kalıyor. Kum piramidin tepesinde kalmak için ne yapmalılar?

Bunun için de bireysel kalitelerini artırmaları önemli. Ama bunun yanında kişisel özellikleri de çok mühim. Tuttuğunu koparan, liderlik vasıflarına sahip, işi sürükleyebilen, başladığı işi bitiren, gözlemleyebilen, gördüğünü algılayan, algıladığından sonuç çıkaran gençler başarılı olabilir. Ama bunların tümünü belli bir birikime oturtmalı.

Ve o birikimi de üniversite sağlıyor...

Doğru. Üniversite gençlere neler veriyor? Birincisi, dünyayı görüp açılabilmek için gerekli olan yabancı dili veriyor. İkincisi gençlerin teknolojiyle barışık olmalarını sağlıyor. Örneğin her elektronik aleti açabilecek, karıştırabilecek özgüveni veriyor. Ya da insanlarla nasıl iletişim kurulması gerektiğini. Üçüncüsü, informasyon sistemlerini öğretiyor. Bilgiye hangi kaynaktan, ne şekilde ulaşabileceklerini gösteriyor. İşte bunların tümü öğrenciye sağladığınız altyapı. Öğrenci bunların üzerine zenginlik katmalı.

Üniversite gençleri hayata tam olarak hazırlayabiliyor mu? Teorik bilginin yanına biraz da pratik bilgi eklenecek bir yapı çok mu zor?

Aslında çok zor değil. Ama Türkiye'de öğrenci sayısındaki artışa paralel olarak üniversite eğitimiyle uygulamanın bağı zayıflıyor. Bunu yapmak için çeşitli yöntemler var. Örneğin 5 yıllık eğitimin ilk 3 yılı okulda, 4'üncü sınıf stajla, son bir yıl yeniden okulda geçirilebilir. Böylece hem teori hem pratik gelişir. Ama biz biraz fazla merkezi sisteme yönelik bir yapıda olduğumuz için bunları yapmak kolay değil.

Gençlerde gördüğünüz en büyük eksiklikler neler?

Kesinlikle bilinçli tercih yapamıyorlar. Çünkü onlara meslekler tanıtılmıyor. Herkes yüksek puanlı yerlerin iyi olduğunu düşünüyor. Ama orası kendileri için iyi mi, düşünmüyorlar. Okul iyi mi, bakmıyorlar. Araştırmalarına, kendilerine imkan tanıyor mu; soruşturmuyorlar. Aldıkları puana ve yerleşmiş kalıplara göre tercih yapıyorlar.

Bugün meslekler arasında geçişkenlik çok fazla. Üniversitenin verdiği eğitimde buna paralel bir değişim yapılabilir mi?

Yapılması gerekenler olduğu gerçek. Ama bunu yapan üniversiteler de var. Örneğin biz İTÜ'de 1996 yılında bir eğitim reformu yaptık. Mühendislikleri yeniden yapılandırdık. Ortak temel mühendislik derslerini alan öğrenciler, yatay geçişler aracılığıyla diğer mühendisliklere de yönelebiliyorlar. Aynı zamanda çift anadal eğitimi (double major) var. Artık dünyada üniversiteler bir değişim içinde, yeniden tanımlanıyor. Bunun Türkiye'de olmadığını söyleyemezsiniz.

Örneğin üniversiteler çağın değişim hızına ayak uydurabiliyor mu?

Bir kısmı çalışıyor. Bir kısmı ise imkânsızlıklar nedeniyle çalışamıyor bile. Ama birçok gelişmiş üniversite değişiyor, kendi bünyesinde reform denilebilecek şeyler yapıyor. Çoğu yurtdışında da başarılı işlerin altına imza atıyor. Ama birtakım maddi sorunlar da yaşanmıyor değil.

Maddi olanaksızlıklar nasıl sıkıntılar yaratıyor?

Bütçeniz devlete yüzde 70-80 oranında bağımlıyken, istediklerinizi yapamıyorsunuz. Araştırma yapamamak en önemlisi. Gerçi kimse bize bütçenin nereye harcandığı konusunda hesap sorup yaptırım uygulamıyor, ama bu arada döner sermayemizi kullanmamıza da olanak sağlamıyor. Üniversite bunları aşabilmek için kendi kaynaklarını yaratabilmeli.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır