kapat

06.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kadın çocuk isterse
Geçtiğimiz hafta Bayan Sabah'ta yer alan "Evlilik değil, çocuk istiyorum" başlıklı haberimiz geniş yankı uyandırdı. Toplumun baskısına karşın, evlilik dışı çocuk doğurarak annelik duygusunu yaşayan bir kadının duyguları tartışıldı.

Çocuk kimin? Anenin mi, babanın mı, yoksa her ikisinin mi? Doğaya baktığımızda insanın dışında tüm canlılarda yavruların doğumu, bakımı, beslenmesi tamamen dişiye ait. Hatta üremeyi bile dişi belirliyor ve hazır olmadığı zaman izin vermiyor. Belirli istisnalar dışında erkeğin yavrularıyla hiçbir ilişkisi, bağı kalmıyor.

İnsanda ise durum farklı. Anaerkil toplumlarda çocuk kadına ait iken, günümüze kadar gelen ataerkil toplumlarda çocuk ve kadının sorumluluğu erkeğin denetiminde.

Dolayısıyla çocuk hem annenin, hem babanın ama karar verme yetkisi sadece erkeğin. Hatta kadının kürtaj olup olmamasına bile erkek karar vermek istiyor. Tecavüz gibi olaylarla kadının istemeden anne olmasına da.

Batılı toplumlarda kadınlar anne olmak için ille de babaya ihtiyaç duymuyor. Bu iş için erkeğe bile gerek duymayıp, sperm bankasına başvurabiliyor. Tabii bu örnekler bizim gibi muhafazakâr bir toplum için aykırı durumlar.

İdeali kadın ve erkeğin çocuğa birlikte karar vermeleri ve birlikte büyütmeleri. Peki ama ya bir kadın hayatı boyunca evlenmezse? Evlenecek bir erkek bulamazsa? O zaman annelik isteğini bastırmak zorunda mı kalmalı?

Günümüz 35 yaşını aşmış kadınlarının birçoğu, anne olmak için yanıp tutuşuyor. Bu kadınlar eğitimli, meslek sahibi, ekonomik gücü olan kadınlar. Evliliğe takıntıları yok ama evlenmekten kaçıyorlar. Evlenenler de yürütemeyip boşanıyorlar.

Evlenecek adamların ortalarda olmaması da bir başka konu. Ama bu kadınlar anne olmak istiyor. Doğanın onlara sağladığı bu mucizeyi yaşamak, bir canlının dünyaya sağlıklı olarak gelmesini sağlamak, istiyorlar.

Aslında toplum da, kadının mutlak görevinin çocuk doğurmak olduğunu savunuyor. Gelgelelim kadının çocuk sahibi olması için evlenmesini ve çocuğa babanın karar vermesini şart koşuyor.

TEK BAŞINA ANNE OLMAYA KARAR VEREN BİR KADIN ANLATIYOR"
Evlilik bana göre değildi"

"Sevgilimle evlenmekten vazgeçtiğimde, aslında evliliğin de bana göre olmadığını, ya da en azından evleneceğim insanın henüz karşıma çıkmadığını anlamıştım.

Ya evleneceğim insan hiç karşıma çıkmazsa diye düşünmeye başladım. Çocukları çok fazla seviyordum. Bu yüzden ne olursa olsun anne olmak istiyordum. Yaşım da geçiyordu. Anne olmak için de, istemediğim bir evliliğe girmek bana göre değildi. Bu yüzden evlilik dışı bir çocuk sahibi olmaya karar verdim."

Genç kadın, sevgilisiyle ayrılmasına rağmen arada sırada buluşuyor, hatta birlikte oluyormuş. Ve bu birlikteliklerinden biri, hamile kalmasıyla sonuçlanmış.

"Çocuğumu doğurmayı her şeyden çok istiyordum. Sevgilim çok kızdı, 'Hayatta böyle bir şeyi kabul edemem, sen nerede yaşadığını zannediyorsun' dedi. Ondan hiçbir beklentim yoktu. Hiç de fena para kazanmadığım bir işim vardı, çocuğumu kendim de büyütebilirdim. Bunu ona anlattım. Zaten yapabileceği bir şey de yoktu. Çünkü kararımı vermiştim, çocuğumu doğuracaktım."

Zorluklar başlıyor
Fakat asıl zorluklar bundan sonra başlamış. Sadece annesi hayatta olmasına karşın, diğer akrabaları da son derece tutucuymuş. Annesini ikna etmesi biraz zor olmuş bu nedenle. Hamilelik günlerinde eski sevgilisi de yardım etmiş.

"Kontrollerime hep o götürdü beni. Masraflarıma yardım etti. Fakat yine de bunun benim kararım olduğunu ve onun isteği dışında gerçekleştiğini ima etmeden de duramıyordu. "

Hamile olduğunu ilk olarak amcası öğrenmiş. Buna çok öfkelenip, bir akşam evine gelmiş. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor; "Bana pek çok hakarette bulundu. Beni öldüreceğini ama bunu değmeyeceğimi, bunun için bir yerlerden adam tutacağını söyledi. Onu evimden kovdum.

Küçük yaşta babasız kalmışım, annem beni tek başına büyütmüştü. Soy ağacımdakilerin hiçbirinin bana yardımı olmamıştı. Şimdi benden namuslarının hesabını sormaya hakları yoktu. Telefonla arayan, annemle haber yollayan diğer akrabalarıma da aynı tutumu gösterdim. Komşulara, ani bir kararla evlendiğimi, eşimin de iş nedeniyle acilen yurtdışına gitmesi gerektiğini söylüyordum. İş arkadaşlarım ise, sandığımdan daha anlayışlıydı bu konuda. Beni çok desteklediler."

Ve çocuk dünyaya geliyor...
Bir çocuğa sahip olmak ise, şimdiye kadar yaşadığı en güzel şey. Bunu şu sözlerle ifade ediyor; "Çocuğum doğduğunda, gerçekten hayatta daha keyifli hiçbir şey olamayacağını düşündüm. Harika bir duyguydu. Onu kollarıma aldığımda gözyaşlarıma hakim olamadım.

O benimdi, sadece benim. Eski sevgilim hastaneye beni ziyarete geldi, çocuğuyla ilgilendi. Bir buçuk ay kadar benim evimde kalıp, bizimle yaşadı. Fakat onunda hayatına yeni biri girmişti ve bu durumu anlatması hayli zor oluyordu. Bu yüzden giderek yanımıza uğrayışlarını azaltmaya başladı. Annem ise torununu çok seviyor. Onunla yeniden doğmuş gibi oldu."


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır