kapat

04.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Kamu vicdanı ve af

Bugünlerde çoğu köşe yazarı gibi benim posta kutum da afla ilgili mektuplarla dolu...

Acı, öfke, umut dolu mektuplar bunlar...

Yarısı aftan yana, yarısı affa karşı...

Alıp okumaya başladığınızda iki uç arasında savruluyorsunuz. "Trafikte kocasına çarpıp kaçan ve aileyi ömür boyu bir karanlığa mahkum eden caniyi nasıl affedebileceğini" soran bir genç kadının gözyaşıyla sulanmış mektubunun etkisi geçmeden, bir başka mektup size suçsuz yere cezalandırıldığına inandığı oğlunun hasretiyle yanan bir ananın çığlığını taşıyor.

"Asla affetmemeliyiz"le "Hemen affetmeliyiz" kararlılığı arasında gidip gelen yüzlerce satırı peş peşe okuyunca insan, iki ucundan hırsla çekilen bir ip bileklerine dolanmışçasına geriliyor ve kamuoyunda nasıl bir kutuplaşma yaşandığını daha iyi anlıyor. Her iki kutuptakilerin mektubu da hemen hemen aynı satırla bitiyor:

"Sesimizi duyurun... yazın... tavır alın...!"
Henüz hükümet, affın gerekçesini ve kapsamını tam anlamıyla ortaya koymuş değil. Adeta bölük pörçük bilgiler ortaya atarak "nabız yokluyor." Oysa af tartışmasıyla birlikte toplumsal gerginlik de tırmanıyor. Öyle görünüyor ki, bu aşamadan sonra aftan vazgeçilirse de büyük huzursuzluk doğacak, af bu halde çıkarsa da...

* * *

Ben şahsen Cumhuriyet'in 75. yıl kavşağında, yeni bir yüzyılın eşiğinde ve Güneydoğu'da yeni bir dönemin başında, toplumsal barış tohumları ekecek bir affa taraftarım. Yıllar içinde yükselen gerilimi yatıştıracak, tansiyonu düşürecek, yaraları sarıp, silahları toprağa gömecek ve Cumhuriyet'in 100. yıldönümünde yeni bir affa gerek bırakmayacak önlemlerle desteklenmiş bir affın yararına inanıyorum.

Ancak böyle bir af yasasının sadece bazı suçluları salıvermekle sınırlı kalmaması, kapsamlı bir "barış programı"nın parçası olması gerektiği kanısındayım. Salıverilecek olanların rehabilitasyonundan, onların zarar verdiği ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesine, insanları şiddete ve suça yönelten yapının elden geçirilmesinden, pişmanlık yasası da devreye sokularak bir barışma zemini yaratılmasına kadar bir dizi önlemin, afla birlikte bir paket olarak uygulamaya konulması gerekiyor.

Af, "barış paketinin zorunlu bir parçası ve Cumhuriyet'in bu tarihi dönemecinde bir yeniden değerlendirme ihtiyacı" olarak sunulmayıp, "bazı katillerin salıvermesi planı" olarak görülürse, büyük sorunlar yaratmaya gebedir.

Mevcut tasarı, bu açıdan, bırakın yara sarmayı, yaralara tuz basacak gibi görünüyor.

Hükümet, affın sınırlarını çizerken "toplum vicdanının kabul ettiği yere kadar" gibi kaypak bir bahaneye sığınıyor ve tasarıyı daha baştan tartışmalı hale getiriyor. O vicdanın nasıl ölçüleceği sorusu bir yana, bazen doğruları o vicdana rağmen savunma gereği, bu kıstası geçersiz kılıyor.

Tasarının 12 yıla kadar ceza almış mahkumları affedip, devlete muhalif tavır almış düşünürleri affetmemesini "toplumsal vicdan" adına savunmak mümkün mü?

Asıl yapılması gereken silahlı eylemi cezalandırırken, inançların düşünsel platformda özgürce tartışılmasının yollarını açmak değil mi?

Silah sıkanları salıverip, kalem tutanları içerde bırakmanın, şiddeti teşvik anlamı taşıyacağını, oysa arzulanan barış iklimi için yapılması gerekenin bunun tam tersi olduğunu görmemek kabil mi?

Devletin, affa karşı olan ailelere "Kin tutmayın" derken, önce kendisine yönelik suçları affedip topluma örnek olması gerekmez mi?

Kendisine karşı işlenen suçları bağışlamayan devletin, yurttaşlarına yönelik suçları bağışlarken bu kadar cömert davranmasını anlayışla karşılamak mümkün mü?

Devlet içindeki çetecileri affederken, devlete karşı çete kuranları ebediyen mahkum eden bir zihniyetle adalet sağlanabilir mi?

* * *

Bu ve benzeri sorular mevcut af tasarısının ölü doğma ya da gerginliği tırmandırma olasılığını artırıyor.

Devletin adaletinden umut kesenlerin "Salıverirlerse cezasını ben veririm" yollu demeçleri, izi yıllar yılı silinmeyecek bir kan davasının sinyallerini veriyor.

Hükümetin, geciktirmeden, ciddi bir revizyonla affı "kabul edilebilir ve adil" bir barış planının vazgeçilmez parçası haline getirmesi ve ikna edici bir kampanyayla bunun zeminini hazırlaması gerekiyor.

Yoksa, Cuma ve Cumartesi günleri evlatlarının fotoğraflarıyla yollara dökülen terör mağdurları gibi, af mağdurları da iki ayrı koldan yürüyüşe geçebilirler.

Üstelik onların hükümeti affetmesi bu kadar kolay olmayabilir.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.