kapat

02.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Evlilik bıçak gibi bir şey
Deniz Arman, birden anlamsızca neşelenip, birden çok duygusal bir ruh hâline geçebilmesini pek normal bulmasa bile, kendisi ile barışık ve kendinden memnun biri.

Star Televizyonu Haber Genel Yayın Yönetmeni Deniz Arman, hayatı; "Her sabah bir dünya kurulur ve her sabah taze bir başlangıçtır," prensibiyle yaşıyor.

Ona göre yaşadığı gün, inisiyatifi elinde olan bir zaman dilimi asla değil. Yaşanan gün hep elinden kaçıyor ve o hep umutsuzca kaçan günü yakalamanın peşinde...

"Anlık yaşıyorum" diye değerlendirdiği hayat, onu bu koşturma ve stresle birlikte elbette yıpratıyor ama aynı zamanda çok da keyiflendiriyor:

Ben adrenalin bağımlısıyım
"Erken ölüme sebep olan meslekler arasında ilk sırada madenciler, ikici sırada havaalanı kontrol görevlileri ve üçüncü sırada gazeteciler var. Bunun sebebi anlık yaşamanın getirdiği stres. Ama ben bunun aksi bir hayatı asla düşünemiyorum. Ben bir nevi stres ve adrenalin bağımlısıyım. Bazı insanlar bunu anlamıyor. Stres var ama yanında keyif de var. Bana işimin en haz veren anı; 'Bugün bir şey yaptım,' duygusu. İyi ya da kötü, neticede bir şey yapmak... Yani özetle bugüne bir imza atabilmek. Ve bu sadece kendinle paylaştığın çok kendine dönük bir haz. Başarısız olduğunda bile bu haz vardır. Çünkü o zaman da kendinle mücadeleye giriyorsun: Niye olmadı? Olduğu zaman da niye daha iyisi olmadı?

Bu mesleği yapanlar çok egoisttir, çok kendine dönüktür. İşleri, tarzları hücreleri onlara egoist olmayı emreder. Ben kendim de dahil, yaşamın bir sürü keyifli ve hüzünlü anını, yakınları ile paylaşan gazeteci tanımadım. Bana göre bir meslek hastalığı bu."

Hayatım küçük yaşlarda çizildi
Ona göre bir diğer meslek hastalığı da, ortalama duygulara kesinlikle sahip olamamak.

Birden anlamsızca neşelenip, birden çok duygusal bir ruh hâline geçebilmesini pek normal bulmasa bile kendisi ile barışık ve kendinden memnun biri.

Ve Deniz'e göre, onun hayatı çok küçük yaşlarında, ta çocukluğunda çizilmiş. Bugün çocukluk yıllarına ait anılarını, bir mahalle, okul, ev yerine bir gazete binası ve babasının maden daktilosu süslüyor.

1961 yılında doğduğu Ankara'da, gazeteci olan babası Ülkü Arman'ın çalıştığı Ulus gazetesine gidebilmek için babasına yalvardığı günleri ve dönemin ünlü gazetecileri arasında geçen çocukluk yıllarını hayatının en hoş dönemleri olarak hatırlıyor...

"Babam çok istemiyordu benim gazeteye gitmemi. Hatta yasaklamıştı. Babamın Hürriyet gazetesine geçtiği yıllarda gizlice gazeteye gider, gizlice çalışırdım. Bir keresinde Süleyman Demirel'in annesinin vefatında, gizlice İslamköy'e giden gazeteci ekibinin arasına katılmıştım. Çünkü izlemek istiyordum ve rahat duramıyordum. Kanımda var. Belki genetik bir şey, belki de büyüdüğüm ortamın etkisi..."

"Neden?" diye soruyorum
Bugün Deniz, mutluluğu düşündüğünde içinde bir kaos yaşıyor:

"Şimdi ben düşünüyorum; 'Mutlu muyum?' 'Hayır.' 'Mutsuz biri miyim?' 'Hayır.' Çünkü kendi adıma yapabileceğim başka bir iş yok. Mutluyum. Mutsuzum, çünkü bu işi yapıyorum. Kaos bu.

Mesela çok sevdiğini düşündüğün biri ile keyifli bir an yaşarsın, mutlu olursun. Ama onun bir dakika sonra söyleyebileceği bir laf seni çok mutsuz edebilir. Sorsalar bir dakika önce mutluydun diye; 'Evet bir dakika evvel çok mutlu olduğum için şimdi çok mutsuzum,' dersin. Bu tıpkı onun gibi paradoksal bir şey."

"Gerçekten ekranda hikâyelerine adını verdiğin gibi, hayat sadece haber mi senin için?"

"Hayatımın haber olduğuna birebir inanıyorum. Benim hayatımı yanımdan her gün geçen onbinlerce haber şekillendiriyor. Apo yakalandığı gün, altı-yedi saat canlı yayındaydım. Hayatımın en güzel yedi saatiydi. Bir ara önemli kaynağımız Anadolu Ajansı'nın bağlantısı kesildi. İnsanın bütün duyguları aynı anda hem aşağıda hem de yukarıda olabilir mi? En tepeye çıkıp aynı anda yere çakılıyorsun. Çakılmayı da seviyorum. Lunaparktaki o deli alete binmek gibi bir şey. Aslında meslek fetişizmi veya meslek mastürbasyonu yapmayı sevmiyorum. Benim işim, en zor iş gibi... Sadece şunu söylemeye çalışıyorum. Mesleğim bana mutluluk veriyor."

Çocuklara dayanamıyor
Deniz Arman, sırasıyla Ankara Koleji, ODTÜ Ekonomi, İstanbul İktisat Fakültesi'nde tamamladığı eğitim hayatını sürdürürken muhabirlik yapmaya devam eder. Bugün tamamen alaylı olduğunu söylediği mesleğine profesyonel olarak ilk imzayı Çetin Emeç'in sayesinde atar. Milliyet gazetesinin ekonomi sayfasında ilk imzalı haberi çıktığı gün ağladığını bugün duygusal bir ifade ile gururlanarak anlatıyor.

Deniz, kötü haberleri yazmaya ve sunmaya alışık olmasına rağmen, içinde çocukların olduğu kötü ve acı haberler onu etkiliyor. Hatta çocukların var olduğu kötü haberlere bakamadığını ama zorunlu olarak yayınladığını itiraf ediyor. Ama bugüne kadar kendisini en çok etkileyen haberi, hâlâ o günkü heyecan ile anlatıyor.

Özal ölüyor!..
"Duştan ıslak ıslak telefona koştum. "Özal ölüyor" dediler. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Korkunç etkilendim. Nasıl kurulandım, nasıl giyindim ve kaç dakikada Hacettepe'ye gittim, hâlâ bilmiyorum. Ben bazı olaylarda kendimi yukarıdan bir yerden görürüm ve izlerim. Bu da öyle bir olaydı. Sanki ben yaşamıyordum. Sanki başka birini, dışarıdan yönetiyordum."

Kendini neşeli, heyecanlı, asabi, agresif, duygusal, yani her durumda, her şekile girebilen biri olarak görüyor. Ve kitap bile okumaya, film bile izlemeye sabrı olmayan, sıkıntılı biri.

"Ben zap denilen şeyin, zapping cihazlarının hayatı çok hızlandırdığına inanıyorum. Yaşam zaten çık hızlı günümüzde.

Zap diye bir kavram olduğu için her şeyden çok çabuk sıkılmak söz konusu. Ben de çok sıkılıyorum. Sinemaya gidemiyorum bu yüzden. Zaten televizyonda izlediğim hiçbir şeyi tamamlayamıyorum.

Ama çok hızlı yaşarsan seni mutlu edebilecek küçük küçük binlerce şey oluyor. Mesela ışığın çok güzel olduğu saatlerde köprüden geçmek, hiç ummadığın bir anda sevdiğin bir şarkının karşına çıkması. Bu anlamda romantiğim. Bir haberde bile romantizmi yakalayabilirsin. Sert değilim yani hayata karşı. Duygularım henüz nasırlaşmadı. Duyguların nasırlaşması da benim mesleğimin hastalıklarından biridir."

Her gün lunaparka gitsem

"İçindeki çocuk yaşıyor mu?"
"Galiba yaşıyor. Benim evimin yakınında büyük bir lunapark var. Her gün; 'Bir gün içeri girip her şeye bineyim,' diyorum. Beni bunu yapmamak için tutan bir şey yok ama olmuyor işte... Hayallerim basittir. Olmayacak bir hayalin peşine takılmak çok kötü bir şey. Şimdi New York'da bir barda içki içmek isterim veya Cambridge'de bisiklete binmek... Şimdi imkân yok böyle bir şeye. Ama bunun için de; 'Ah keşke, vah keşke...' desem, çok rahatsız olurum. Mutsuzluk verici bir şey. Ama; 'Bebek Kahve'ye gidip bir çay içsem,' demek daha doğru.

Bir Harley Davidson'um olsun, onunla uzun yol yapmak isterim. Ama çok peşine takılmam bu hayalimin."

Muhabirlik en büyük kariyer

"Mesleğinde hedeflediğin yerde misin?"
"Meslekte kariyerse, zaten bunu aştım. Ben ne zaman haberin peşinden koştum. Ne zaman gazetede haberim çıktı, ne zaman polis dosyasından fotoğraf çaldım o zaman mesleğimin en yüksek noktasına eriştim.

Bu mesleğin en yüksek noktası muhabirliktir bana göre. O yüzden bugün geldiğim konumdan dolayı değil, muhabirlikle aştım hedefimi."

"Doğa ile aran nasıl?"

"Ben ikiye ayırıyorum insan tiplerini: Gece adamları-gündüz adamları ile şehir adamları-kır adamları...

Ben, kesinlikle şehir adamıyım. Ben çiçekler, böcekler, göl kenarları yerine gökdelenleri, büyük alışveriş merkezlerini, kent ışıklarını, şehirde yaşanan o kalabalık trafiği seviyorum.

Bence İstanbul, dünya şehri. Başka bir yerde yaşamanın beni bitireceğine inanıyorum. Londra bile değil. Ve aynı zamanda ben gece adamıyım. Gecenin geç vakitlerinde yaratıcılığım ve algılarım yüksek oluyor. Gece saatlerinde takla attırırım habere."

Aşkın son anları acı verici

"Deniz sen habere takla attır. Peki aşk sana takla attırıyor mu?"

"İnsanın birine aşık olduğu zaman, o insana kendini beğendirmek için her şeyi yapabileceğini düşünüyorum. Bir erkeğin hayatını bir kadın 180 derece değiştirebilir. Tabii tam tersi de geçerli. Ben aşkın çok gerçek olduğuna inanıyorum. Ama aşkın son anları acı verici.

Bana göre aşk, yaşamını ve düşünce tarzını başka bir insana göre belirlemektir. Galiba en doğrusu, aşkın verdiği acıyı ve hazzı kabullenmek. Unutma, ben adrenalin bağımlısıyım."

Değişmeyen tek şey değişim
"Adrenalin bağımlılığı ve evlilik yanyana. Peki evlilik nasıl bir kurum sana göre?"

"Evliliğin Eski Roma'dan çıktığını biliyor musun? Eski Roma'da malları paylaşmak için yapılan bir mukavele, bir akit, evlilik. Çıkış noktası sadece bu maddi sebebe dayalı.

Evlilik bıçak gibi bir şey. O mutfağında olmadan ekmeği kesemezsin. Ama o bıçak ile cinayet de işleyebilirsin. Evliliğin bir dükkân olduğuna ve o dükkânın her gün başka türlü açılıp, başka türlü kapanacağına inanıyorum. Evlilik eğer o müesseseyi iyi kullanabiliyorsan güzel bir şey. Ama ben inanmıyorum çok iyi bir evliliğe...

Ama şuna çok inanıyorum: 'Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.' Böyle bakınca daha az ciddiye alıyorsun hayatı."

MİNE BAYSAN


Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.