kapat

18.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


O geceden 69 gün sonra ne olacak?

Hanımefendinin tombul göğsüne başını dayayan tilki şaşkın gözlerle bakıyordu. Avcı ile karşılaşmasında da böyle olmuştu. Sonra gövdesine saplanan acı... Gözleri açılmıştı sonuna kadar.

Şimdi cam gözleri vardı. Parlak, sabit, şaşkın ela gözler. Tilki hep böyle kalacaktı. O artık; ölü hayvanın ölümsüzlüğü, kürk olmuştu.

Hanımefendinin tombul gerdanına dolanmış, operaya gidiyorlardı. O yıllarda; kürklere boya atan hayvanseverler yoktu.

Yıl 1960 idi, Mart 19.

İstanbul için "tarihi günlerinden birisini yaşıyor" diyorlardı. Nihayet İstanbul, operaya kavuşmuştu. Koskoca 2 milyonluk kentin bir operası bile olmamıştı. Evet. 1960 yılında İstanbul'un nüfusu 2 milyondu.

"İstanbul operaya kavuştu" diye gümbürtü vardı, ancak yeni, özel bir binaya kavuşmamıştı. Emektar Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nda sahneleniyordu Puccini'nin Tosca'sı.

Tepebaşı Dram Tiyatrosu görülmeye değer binaydı. Ne yazık ki 1970 yılında yandı, kül oldu. Tarihi güzelim bina yeniden inşa edilmedi. Yeri şimdi dümdüz beton ve altında otopark var.

Kürklü hanımlar, smokinli beyler akın akın geliyordu Tepebaşı Dram Tiyatrosu'na... Şık insanların opera heyecanını gören Muhsin Ertuğrul ne düşünüyordu acaba? 1926 yılında diyordu ki "Şimdi üç temsil verebiliyoruz. Ancak parolamız: 3 oyundan 100 oyunadır".

Hamlet'i ilk sahnelediğinde 7 temsili zor çıkarmıştı. 1959'da ise Hamlet 170 defa üstüste oynanmıştı.

Az sonra Cumhurbaşkanı Celal Bayar gelecekti. Hükümet üyelerinin locaları da ayrılmıştı. Sadece Başbakan gelemiyordu. Bakanlardan Mükerrem Sarol, Hasan Polatkan aileleri ile birlikte localarına yerleşmişti.

Bir beyfendi daha geliyordu ki; siyasiler kadar ünlüydü. Türkiye'nin "elit tabaka centilmenlerini" şıklaştırırdı: Terzi İzzet Ünver. "Terzi İzzet, dedin mi dur. Herkese dikmez... Çok büyük adam olacaksın.."

Terzi İzzet Ünver bey eşi Perihan hanımı, Seniye Devres ile Perihan Şeren hanımları locada ön tarafa oturttu, kendisi arka koltuğu tercih etti. Hanımların üçü de son derece kıymetli kürkler giymişti veya etoller...

O yıllar; Kürk ithali yasaktı. Fakat hanımlar "kürk mucizesini" her zaman yaratırlar ve mutlaka bir tane edinirler. O gece kürksüz tek hanım göremezdiniz. Ancak siyasilerin aileleri kürk giymekten mümkün olduğunca kaçınıyorlardı. Çünkü bir kaç hafta önce ilginç bir olay yaşanmıştı:

Başbakan Adnan Menderes'in eşi Berrin hanımefendi'nin kürkü eskimişti. Astragan kürk yer yer dökülmüştü. Menderesler varlıklı aileydi. Adnan Menderes Türkiye'nin omuzlarda taşınan başbakanıydı. Hiç bir başbakana nasip olmayan bir sevgiye sahipti. Daha sonra da o sevgiyi hiç bir başbakan elde edemedi.

Halkın sevgisi tamamdı, ancak kürk eskiydi. Başbakan ve eşi bir gece Tepebaşı Dram Tiyatrosu'na gelmişlerdi. Yine bir galaydı. Berrin hanımın kürkünü bakanlardan birisi nezaketle aldı. Kürke baktı, fena eskimiş. Adnan Menderes'e "Beyfendi, Berrin hanımın kürkü giyilemez halde. İzin verin de şık bir kürk getirtelim" demişti. Adnan bey bu sözlere öfkelenmişti:

-Ne diyorsunuz? Hem kürk ithalini yasaklasın, hem kendi eşine kürk getirtsin bir başbakan... Geçiniz canım.., demişti.

Berrin Menderes hanımefendinin yeni bir kürkü asla olmadı. Zaten "69 gün sonra" değil kürk, hiçbir şeyi gözü görmeyecekti.

Berrin hanımın ve evlatlarının dünyasını karartacak "o tarihten" 69 gün önceydi opera galası.

O yılların çok sevilen sinema oyuncusu vardı: Audrey Hepburn. Bakan Mükerrem Sarol'un kızı Gül çok zarif ve güzeldi. Audrey Hepburn havası vardı. O havaya sahip olmak ayrıcalıktı.

Anlı şanlı Demokrat Parti Bakanı Mükerrem Sarol. Kibar, sıcak adamdı. O gece kızı Gül ile İclâl Kazancıgil hanımı getirmişti opera galasına.

Ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar da geldi. Bembeyaz saçları gümüş gibi parlaktı. Celal Bayar şeref locasına oturdu. Solunda İstanbul Belediye Başkanı Kemal Aygün, Başkanın yanında da Vali Yetkiner oturuyordu.

Devletin zirvesini sağ salim localarına oturtan polis müdürü derin bir nefes aldı. Az sonra sahneye bir başka polis müdürü çıkacaktı. Tosca operasının ünlü Roma Polis Müdürü Baron Scarpia;

Bariton Orhan Günek, zalim Baron Scarpia rolünü üstlenmişti. Dünyaca tanınmış Türk sanatçısıydı. Başı dertten kurtulamayan aşık ressam Cavaradossi'yi oynayacak tenor İtalya'dan gelmişti: Guiseppe Savio ve... Leyla Gencer de, Tosca idi.

Üvertür ve Tosca operası temsil edilmeye başlandı:

Ünlü şarkıcı Floria Tosca, ah ne seviyordu ressam Mario Cavaradossi'yi... Cezalı arkadaşını evinde saklamakla ne büyük hata etmişti. Polis Müdürü Baron Scarpia sevgilisini yakalamış ve ölüme mahkum etmişti. Baron Scarpia "Bana teslim ol, sevgilini affedeyim" diyordu. Tosca onu bıçakladı. Sevgilisi kurşuna dizildi, Tosca intihar etti.

Üç büyük sanatçı, Tosca'yı gerçekten dünya çapında bir performansla oynadı. Bütün "İstanbul operası" kadrosu, tek tek başarılıydı. Tosca, bundan güzel temsil edilemezdi.

Başta Celal Bayar, salonu dolduran herkes dakikalarca sanatçılara alkış tuttu. Sonra, Cumhurbaşkanı sanatçıları kabul etti. Konuk orkestra şefi Profesör Kurt Eichhorn'un elini hararetle sıktı. Herkes mutluydu. Kimsenin alkına gelir miydi 69 gün sonraki "o tarih"?

Ünlü Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın eşi Mütahhare hanımefendi de tebrikler sırasında Bayar'ın yanındaydı. Kürk giymemişti, zarif tebessümleri, çekik gözlerinin samimi pırıltısı sanatçılara moral vermişti. Sanatseverdi Mütahhare hanım: "İstanbul'a bir opera binası yapılmalı" diyordu. Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın eşi Mütahhare hanım o gece mutluydu. Ya 69 gün sonra? Artık "opera, mopera" düşünemeyecekti.

Çünkü Tosca operası galasından 69 gün sonra; 27 Mayıs 1960'da askeri darbe gelmişti. Maalesef; Hasan Polatkan, Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu, Tosca operasının ressamı Cavaradossi gibi idam edilecekti.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır